Aydın Engin

Mahmut Esat Bozkurt Güzellemeleri

21 Eylül 2014 Pazar

Önce bir e-mektup geldi. Bir okurdan. Tanımıyorum. Galiba bir gün önce yazdığım Tırmık’ta Mahmut Esat Bozkurt’tan alıntıladığım cümleden hoşlanmamış. Şöyle yazmış:
“…Ah şu liberal asalaklar, ah şu numaracı cumhuriyetçiler, Mahmut Esat Bozkurt gibi omurgalı, sapına kadar antiemperyalist ve yurtsever olabilselerdi, ne Kosova düzlüğünde, ne de Şengal tepelerinde bebekler ölmezdi...”
Aynı siyasetçiden söz edip etmediğimizi bilmek istedim. Bir e-mektupla sordum:
“18 Eylül 1930’da Ödemiş’in Gölcük yaylasında Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır’ diyen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’tan söz etmiyorsunuz değil mi?”
Cevap geldi. Aynen şöyle: “Evet, aynı Mahmut Esat Bozkurt’tan söz ediyorum.”
Devamında okumam gereken bazı yazılardan söz ediyordu. Benim açımdan söz bitmişti. Yeni bir cevap yazmadım.
Birkaç gün sonra eski bir tanıdık, eski bir şair yine o Tırmık üstüne OdaTV’de zehir zemberek bir yazı döktürmüş. Bir okur haber verdi, okudum. Bir Mahmut Esat Bozkurt güzellemesi daha. Uzun yazının bir yerinde şöyle bir paragraf var:
“…Meğer Mahmut Esat Bozkurt faşist ve Nazi ırkçısı imiş! ‘Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır; o da Türklere hizmetçi olmaktır, köle olmaktır!’ diyesiymiş. Dolayısıyla bu ülkede yaşayan milyonlarca Pomak, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Ermeni, Arnavut, Arap ve Roman’a hakaret etmekteymiş. İnternette bu ve bunun gibi cümleler var. Ama çoğunun kaynağı yok. Verilen kaynakların tamamına yakını da ya uydurma ya da yanlış…”
Aktardığım paragraftaki “diyesiymiş” sözcüğünü not edip geçtim.
Bitmedi. Birkaç gün önce bizde yazan bir hanım yazar da bir Mahmut Esat Bozkurt güzellemesi yaptı. Yazısını bitirirken sözünü ettiğim Tırmık’a laf çarptırmaktan da geri kalmadı. Şöyle yazdı:
“…Mahmut Esat Bozkurt’a da saldırılar yavaşça, tırmıklayarak başlatıldı…”
Benim bilebildiklerim, gözüme çarpanlar bu kadar. Başkaları da varsa bilemem. Arayıp taramaya filan da niyetim yok.
Meslek sicilimde farklı düşünen, görüşlerine katılmadığım ya da görüşlerime katılmayan okurlarla da, yazarlarla da tartışmak, hele didişmek yok. (Çok iddialı oldu. Düzelteyim: Varsa eğer ustalarımın öğütlerini kulak ardı ettiğim acemilik yıllarımdan kalmadır).
Bu yazı da öyle. Kimse ile tartışmak, atışmak, didişmek niyetinde değilim. Sonunda “Sen yanlış düşünüyorsun, ben doğru düşünüyorum” demekten öte anlamı ve değeri olmayacak yazılar benden uzak…
Ancak bir zihniyetle hesaplaşmaktan, o zihniyetin bugün de varlığını sürdürmesine -becerebildiğim kadar- kıyıcı bir eleştiri yöneltmekten geri kalacak da değilim.
Buyrun.

***

Mahmut Esat Bozkurt’u çok sevenler, Cumhuriyet’in 3. adamı olarak niteleyenler, mimarı olduğu Türk Medeni Kanunu (İsviçre Medeni Kanunu’ndan çeviri), Türk Ceza Kanunu (İtalya’da faşizm döneminin ceza yasasından çeviri) gibi temel yasalardan dolayı onu alkışlayanlar, bir siyasetçi olarak önemli bulanlar var.
Önemli olduğuna kuşku yok. O, genç Cumhuriyet’e damga vuran aydınlardan biri. İslami referanslara dayalı Osmanlı mirası bir hukuk sisteminden yurttaş temelli bir hukuk sistemine geçişte çoğunluğu medrese eğitiminden geçmiş kadrolardan yararlanmak mümkün olamazdı. Mahmut Esat Bozkurt gibi İsviçre’de hukuk okumuş, doktora yapacak düzeyde gelişkin bir “Batı hukuku” kültürü edinmiş az sayıdaki aydına dayanmak zorunluydu.
Yani sevenleri sevmeye, övmeye devam etsin. Benim derdim değil.
Ancak seveni, öveni, güzelleme düzeni şu soruya cevap vermek yükümünde:
- Mahmut Esat Bozkurt 18 Eylül 1930 günü Ödemiş’in Gölcük yaylasında konuştu ve “Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır” dedi. Bu tartışma götürmez ırkçı görüşü siz de benimsiyor musunuz?
Anlaşılan 1930’lar Türkiyesi’nde Mahmut Esat Bozkurt’un yukarıda bir kez daha aktardığım “vecizesi”nin içerdiği ırkçı özü reddeden çok kişi varmış. Ödemiş nutkundan sadece dört gün sonra Mahmut Esat Bozkurt Adalet Bakanlığı görevinden alındı. Cumhuriyet gazetesi bu gelişmeyi 22 Eylül 1930’da “Elhamdülillah” başlığı ile verdi. “Allaha şükürler olsun” başlığı şöyle devam etti: “Adliye vekili nihayet istifaya mecbur oldu…”
Mahmut Esat Bozkurt bir daha bakanlık yüzü göremedi.
Ama onun Ödemiş-Gölcük nutkunda özlü anlatımını bulan zihniyet varlığını sürdürdü, bugün de sürdürüyor.
Hrant Dink’in öldürülmesine giden süreçte o zihniyetin bugünkü savunucularının katkısı çok büyük. Bilgi Üniversitesi’nde Ermeni Konferansı toplanırken pankart kaldırıp yumurta fırlatanları, Hrant Dink’in yargılandığı duruşmalarda adliye binası önünde milliyetçi-ırkçı gösteri yapanları unutabilir miyiz?
6-7 Eylül utancını o zihniyetin örgütlediği açıkça itiraf edilmedi mi?
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Kürtlerin önemli bir kesiminin PKK çatısı altında “şiddeti siyasal mücadele yöntemi olarak benimsemeleri”nde o zihniyetin katkısı inkâr edilebilir mi?
Affedersiniz Ermeni” diyen kafa da aynı zihniyetin parlak bir temsilcisi değil mi?
Ben sadece o zihniyeti mahkûm eden bir Tırmık yazmıştım.
Niye rahatsız olundu ki?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları