Prof. Dr. Serdar Sayan: İntihal en çok bu coğrafyadan çıkıyor
Çiğdem Toker
Son Köşe Yazıları

Prof. Dr. Serdar Sayan: İntihal en çok bu coğrafyadan çıkıyor

01.05.2016 11:02
Güncellenme:
Takip Et:

Yaşadığı intihal deneyimi sonrası dünyadaki intihal olaylarını masaya yatıran Prof. Dr. Sayan, unvan alabilmek için makale yayımlatmada yapılan sahtecilikleri anlattı.

Prof. Dr. Serdar Sayan, akademik alanda üretkenliğiyle tanınan bir iktisat hocası. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi öğretim üyesi. Yaşadığı tuhaf bir deneyim, adını literatürde farklı kılmakta: Prof. Sayan, yazdığı bir makaleyi, olduğu gibi “yürüterek” kendisininmiş gibi sunan bir akademisyenin çalıntı makalesine “hakemlik” yapmış ilk ve tek isim.

İranlı Bashir Khodaparasti, Sayan’ın bir doktora öğrencisiyle birlikte kaleme aldığı makaleyi, ilk satırından son satırına dek -adeta ekran fotoğrafı gibi- aşırmakta beis görmemiş. Ama “Scandinavian Journal of Economics” editörü, nüfus yaşlanma hızının dış ticarete etkisini konu alan bu makaleyi hakemlik yapması için Sayan’a gönderince de yakayı ele vermiş.

2007’de yaşanan bu olayın dünyada eşi benzeri yok. O dönem çalıştığım Hürriyet’te haberleştirdiğim bu olay, “Makale çalıntı, çünkü benim” başlığıyla sürmanşete taşınmıştı. Akademi alanında etik çalışması yapan uluslararası bir kurum bu konuyla yakından ilgilenince, mesele dokuz yıl sonra yeniden güncel hale geldi.

Sayan’ın, dünyadaki intihal olaylarını inceleyen “Kendi Makalenize Hakemlik Yapmak: Gerçekleşen Rüya mı, Yoksa...” başlıklı makalesi, “Review of Social Economy” adlı akademik dergide bu ay yayımlandı. Dokuz yıl önceki haberimin, bu makalede referans olarak yer aldığını öğrenince bana da Sayan’ın kapısını tekrar çalmak düştü. Makaleyi yazarken, intihalin en çok Türkiye’nin yer aldığı “bu coğrafya”da yaygınlığını gördüğünü belirten Sayan ile “intihal”i konuştuk.

‘O ahlaka kurban olun’

Sizin olaydan başlayalım. Makalenizi blok olarak çalan İranlı akademisyen ne yapmakta?

İran’da hocalığa devam ediyor. Ama kayda değer hiçbir makalesi çıkmamış. İsmi pek bilinmiyordu zaten. Makaleyi bana hakemlik için gönderen editör, üniversite yönetimine ve kendisine yazmıştı ama herhangi bir yaptırım uygulanmadı.

Son makalenizde ele aldığınız konulardan biri intihaldeki artışın nedenleri...

Evet burada iki enteresan şey var. Birincisi, artış en çok bizim bölgeden, yani bizim coğrafyadan. Orada şunu söylemem lazım: “Siz Batı’nın teknolojisini, ahlakını almayın diyen, bir tür var ya. Siz o Batılı ahlaka kurban olun. İkinci soru ise neden bu kadar cüretkâr oldukları.

‘Küreselleşmeyle arttı’

İnternetin sebep değil araç olduğunu söylüyorsunuz burada. Peki nasıl?

İntihal vakalarındaki artış, 90’lardan itibaren küreselleşmeye bağlı olarak artıyor. İnternet ile küreselleşmenin aynı döneme rastlaması ve etkileşimin rolü büyük. İnternet intihali kolaylaştırdı ama yakalamayı da kolaylaştırdı. Diğer yandan da küreselleşmedeki artış öğretim üyelerinin ülkeler arası dolaşımını artırıyor.

Dolaşımın artması ve dış dünyaya açılım, akademik çalışmada standart sorunları görünür mü kılıyor? Tabii. Türkiye’de çalıntı iddiaları çok vardır. Ama bunu zaten üç beş jüri üyesi görür, bilir. Anlarsa intihal olayını, onlar anlar. Anlamazlarsa doçentliğini verir geçerler. ABD’de, İngiltere’de işler böyle olmuyor. Oralarda ne işe yaradığı belli olmayan 500 sayfalık bir şey yazamıyorsun. Uluslararası baskı çoğalıyor. Bugün artık önemli bir soruna çözüm önerecek, yaratıcı bir şeyler yazma zorunluluğu ortaya çıktı. Bu Türkiye’de Bilkent’te başladı. Sonra giderek başka üniversiteler hakemli dergilerde yayımlatılsın demeye başladı. Bunun bizim gibi ülkeler açısından getirdiği en önemli sonuç ise ABD ve İngiltere gibi ülkelerdeki atama, yükselme kriterleriyle tanışılması. Atama ve terfiler, saygın dergilerde, alanın uzmanı hakemlerin yayımlanmaya değer bulmasıyla basılan makalelerin sayısı ve kalitesine bağlı. 

‘Rus ruleti oynamak gibi’

Prof. Dr. Serdar Sayan, “Dolu mermiye sıranın ne zaman geleceği belirsizdir; intihalden yakalanmak kafanıza kurşun sıkmak gibidir” diyor.

Söz ettiğiniz cüretkârlığın cevabı da burada mı?

Evet yaratıcı bir sorun bulup, onu çözme meselesi büyük eksiklik. Bu eksikliklerin atanma ve yükseltilme kriterlerini doğrudan etkilemesi, intihalin bir sebebi. İntihal “Rus ruleti” oynamak gibidir. Sizi suçüstü yakalayacak hakeme ne zaman yakalanacağınız, dolu mermiye sıranın ne zaman geleceği gibi belirsizdir; intihalden yakalanmak kafanıza kurşun sıkmak gibidir...

Ama yine de cüret ediliyor işte...

Çünkü bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yayımlanan yerli akademik dergilerde hakem değerlendirmesi süreci sağlıklı biçimde işletilemiyor. Çünkü bizde herkes kimin ne olduğunu biliyor, zaten ismini, izlesen de kimin ne yaptığı belli. Benim makalem sana geldiğinde, şöyle bir bakıyorsun, beğenmesen de “tamam iyidir, yayımlansın” diye bir rapor yazıyorsun, sonra da bana telefon edip, “Bak Hoca, senin makalen bana geldi, benimki de sana gelecek muhtemelen” diyorsun.

 “Al gülüm ver gülüm”lerle karşılıklı borçluluk ilişkisi yaratma?

Maalesef. Bunun sonucunda kriterler aşağıya çekiliyor. Uluslararası yayın, seni tanımayan, kontrol edemeyeceğin, etkilemeyeceğin bir süreç demektir. Gerçek anlamda kalite onayı. Yavaş yavaş bu sistem taşra üniversitelere de uygulanıyor. Fakat taşra üniversitelerdeki öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu Türkiye’deki üniversitelerden doktora almış ve buralardaki kötü doktora eğitimi sonucunda ilginç problem tanımlamakta, çözmek üzere ilginç bir araştırma yapmakta, tasarlamakta, özellikle sosyal bölümlerde yoksun.

‘Yazma becerisi eksik’

İntihali yaygınlaştıran başka bir etken var mı?

Genç kuşaklarda korkunç bir yazma becerisi eksikliği. İngilizceden geçtim, meramını Türkçe anlatma becerisinden söz ediyorum. Bazen yazdığını okuduğumda, “ne diyor bu çocuk” diyorum. Giriş, gelişme, paragraf hak getire. Hakikaten anlamıyorum, çağırıyorum çocuğu, “Sen ne anlatıyorsun. Bana söyle şimdi” deyip oradan toparlamaya çalışıyorum. Bu şartlar altında böyle eğitim almış adamlara “yaratıcı problem bul, çöz, tanıt” diyorsun. Kaliteli uluslararası yayın organında bir makale yazıp yayımlatacak beceriye sahip olmadığı halde, “Bunu yapmazsan, doçent, profesör olamazsın” diyorsun. Eskiden Fransızlarda Doğu ülkelerinden gelen öğrencilere verilen çok aşağılayıcı “bon pour l’Orient” diye bir değerlendirme notu vardı, “Şark için kabul edilebilir”. Demem şu; kendi dilini kullanamayan adamları üniversitelerde çalıştırıp, “Batı için de iyi olan şeyler yazacaksın” diyoruz.

‘Tünelin ucunda ışık yok’

Peki, ne yapacağız biz?

Yapacağımız şey eğitim kalitesini çok artırmamız, ama ben tünelin ucunda bir ışık göremiyorum, hayır. Çünkü eğitim sistemi, yaratıcı insan yetiştirmiyor. Ezberci, yarım yamalak, kurnazlığa yönelik işler. Çocuklara bir şey öğretmeye kalktığımda dirençle karşılaşıyorum. “Şurada türev alacağız” dediğimde, “Neden” diyor.

‘Sahte dergiler'

Makalenizde görüldüğü kadarıyla neredeyse bir intihal endüstrisi oluşmuş?

Dünyanın her yerinde hakemli dergi adı altında sahte dergiler çıkıyor. Mesela İngiltere’de genelde Bangladeşliler yapıyor bunu. İtalya’da bir dergi, sırf sınamak amacıyla böyle bir maç ya da hayat hikâyesi anlatır gibi bir makale göndermişler para karşılığında, ne olacak diye. Basılmış o makale. Türkiye’de de bu uluslararası yayınlarda belli bir puan alıyorsun. Mesela Kazakistan’da bir dergi çıkıyor, uluslararası dergi. Yayın kurulunu açıyorsun. Editörlerin hepsi Türkiye’deki taşra üniversitelerinden öğretim üyeleri. Trabzon’da bu işi yapıp para kazanan bir adam vardı mesela. Kapatıldı sonra. TÜBİTAK desteği alıyorlar bir de.

‘Endüstri oldu’

 Nasıl fark edilmiyor?

Şimdi sen bana makale gönderiyorsun, ben burada bilgisayarda basıyorum. Bir şekilde İngiltere e-posta adresi almışım. Şimdi çok kolay o işler. Kendimi İngiltere’de çıkan bir derginin editörü gibi gösteriyorum. Makalende hayatını bile anlatabilirsin. Daha iyi bir şey yazamadığın için ben sana 500 dolar veriyorum. Bunda beis görmüyorum çünkü TÜBİTAK’tan daha yüksek destek alıyorum. Trabzon’da evinde dergi kuran adam böyleydi. Yani bu işler dünya çapında çok arttı. Bu ülkelerden insanlar bu şartlar altında ilerleyemedikleri için, bu iş bir endüstri haline geldi. Yani öyle örnekler biliyorum ki, TÜBİTAK’tan aldığı parayla, maaşını ikiye katlayan insanlar biliyorum. TÜBİTAK fark edince geri istiyor, kesiyor filan ama çok mide bulandırıcı hale geldi bu işler.

Serdar Sayan kimdir?

ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden mezun. Yüksek lisans ve doktorasını ABD’de Ohio State University’de yaptı. 1992’de Türkiye’ye dönerek Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak göreve başladı ve 2006’ya kadar bu üniversitede çalıştı. 2003-2004 öğretim yılında misafir profesör olarak yüksek lisans ve doktora dersleri vermek üzere davet edildiği Ohio State University‘ye döndü. 2005 kışını Uluslararası Para Fonu’nda (IMF) Ziyaretçi Akademisyen olarak çalıştığı Washington’da geçirdikten sonra 2006’da TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’ne geçti. Halen bu üniversitede bir yandan dersler veriyor, bir yandan da Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’nü ve isabetli işsizlik oranı tahminleriyle ünlü Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi (SPM) Direktörlüğü’nü yürütüyor. Sayan çok sayıda ulusal ve uluslararası akademik dergiye hakem olarak hizmet etmesinin yanı sıra, Türkiye’de ve ABD’de yayımlanan çeşitli dergilerde misafir editörlük, başeditörlük ve asosiye editörlük görevleri de üstlendi. 2009-2011 yılları arasında Üniversiteler Arası Kurul Doçentlik Alt Komisyonu ve 2011-2013 arasında da YÖK Sosyal Bilimler Yayın Etiği Komisyonu üyesi olarak görev yaptı. (Bütün bu etkinlikleri sırasında da arzu ettiğinden çok daha fazla sayıda intihal vakasıyla karşılaştı.)

 

Yazarın Son Yazıları

Hoşça kalın

Hoşça kalın

Devamını Oku
09.09.2018
O fayansın talimatı kimden?

O fayansın talimatı kimden?

Devamını Oku
07.09.2018
Ulaşıma ulaşım ihalesi

Bakan düzeyinde 2018’de biteceği açıklanmış ilk metro hattında işlerin planlandığı gibi gitmeyeceği, herhalde baştan belliydi ki, İETT yarım milyar TL’lik bir otobüsle taşıma ihalesini yapıverdi. Otobüsle taşıma seçeneği zorunluysa, özel taşımacılık şirketlerine kaynak aktarmak zorunlu muydu? Otobüsle taşıma işini İETT’nin organize edip gerçekleştirmesi daha mı pahalı olurdu?

Devamını Oku
05.09.2018
‘Enflasyonla topyekûn mücadele’

‘Enflasyonla topyekûn mücadele’

Devamını Oku
04.09.2018
Bankalara ne oluyor?

Bankalara ne oluyor?

Devamını Oku
02.09.2018
Tek hane hedefi

Tek hane hedefi

Devamını Oku
31.08.2018
Boykot ve adanmışlık

Boykot ve adanmışlık

Devamını Oku
29.08.2018
Otağ Merkezi ve bütçe

Otağ Merkezi ve bütçe

Devamını Oku
28.08.2018
Cevapsızlığın şiddeti

Cevapsızlığın şiddeti

Devamını Oku
26.08.2018
CHP'li vekilden Saray'a: Kimleri korumaya alıyorsunuz?

Türkiye’nin Uluslararası Yolsuzluk Algı Endeksi’ndeki sırası 81’inciliğe düştü. “Vergi Barışı” tebliği, uluslararası yükümlülükleri hiçe sayıp Türkiye’yi kara para aklayan ülkeler konumuna sokabilir. CHP’li Utku Çakırözer, yurtdışındaki paraların ülkeye transferini yapanların sorgulanmamasını sağlayan düzenlemeyle kimlerin korumaya alındığını sordu.

Devamını Oku
24.08.2018
2019 bütçesinde KÖİ garantileri

2019 bütçesinde KÖİ garantileri

Devamını Oku
22.08.2018
Devletin dövizli sözleşmeleri

Devletin dövizli sözleşmeleri

Devamını Oku
20.08.2018
Türkiye kara para cenneti midir?

Türkiye kara para cenneti midir?

Devamını Oku
19.08.2018
İstanbul metrolarının geleceği

İstanbul metrolarının geleceği

Devamını Oku
17.08.2018
Müteahhit kriterleri

Müteahhit kriterleri

Devamını Oku
15.08.2018
3. Havalimanı’na nasıl gidilir

3. Havalimanı’na nasıl gidilir

Devamını Oku
14.08.2018
Matrah artırın, yoksa…

Matrah artırın, yoksa…

Devamını Oku
12.08.2018
Melen Barajı 11 Ağustos’ta açılacak mı?

