Mafyatik bir boşanmanın gizli kalmış öyküsü
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Mafyatik bir boşanmanın gizli kalmış öyküsü

20.05.2021 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Elin kanıyor, dikene yoruyorsun. Belki güle sorsan “beni koruyordu” diyecek. Tenindeki kızıllığı kaşıyıp sineğe sövüyorsun. Ona sorsan “besleniyorum” diye açıklayacak.

Sedat Peker konuşuyor, on milyonlar tıklıyor. Sedat Peker konuşuyor, kire batmış politikacılar susuyor. Sedat Peker konuşuyor, harekete geçmesi gereken yargı oturuyor. 

İzliyor izliyor, sonra masadaki kitabı, duvardaki fotoğrafı konuşuyoruz. Ama yanıtını vermediğimiz soru ortada duruyor: Bu siyah kıyafetli adamlar nasıl ortaya çıkıyor? Sistem, belde silahla devletin yerine, sözde devlet adına, adalet dağıtan bu kudretlileri nasıl üretiyor?

Atomun, maddenin bütün özelliklerini taşıyan en küçük parçası olması gibi. Tekil, tümelin öyküsünü kendi içinde taşıyabilir. Nasıl mı? Ben anlatayım, siz bunları Türkiye’de değil, Muz Cumhuriyeti’nde olmuş diye okuyun.

Belediye ihalesindeki 10 milyon

Karşımda bir belediyenin hesapları duruyor. Hayır, hayır. Yeni değil. Bir önceki dönem belediye başkanı ardından bırakmış.

Konuya neden buradan girdiğimi şöyle anlatayım: Malum başkan, dünya görüşü olarak iktidara yakındı ama muhalif bir partiden seçilmişti. Gelgelelim daha çok “hatırlı politikacının adamı” olmasıyla tanınıyordu. Onun avukatlığını yapıyor, onun peşinden yürüyor, onun dosyalarını taşıyordu.

Her diyetin bir bedeli vardır. Elbette belediyenin başına oturduktan sonra borcunu güzel güzel ödedi. Belediye, borç, ihale... Paranın izini takip edin derler ya. İşte öyle bir hikâye bu.

Sadece birini söyleyeyim...

Önümdeki klasörde “Araç kiralama ihalesi” yazıyor. Bedeli yıllar öncenin parasıyla “52 milyon Muz Cumhuriyeti Parası (artı vergi)” diye ilan edilmiş. Biraz fazla olmuş olabilir mi diyeceksiniz. Olabilir. Ama bunun daha somut bir yanıtı var. İhaleyi alan şirket, paranın 10 milyon lirasını “temlik” adı altında bir başka şirkete devretmiş. Yani 52 milyona kaptığı ihalenin 10 milyonunu peşin peşin üçüncü bir factoring şirketine ödemiş. Peki, ihaleden sanki komisyonmuş gibi aktarılan üçüncü şirketin sahibi kim? Bingo. Belediye başkanının “adamı” olduğu politikacının dünürü. Yani oğlunu evlendirdiği gelinin babası.

Sosyetik evliliğin sırrı

Bu tuhaf hikâye bize şunu gösteriyor. Biz kamuoyu önünde onların evliliklerine bakıyoruz. “Politikacının oğlu ile işadamının kızı evlendi” diye magazin basınında fotoğrafları izliyoruz. Gelgelelim, arkada büyük bir ticari ortaklık kuruluyor. Bir dünürün politikadan, ihalelerden, komisyondan topladıkları öbür dünürün holdinginde toplanıyor. “Param sende kalsın” düzeninin sigortası “evlilik” oluyor.

Ya sigorta atarsa? Yani masal gibi düğünle evlenen oğlanla kız “biz anlaşamıyoruz” derse?

İşte işler bu noktada karışıyor. Yüzükleri çıkarmak kolay. Tek celsede nikâhı bitirmek bile. Ama bir deneme yapın, elinizdeki kâğıt parayı ikiye bölün. O kadar kolay mı?

Karşımda oturan kişi “hiç kolay olmadı” diyor. Aslında kız birkaç kez “ayrılmak istiyorum” demişti. Özel hayatları bizi ilgilendirmez, politikacının oğlunun çeşitli maceraları magazin basınına düşmüştü. Kızın her teşebbüsünde aileler devreye girmiş, “evlilik sürsün, ortaklık büyüsün” denmişti. Evlilik her şeye hatta “şiddetli kavgalar”a rağmen kâğıt üzerinde sürdü. Ama o da bir yere kadar. Artık politikacının oğlu da devam etmek istemiyordu. Kadının “boşanalım” önerisine bu kez “peki” dedi. Mahkemeye gidip, sessiz sedasız ayrıldılar.

