Kartalkaya'daki otel ve demokrasimiz aynı gün yanarken...

Kartalkaya'daki otel ve demokrasimiz aynı gün yanarken...

23.01.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Kartalkaya’daki yangın bütün ülkeyi dehşete düşürdü ve yüreklerimizi dağladı. Alevler insanları öldürdü, aileleri söndürdü, ülkeyi yasa boğdu. Vefat eden vatandaş sayısının her an artıyor olması bizi kahretti. Bu korkunç felakette hayatını kaybeden herkese baş sağlığı diliyorum. Bu trajedide yine hiç kimse istifaya gerek görmedi. Olağan sahneler devam etti. Otel şayet Turizm Bakanlığı denetimindeyse, zaten belediye oraya karışamaz, bu herhalde biliniyor değil mi? Merak ediyorum yine CHP’li belediyeden mi insanlar kurban seçilecek?

Ne kadar acıdır ki Bolu’da yaşananlarla aynı gün, demokrasimiz de yanıyordu… Türkiye’nin yangını tüm ürkütücü bilançosuyla keşfettiği günün sabahında önce CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın gözaltına alındı, ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında jet bir suç duyurusu yapıldı. “Bu nasıl bir ülke, neler yaşıyoruz?” diye insanlar birbirleriyle panik içinde konuşurken, yaranın üstüne tuz basar gibi Ümit Özdağ’ın Ankara’da akşam yemeği yerken bir restorandan apar topar götürülüp gözaltına alındığı haberi bomba gibi patladı. İşte bu bardağı taşıran damla oldu. O anda herkes Bolu’daki yangına paralel olarak, aynı büyüklükte bir ateşin demokrasimizi yakmaya başladığını fark etti.

Eskiden kör topal da olsa ilerleyen, “Türkiye çapında” bir siyasi ortamımız vardı. Artık demokrasi “varmış gibi” davranılan tam bir üçüncü dünya ülkesi haline dönüştük. Güya özgür basın var, seçimler var, partiler var, sosyal medya var, konuşulan tartışılan fikirler var… Halbuki işin özünde ceza aldığı için kapatılan televizyon kanallarından attığı tweet yüzünden evi basılan lise öğrencisine kadar, suçunu algılayamadan hapse atılan ve orada yıllarca tutulan kitle örgütü aktivistinden haklarında sürekli soruşturma açılan, fezleke düzenlenen en önemli siyasi kişiliklere kadar, ülkede kimse haklarının ve ifade özgürlüğü sınırlarının nerelerde başlayıp bittiğini bilmiyor.

KRİZLERİ EKSİK OLMAYAN ÜLKE

Türkiye, genç demokrasi tarihinde birçok kriz yaşadı. Bunların birincisi ve en önemlisi Demokrat Parti’nin 1950’ler boyunca ve özellikle 1960’a merdiven dayayan yıllarda kendisini iktidara taşıyan demokrasiden korkması ve basın özgürlüğü ile beraber ana siyasi rakibi olan CHP’yi yok etme girişimiydi. Hapse atılan gazeteciler, aşağılanan üniversite hocaları, öğrenciler, kapatılmaya çalışılan ana muhalefet partisi, linç edilmeye çalışılan İsmet İnönü, bırakın demokrasiyi sokakları bile yaşanamaz hatta nefes alınamaz bir hale dönüştürmüştü. Türkiye bunun dışında 68 olaylarının ardından gerginleşen siyasi ortamda 71’de Ordu muhtırası, 80 yılında ise darbe yaşadı. 28 Şubat 1997’de iktidar ve TSK, Milli Güvenlik Kurulu’nda tarihi ve kritik bir akşamüstüne tanıklık ettiler. İşin acı tarafı neydi biliyor musunuz? İktidar, ordu, siyasal partiler ve halk arasında bir daha 1960 öncesinde olduğu gibi dev gerilimler olmasın, darbeye bir daha asla yol açılmasın diye 1961 Anayasasına Milli Güvenlik Kurulu yerleştirilmişti. Böylece herkes eteğindeki taşları dökebilecek, her şey ilk ağızdan tartışılacak, Türkiye ağır krizlere düşmeyecekti.

Bütün bunlar tabii lafta kaldı. 2002’den itibaren gerilimlerin her türlüsü bu ülkede giderek daha da fazlasıyla yaşandı. Atatürkçüler’in yıllarca teşhir ve ihbar ettiği FETÖ çetesi, 15 Temmuz 2016’da en rezil ve amatörce sergilenen darbe denemesinde rezil oldu ve İktidar onca yıldır bu ikazları göz ardı ettiği için merkezinde bulunduğu durumun hem dolaylı ortağı hem de mağduru konumuna geçti. Yüzlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. İktidar, yaşananlardan ders alıp tarikatlardan uzak duracağına, adeta yeni bir iç güveysi yarattı. Diğer yandan da sistematik olarak yeni düşmanlara işaret ettiler, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın en büyük iki rakibinden biri olarak ortaya çıkan Ekrem İmamoğlu dışında, bir de AKP’nin izlediği Suriye politikasının en büyük anti tezini ortaya koyan Zafer Partisi ve Ümit Özdağ’ı ana karşıtları arasına almaya karar verdi. Bu arada gazeteciler ve kimi demokratik kitle önderleri sıkıştırılmaya devam edildi. Bu cadı avları “İkinci Ergenekon” yakıştırmalarını ortaya çıkardı.

CESUR VE OMURGALI BİR SİYASETÇİ

Fikirlerini beğenin veya beğenmeyin, Ümit Özdağ omurgalı bir siyasetçi. Ben de kendisinin, 24 saat içerisinde Erdoğan’ın en büyük muhalefeti konumundan en büyük destekçisine dönüşen Devlet Bahçeli'ye veya bugün AKP’nin içinde siyaset yapan kimi eski Erdoğan karşıtlarına benzeyeceğini hiç sanmıyorum ve inanmıyorum. Onun Türkiye sevgisi çok samimi ve köklü. Evvelsi gün tutuklandıktan sonra “Mücadeleye cezaevinde devam edeceğim” diyen Özdağ, bu süreçte cezaevinde bir ölüm riskiyle karşı karşıya olduğunu topluma açıkça duyurdu ve çok gri bir şekilde tutukluyken yaşamını kaybeden Kaşif Kozinoğlu’nu işaret etti.

Bütün bunlar gerçekten çok acı. Dünyanın herhangi bir yerinde, bir siyasi parti liderinin tutuklanması için devletin güvenlik sırlarını başka bir ülkeye vermesi, adının bir cinayete karışması veya bir yolsuzluk yapması lazım. Oysa, bugün gösterilen gerekçelerle bir parti liderinin içeri alındığı haberi yarın batı medyasında patladığı zaman bunun Türkiye’nin imajına ve hatta ekonomisine getireceği zararları maalesef düşünemiyorlar. Bu kadar ağır krizlerle sözde demokratik bir rejim içinde bitkisel hayatta yaşayan bir ülkeye kim yatırım yapar hatta kim gönül rahatlığıyla buralara tatile gelir? Bir de tabii Özdağ hakkında hiç kimse “kaçma şüphesi var” diyemez! Buna Türkiye’de kimse inanmaz.

MUHALEFET TOPLU OLARAK KENETLENMEYE MECBUR

Türkiye’nin sözde demokratik ve solcu insanlarının, son 35 yılda gemilerini hatalı yürüttüklerini ve bu ülkeyi İskandinavya ile karıştırdıklarını hızla itiraf ederek günah çıkarmaları lazım. Bu ülkede güçler ayrılığı kalmadı, güvenilir bir hukuk ve yargı sistemi kalmadı ve maçı yönetecek objektif bir hakem hiç kalmadı. Öte yandan aynı maçı her ne pahasına olursa olsun sonsuza dek kazanmaya kararlı bir başka kişi, demokratik sistemde koltuğunu kaybetmeyi göze alamıyor. Bu nedenle, yapılan toplantılarda hangi konular nasıl konuşuluyor, inanın çok merak ediyorum. Özdağ’ın avukatının açıkladığı gibi, bu durum özelinde “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” maddesi soyut ve göreceli gözüküyor.

Seçimlerden bu kadar korkan bir iktidara karşı, Türkiye’de demokrasiyi ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak isteyen siyasi yapılar bugüne kadar görülmedik ittifaklara yanaşmaya mecburlar! Mesela CHP, Zafer Partisi, İYİ Parti ve sosyalistlerin normalde bir araya gelmesi mümkün görünmüyor, değil mi? Ama işte bunu gerçekleştirmeye mecburlar. Yoksa bunun bedelini o partiler ve liderler değil, Türkiye Cumhuriyeti ve demokrasi öder. Bu doğrultuda da önemli adımların atılmış olması, yaratılan baskıcı ortamın içinde memnuniyet verici bir ışık.

DEM Partisi ise, herhalde şimdi kapalı kapılar ardında ciddi krizler yaşıyor; bir yandan demokratik olağan akışa bu kadar müdahale edilmesine tepki vermek isterler, diğer yandan da başlayan malum süreci durduran taraf kendileri olmak istemezler! Bu nedenle herhalde çok kararsız ve rahatsızlar…

Pek yakında, tekmili birden “Sonsuz Türkiye Cumhuriyeti” dizisinde!

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025