Melen Barajı 11 Ağustos’ta açılacak mı?

Devamını Oku
03.08.2018
Tarım alanına santral yaparsanız

Tarım alanına santral yaparsanız

Devamını Oku
01.08.2018
Tarım alanlarına Danıştay’dan destek

Tarım alanlarına Danıştay’dan destek

Devamını Oku
31.07.2018
Kanal İstanbul göz göre göre...

Yap-işlet-devret yöntemiyle yapılacak Kanal İstanbul büyük bir rant yaratacak. Ancak Kanal İstanbul’un mühendisliği ne kadar mükemmel olursa olsun, çarpık kentleşmiş, betona boğulmuş, neredeyse her gün yeni bir felaket yaşayan ve deprem beklenen bir metropolde doğayla oynanacak. Giresun’da 82 yaşındaki Yusuf Topal, gittiği aile hekimliğinde doktorla tartıştı. Doktorun “beyaz kod” alarmı vermesi üzerine hastaneye gelen polisler, yaşlı vatandaşı gözaltına aldı. Gözaltına alınmasına tepki gösteren Topal’a polislerce biber gazı sıkılıp ters kelepçe takıldı. CHP’li Gülizar Biçer Karaca, Meclis’te milletvekillerini uyardı: “Bu projeyle İstanbul’da milyonlarca metreküp toprak taşınacak. Güzergâh üzerindeki Sazlıdere Barajı yok edilecek. Hafriyatla ekolojik sistem değişecek, sular kirlenecek.”

Devamını Oku
29.07.2018
Büyük ihalede itirazlar dinlendi

Büyük ihalede itirazlar dinlendi

Devamını Oku
27.07.2018
Devlet şişmanlıyor ‘Yeni devlet’ darmadağın ve çok başlı

Devlet şişmanlıyor ‘Yeni devlet’ darmadağın ve çok başlı

Devamını Oku
26.07.2018
Şehir hastanelerinde ‘kur’ virüsü

Şehir hastanelerinde ‘kur’ virüsü

Devamını Oku
25.07.2018
Berberoğlu kararı ve ‘kapsayıcı Meclis’

Berberoğlu kararı ve ‘kapsayıcı Meclis’

Devamını Oku
24.07.2018
TCDD’nin mali yüküymüş!

TCDD’nin mali yüküymüş!

Devamını Oku
22.07.2018
SGK neden Sayıştay’dan kaçırıldı?

SGK neden Sayıştay’dan kaçırıldı?

Devamını Oku
20.07.2018
Torba teklif dönemi

Torba teklif dönemi

Devamını Oku
18.07.2018
‘Ses ve öfke’

‘Ses ve öfke’

Devamını Oku
17.07.2018
Perhizler ve turşular

Perhizler ve turşular

Devamını Oku
15.07.2018
Madde 104 yokmuş gibi davranmak

Madde 104 yokmuş gibi davranmak

Devamını Oku
13.07.2018
1 numaralı kararname

1 numaralı kararname

Devamını Oku
11.07.2018
Ucuz hayatlar

Ucuz hayatlar

Devamını Oku
10.07.2018
Kişiye özel elbise

Kişiye özel elbise

Devamını Oku
10.07.2018
‘Yeni’ Meclis dalsız bir çınar gibi

‘Yeni’ Meclis dalsız bir çınar gibi

Devamını Oku
08.07.2018
‘Helalinden yüzde 31’

‘Helalinden yüzde 31’

Devamını Oku
06.07.2018
Yüksek enflasyonda dolarlı ihale

Yüksek enflasyonda dolarlı ihale

Devamını Oku
04.07.2018
Sahip çıkma becerisi

Sahip çıkma becerisi

Devamını Oku
03.07.2018
Sonuna dek beklense ne olurdu?

Sonuna dek beklense ne olurdu?

Devamını Oku
01.07.2018
Asıl sorudan kaçmak

Asıl sorudan kaçmak

Devamını Oku
29.06.2018