Barış Pehlivan
Barış Pehlivan baris.pehlivan@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

O Kuran Kursu Tarikatın Çıktı

21 Eylül 2021 Salı

“Eski bir olayı neden gündeme getiriyorsunuz?”

Telefonun ucundaki ses böyle diyordu. 

Küçük çocuklara cinsel istismarın yaşandığı Kuran kursuna dair sorularım vardı. Daha sağlıklı bilgi almak için kursun olduğu Türkoğlu ilçesindeki müftülüğü aradım. Bir yetkiliyle görüşmek istedim. Bunun üzerine kendisini “memur” olarak tanıtan müftülük personeli İrfan Aydoğan’la konuşmaya başladım. 

Önceki Arka Bahçe’deki yazımı okumuşlar ve öfkelenmişlerdi. Girişteki soruyla muhatap oldum. İstismara uğrayan küçük çocuğun geçen yıl babasına açılmasıyla ortaya çıkan rezaletin duyulması rahatsız etmişti. 

Yetmedi... 

Müftülük personeline göre, yaşanan cinsel istismar bir hataydı sadece! Onu yazmam yerine, Kuran kurslarındaki başarılardan dolayı teşekkür etmem gerekirdi! Böyle denildi telefonda... 

Hem müftülükle görüşmemde hem de diğer kaynaklardan edindiğim izlenim şu yöndeydi: 

Hoca Ruhullah Çelik’in çocukları istismar ettiği Arınç Kuran Kursu’nun asıl sahibi bir tarikattı. 

O tarikatın da Nakşibendi olduğu konuşuluyordu. 

Tarikatın kollarından olan, kökeni Şeyh Ali Arınci’ye uzanan Arınç İlim Yayma Derneği çatısı altındaki bir Kuran kursuydu orası. 

Diyanet ise sadece “denetlemekle” yükümlüydü. 

Aileler çocuklarını doğu illerinden getirip teslim ediyordu. 

Tüm bu denklem de tarikatların binlerce çocuğu nasıl içine hapsettiği gerçeğini bir kez daha hatırlatıyordu. 

Son bir görüntü izledim... 

TBMM İçişleri Komisyon Başkanı AKP milletvekili Celalettin Güvenç vardı videoda. 

Güvenç’in Erzurum’da valiyken Fethullahçıların tecavüz dosyasını nasıl kapattığını çok kez yazdım. Şimdi yine o karşıma çıkmıştı. 

Şöyle ki... 

Yıl: 2019. 

Çocukların istismar edildiği Arınç Kuran Kursu’nda bir “icazet töreni” düzenleniyordu. 

Sahneye Celalettin Güvenç çıkıyor, “Muhterem Seydam” diyerek oradaki şeyhleri selamlıyordu. Sonra Arınç Kuran Kursu’nun “mübarek, ilim ve irfan meclisi” olduğunu anlatıyordu. 

Bakmayın okuduğunuza, bazen kelimeler kifayetsiz kalıyor.  


ALİ ERBAŞ’IN EVİNE GİTTİĞİ İSİM

Diyanet’in ilkeli ve liyakatli olduğu iddiasındaki sendikası, Yılmaz Özdil’i hedef aldı. Özdil’in camilere sokulmaması ve cenaze namazının kıldırılmaması istendi. İlgisiz her konuya karışmaya bayılan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ise kendisini ilgilendiren bu açık tehdide karşı sessiz. Yani kendisini eleştiren bir gazetecinin camiye girmesine ve cenazesinin kaldırılmasına karşı çıkıyor.

Bunu düşünürken bir fotoğraf düştü önüme...

İki ay önceye ait.

AKP Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı Ali İnci sosyal medya hesabından şu mesajla paylaşmış:

“Diyanet İşleri Başkanımız Ali Erbaş ile vefat eden Bayram Halil ağabeyimizin oğlu Osman Halil’in evinde taziye ziyaretindeyiz. Rabbim bütün ölmüşlerimize rahmet eylesin.”

Ne güzel!

Güzel de...

Yılmaz Özdil’i musalla taşından bile kovanlara ağzını açmayan Diyanet İşleri Başkanı, kimin evinde taziye ziyaretinde olduğunu gerçekten biliyor mu?

Ben yazayım. Belki çalıştığı yerden sormuş olurum:

Mesela Ali Erbaş, dualar okuduğu o evde 2014’te yapılan bir aramadan haberdar değil mi?

O eve arama kararı veren savcı için bizzat Osman Halil’in “anasını avradını” diye başlayan küfürlerini bilmez mi?

Aynı ismin, görevini yapan jandarma mensuplarına ve onların ailelerine çok ağır hakaretler ettiğini hiç mi duymadı?

Elinde silahla jandarmanın üstüne yürüyerek “En büyük komutan benim, hepinizin kafasına sıkacağım” dediğini fısıldayan da mı olmadı?

Ali Erbaş, daha fazlası için açsın Sakarya 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015’te verdiği kararı. Orada Osman Halil’in kamu görevlilerine hakaretten ve ruhsatsız silah taşımaktan aldığı hapis cezalarını görsün.

Yetmiyorsa, Diyanet’in çok yakın olduğu yargı sisteminden Osman Halil’in adli sicilini çıkarsın.

Ve evine taziyeye gittiği ismin 20’den fazla sabıkası olduğunu okusun.

Ne safım! Sakaryalıdır Ali Erbaş, bunların hepsini bilmez olur mu?

Bilmez olur mu, Osman Halil’in sözde tabanca kabzesiyle vurarak oğlunun kafatasını çatlattığını? Bilmez olur mu, bundan dolayı “adam öldürmeye tam teşebbüs” suçlamasıyla cezalandırıldığını?

Peki, aynı ismin jandarmaların üstüne yürürken “Cebinize parayı ben koyuyorum” demesinin sırrı neydi?

Ne yani, hukuksuz işlerini örtmesi için Osman Halil’in bir Fethullahçı jandarma komutanına rüşvet verdiği iddiasının itirafı mıydı bu?

Neyse, o kadarını da Ali Erbaş anlatsın! 


CHP’DE ŞÜPHE BIRAKAN ÖLÜMLER

Sadece son iki aydaki haberlerden okuyorum:  

CHP Konyaaltı Gençlik Kolları Başkanı Deniz Demiral, Antalya’da geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.

CHP Silifke Gençlik Kolları Başkan Yardımcısı Batuhan Uysal Mersin’de geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti. 

CHP Hendek Gençlik Kolları Başkanı Anıl Tanrıkulu Sakarya’da geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.

CHP Mudurnu Gençlik Kolları Başkanı Şafak Duman apartmanın dördüncü katından düşerek hayatını kaybetti.  

Saydığım isimler sadece yönetici olanlar ve liste uzayıp gidiyor. Gençlik kolları üyelerinin ardı ardına hayatını kaybetmesini yazmadım bile... 

Duydum ki gençlerin bu ani ölümleri CHP içinde de konuşulmaya başlanmış. 

“Gençlik örgütünün üstünde kara bulutlar dolaşıyor” diyen de var, ölümleri şüpheli bulan da...

Haberlerde sunulanın arkasında başka bir gerçek mi yatıyor, şu an bilinmiyor. Bilinen şu ki: CHP’lilerin kafasında bu ölümlere dair çok soru işareti dolanıyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları