Kadının toplumdaki değeri, el becerilerinin yanında, kendini sanatsal resimleri, müzikleri anlayacak, başta klasikler olmak üzere şiir, öykü, roman, düşünsel yazıları okuyacak düzeye getirince ortaya çıkar. 

Azgelişmiş ülkelerin çoğunda kadın hep çalışma alanının dışında tutulup bunlardan uzak bırakılmıştır. Böylece milyonlarca kadının beyin gücünden yararlanılmamış oluyor. 

Aydınlanma çağında bunun bilincine varılınca Avrupa’da kadınla erkek eşit tutulmuştur. Bizde bu bilince Cumhuriyet döneminde varılmıştır. Bu çağda bile azgelişmiş ülkelerin çoğunda bu eşitliksizlik sürüyor. Aydınlanmanın yerini giderek bağnazlığın almasının nedeni budur.

BİZE BAKALIM 

Avrupa’nın birçok ülkesinin meclisinde kadın-erkek oranı neredeyse eşittir. O meclisten başbakanlar, bakanlar çıkıyor. Almanya’da Avrupa Birliği’nin başkanı, dışişleri bakanı da kadındır.

Bizde ise laik Cumhuriyetin insan haklarına saygılı eksiksiz bir demokrasi ve hukuk devleti olması, toplumun güçlendirilmesi için çalışan Kadın Adayları Destekleme Derneği KA.DER’in sonuçlarına göre TBMM’de AKP’den 50, CHP’den 30, Yeşil Sol Parti’den 30, İYİ Parti’den 6, MHP’den 4, TİP’ten 1 kadın milletvekili bulunuyor. 

1393 belediye başkanının da yalnızca 23’ü kadındır. 1930 yılından bu yana da ancak 150 kadın belediye başkanı olmuştur. 

Öneri

KA.DER açıklamasında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması konusunda şu öneride bulunarak girişimi herkesin imzalayarak bu amacın gerçekleşmesine katkıda bulunmaya davet ediyor: 

“Kadınların siyasette eşit temsilini sağlama sorumluluğu sadece KA.DER, diğer sivil toplum kuruluşları ve kadınlara ait değildir, aktif olarak politik arenada yer alan bütün partilerin de ortaklaşa görevidir.”

DUYGU KÖRELMESİ

Gerek devlet kanallarından, gerek kadınlardan oluşan kuruluşlardan KA.DER’in bu girişimini benimseyip eylemi destekleyen çıkar mı bilmiyorum. 

Kadının önce kendine, sonra kitlelere karşı egemen sayılmasından gocunanlar bile var. Bir başka sevgili bulup duygu körelmesine uğrayarak eşlerini katledenler arasında buna karşı olanlar çıkacaktır.

Son 10 yıl içinde kadın katillerinin sayısı saptanıp göz önüne serilse, duygu körelmesine uğrayan elleri tabancalı, kamalı katiller, kadına değer verip onu toplumda gerektiği düzeye getirmeyi savunanları ortadan kaldırmak için fırsat kollayacaklardır. 

Onlar arasında, canavarlıklarını ülkenin ekonomik darlığına bağlayıp kendini temize çıkaracak avukat arayışına gireceklerdir. 

Karamsarlığı çağrıştıran bu varsayımsal tablonun çözümü, yaşanan bu insanlık dışı olayları kökünden kurutmaktır. Bunun gerçekleşmesi de çağdaş eğitim anlayışını uygulamaya bağlı. 

Atatürk’ün Cumhuriyetin geleceğini emanet ettiği Türk gençliği ülkeyi bu canilerden kurtarmanın güvencesidir.