Mustafa Kemal neden kaçmadı
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Mustafa Kemal neden kaçmadı

30.05.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Karşımda ahşap enkaz. Koca mazi bir dakikada yerle bir olmuş. Mahallenin eskisine soruyorum. "Önce çatısı su aldı" diyor.

Bir haftayı aynı tartışmayla geçirdik: "Kaçacak mı yoksa kaçmayacak mı?" Hepimiz biliyoruz, Erdoğan’ın şahsı, birkaç kez "kaçma" sınavını geçti. Gelgelelim, iktidardan beslenenler için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Haliyle asıl meseleyi konuşmuyoruz: Erdoğan’ın yarattığı sınıfın geleceği ne olacak?

Cevabını ararken eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un "Savaş ve Barış" kitabını okuyordum. Kitap, Mustafa Kemal’i, kendi kelimeleriyle aktarıyor. Bunu Atatürk’ün hayatının her safhasını not etmesine borçluyuz. Kitap, gençlik çağından kurtuluşa kadar olan dönemi inceliyor. Acaba bugünün sorularının yanıtları 100 yıl öncesinde olabilir mi?

Meşrutiyetin ilanından evvel. Genç Mustafa Kemal arkadaşlarıyla evde toplanmış. "Ne olacak memleketin hali" diye tartışıyor. Gelgelelim, evdeki bakıcı, annesine ispiyonluyor:

"Arkadaşların ayrılmasından sonra uyumakta olduğunu zannettiğim annem yanıma geldi. Bana dedi ki: Çocuğum bir şey anlamak istiyorum. Sen ve senin arkadaşların yedi evliya kuvvetinde olan padişaha isyan mı ediyorsunuz? (…) Evet anne, dedim. Senin yedi evliya kuvvetinde farz ettiğin adam hiçbir kuvvete sahip değildir. Biz burada toplanan insanlar, memleketi bu zalimlerden kurtarmak istiyoruz."

Acılı ve sancılı. Dediği oldu. Ama şartları o değil tarih hazırladı. Öyleyse soralım, "yedi evliya kudretinde görünen" adamlar, nasıl "bir fiskelik zalim"e dönüştü?

ANADOLU’YA KAÇAN AİLELER

Siyaset, bir sınıfın çıkarını bütün toplumun çıkarı gibi gösterme uğraşıdır. Vatan, din, reis söylemleri; samimi değilse, bu yanılsamayı yaratmanın aracı olarak kullanılır. Mesele hangi sınıftan olduğunuzdur. Savaş, ekonomik buhran ya da siyasi çözülme… Kriz dönemleri, yanılsamayı düzeltir. Çıkarların farklı olduğunu görünür kılar. 

Mustafa Kemal, İstanbul’u bir kez değil iki kez kurtardı. Önce Çanakkale’den sonra Ankara’dan. İkisinde de içerden değil, dışarıdan. İşin ilginci Çanakkale Harbi sırasında bile aynı şey konuşuluyordu. Yakup Kadri anlatıyor:

"Belli başlı bazı şahsiyetlerin aileleriyle birlikte Anadolu’ya kaçtıkları söyleniyor. Hükümetin kıymetli hazine eşyasını Konya’ya naklettiği fısıldanıyor. Bugün yarın padişahın bile o vilayet merkezine sıvışacağı haberleri dolaşıyor."

İstanbul iktidarıyla zenginleşenler, İstanbul’un sonunu gördüklerinde, önce servetlerini korumaya alıyor. Mustafa Kemal’in ise bambaşka yerde olduğunu okuyoruz. Pahalı hediyeleri reddediyor. Savaş trajedisinin ardında bıraktığı yetim çocuklara sahip çıkıyor. Yol parası bulamayınca atını satıyor. Kazandığı harplerin ardından yağmacılığa karışmıyor. Şam’da isyan bastıran Mustafa Kemal, Müfit Özdeş ile konuşuyor:

"İsyan bastırmak maskesi altında Havran’ı soymak, talan etmek isteniyordu. (…) Talan sonunun paylaşılmasında elimizden geldiğince engeller çıkardık. Hatta soygun ekipleri kendi aralarındaki dalavereli hesaplardan bir miktar altını da Müfit’e vermek istemişlerdi. Müfit almamış, durumu bana haber vermişti. Müfit’e şunu sormuştum: 

- Müfit sen bugünün adamı mı olmak istersin, yoksa yarının adamı mı? Müfit, elbette yarının adamı olmak isterim, diye cevap vermişti. Ben de kendisine; elbette bu parayı almazsın, ben de almadım ve almam demiştim…”

KAÇANLAR-KAÇMAYANLAR

Mustafa Kemal, tarihin akışını görüyor. Çok erken yıllarda, eylemini "millet adına" diyerek tanımlıyor. Karşısındakini de okuyor:

“Memleketin kaybedilmek üzere olan küçük parçasını feda etmeyeceğim diye en büyük parçasını hesapsızlık ve bilgisizlik yüzünden feda eden idarecilerimizin bir de mevki ve şöhret peşindeki hırsları yüzünden ne hale geldiğimiz aşikârdır."