‘Sen görürsün’e dönen olay

Ama işleri ayırmak o kadar kolay mı? Ofisleri bile aynı binadaydı. Biri üstte, biri alttaydı. Evliliğin parçası olduğu ortaklıkta nikâhın bitişi işleri daha da ağırlaştırdı. Ünlü politikacı, bir gün dünürünü, pardon “eski dünürü”nü aradı. Öküz ölmüştü, ortaklığın da sonu görünüyordu. “Şu bizim paraları artık alabilir miyim” dedi. Tatsız bir konuşmaydı. Konuşmadan sonra biraz aldı da. Ama aldığı kendi söylediğine göre “devede kulak”tı. “Paramı ver” ısrarları oyalamaya dönüştü. Öyle ya “dünür” artık “eski dünür” olunca nezaket de tatile çıkıyordu.

Sonunda olaya eski devrin bir başka kudretli politikacısı karıştı. “Eski dünürüm paramı vermiyor” diyen politikacıyla aynı dönem siyaset yapmışlardı. Daha da önemlisi babalarının soyadlarını kullanarak yükselen çocukları da yakın arkadaştı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu. 

Kudretli politikacı, gelinin babasını aradı. Eski dünürün alacağını istedi. İşin ilginci, istediği para konuşulan paradan daha fazlaydı. Kamu ihalelerinin komisyonuna, yeni komisyonlar eklenmişti. O telefon konuşması da tatsız oldu. “Sana ne oluyor” diye özetlenebilecek bir şekilde bitti. Olay “sen görürsün”e döndü.

Yargının önüne düşen dosya

Çok paran olacak da haram bulaşmayacak! Aile mimli bir aileydi. Daha önce çeşitli kereler alengirli işleri nedeniyle soruşturulmuştu. Ne tesadüf tam da bu dönemde bir dosyası yargının önüne düştü. Üstelik işin içinde yine marinalar, yatlar, gemiler vardı. “Paranın üstüne yattı” denen dünür, “gerçekte var olmayan ve faal halde bulunmayan gemi, yat ve benzeri deniz araçlarına usulsüz yöntemlerle akaryakıt almak ve bu akaryakıt üzerinden haksız kazanç elde ederek vergi kaçırmak” ile suçlanıyordu. Bir sabah kapısı çalınıp gözaltına alındı. Sadece kendisi ve kardeşi değil, gözaltı sayısı 39’du.

Bu tuhaf denk geliş hep kafaları karıştırdı. Ailelerin operasyon sonrası “helalleşmesi” soruları daha da artırdı. İşin ilginci, operasyon sonrası sanki bir güç devreye girmiş, ortalığı sakinleştirmişti. Zira, akaryakıt kaçakçılığının dosyasının esası “Suç Örgütü Kurmak, Yönetmek ve Üye Olmak, Nitelikli Dolandırıcılık ve Resmi Belgede Sahtecilik” gibi ağır suçlamalardı. Ama 39 kişinin (kimi adli kontrolle) 39’u da serbest bırakılmıştı. Hızlı başlayan dosyada aylarca pek hareket de olmadı. Bu nedenle gözaltı da bırakılma da politik müdahalelere yoruldu.

Yazıyı yazmadan önce konuşmaya çalıştığım, ancak önemli aktörlerinin kapı-duvar olduğu Muz Cumhuriyeti’ndeki hikâye özetle böyle...

Doğada hiçbir şey sebepsiz var olmuyor. Mafya ve çeteler de böyle. Kamu ihalelerinin birilerinin zenginleşme aracı olması, paranın kirlenmesi, üstüne yatma ve çökme düzeninin olağanlaşması, adaletin hukuk yerine “ağabeyler” eliyle dağıtılması, yargının siyasi ve ticari hesaplaşmanın aracı haline gelmesi, mafya-çete düzenini kalıcı bir rejime dönüştürüyor. Biz ise video beklerken arkadaki sistemi bir türlü konuşmuyoruz. Haliyle, 10 yıllık periyotlarla, aynı adamları aynı olayları aynı çatışmaları tekrar tekrar konuşuyoruz.

Parmak kanayınca unutmuyoruz da bir milletin gözünün önünde patlayan cerahat günlerdir akıyor. Sineklere ya da dikenlere kızmayın. İzlemek yerine değiştirmeye başladığınızda belki de onlara da teşekkür edeceksiniz.

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025