Yalnız akıl değil, cesaret de gerekli. Mustafa Kemal, 1918’de yenilginin nedenlerini Halep’ten sayıyor:

"5-10 bin kişilik bir askeri topluluğun başında ilk top sesinde ordusunu bırakıp kaçan ve kendini kurtarmak için şaşkın tavuk gibi öteye beriye sığınan komutan bulunmasa idi.."

Kendisinin nasıl davrandığını yine anılardan öğreniyoruz:

"Dördüncü merminin tam siperin kenarına, Mustafa Kemal’in oturduğu yere isabet edeceği kesin şekilde bellidir. Subaylardan birisi kaçması için yalvarsa da o; artık çok geç, askerlerime kötü örnek olamam der ve sigarasını içmeye devam eder."

Çıkarı milletin çıkarından farklılaşmış İstanbul merkezli bir iktidar ve onun taraftarları… Mustafa Kemal, bir ara iktidarını sürdürmek için mini prensliğe bile razı Vahdettin’i millet için ikna etmeye uğraşıyor. Aldığı cevabı aktarıyor:

" ‘Paşa, ben her şeyden evvel İstanbul halkını doyurmak mecburiyetindeyim. İstanbul halkı açtır. Bunu temin etmedikçe alınacak her tedbir isabetsiz olur.’ (…) Düşündüğüm şu idi: Zatı şahane evvela İstanbul halkını kazanmak istiyor, kendisinin gelecekteki teşebbüsleri için kuvvet ve dayanak noktasını burada arıyor. (…) Bir fikir daha söylemekten kendimi engelleyemedim: ‘Çok doğru düşünüyorsunuz. Fakat İstanbul halkını doyurmak için alınması gereken tedbirler zatı şahanenizi bütün memleketi kurtarmak için alınması lazım gelen kaçınılmaz ve acil tedbirlere girişmekten alıkoyamaz. Herkesin selametini sağlayacak çalışma, ancak makinenin bütününün işlemesiyle mümkün olur.’

ERDOĞAN ÇEVRESİNDEKİ ÇIKARLAR

İktidar ile milletin çıkarlarının ayrışması öyle görünür hale geliyor ki... Genç Mustafa Kemal’in görüşleri, 10 yıl sonra, Samsun’a çıkmadan az önce genel kanıya dönüşüyor:

"Fevzi Paşa’ya dedim ki: Paşam vaziyeti nasıl değerlendiriyorsunuz? Gök gürler gibi bağırarak: Anlamıyorum ki efendim, dedi. Ve sağ elinin işaret parmağı ile haritada İstanbul noktasını göstererek: Buradaki rahatımızı feda etmemek için koskoca memleketi veriyoruz, bu ne akıldır? diye sözlerini tamamladı. (…) Arkadaşlara şunları söyledim: ‘Hakikat sizin dedikleriniz ve düşündüklerinizdir. Ben bunu ispat etmek için Anadolu’ya gidiyorum.’"

İlker Başbuğ’un kitabı 100 yıl öncesinden bugünü okumamızı sağlıyor. 

"Kaçacak, kaçmayacak" tartışmasından önce konuşulması gereken var. Son dönemin tartışılan vakıflarına, kurumlarına, şirketlerine bakın… Hepsinden fışkıran aynı. Kendi çıkarlarını iktidarla birleştirenler ve bu çıkarı bütün toplumunmuş gibi gösterenler… Halkın görünen yoksulluğunu bile reddedecek kadar milletten kopmuş Tayyip Erdoğan’ın, bu tartışmayı en azından gündemden düşürmesinin bir yolu var: Gölgesinde yeşeren vakıfların, şirketlerin, kurumların mallarının devlete devri. "Devlete millete canım feda"yı ağzından düşürmeyenler, böyle bir adım atar mı dersiniz! Yoksa Arap şeyhlerine avuç açmaya devam mı eder!

Bir günde yıkıldığınızda kabahat ne suyun ne çatının… 

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025