Silivri Cezaevi’nin önünde, “Umut Nöbeti” tutuyorum. Elimde, cezaevinin önündeki karavandan bozma, güneş enerjisi ile ısıtılan iki büfeden birinden aldığım, “2’si birarada” kahve var, kâğıt bardakta.
Büfeci, kahveyi alırken sordu, “Suyunu tam mı koyayım, yarım mı?”
“Suyu tam koy” dedim ama merak ettim: “Yarım koymak nasıl oluyor?”
“Bazıları, kahvenin tadını tam almak için, suyu yarım istiyor” dedi.
“Hımm” dedim. “Ben kahveyi yarım tadıyla içeceğim o halde.”
O sırada, bir minibüs yanaşıyor büfelerin önüne. Zaten orası aynı zamanda cezaevlerine halkı taşıyan minibüslerin ve otobüslerin son durağı.
Minibüsten önce, 10-12 cm’lik yüksek topuk uzanıyor. “Allah! Allah! Bu kadar iddialı ayakkabı giyen kim ola ki?” diye bakıyorum.
Kısa boylu genç bir kız çıkıyor. Çok güzel değil, ama iddialı. Saçları kuaförden yeni çıkmış. Ucuz ama yakışan giysileriyle minibüsle tezat oluşturuyor. Hemen arkasından da sırayla yaşlı annesi ve babası iniyorlar. Onlar da, karavan büfenin önündeki plastik sandalyelere oturuyorlar.
Kızın o yüksek topuk ile minibüs ve otobüslerin ezip çamur deryasına çevirdiği alanı geçip cezaevi içindeki 200 metrelik taş döşeli yola nasıl geçeceğini düşünüyorum.
O sırada, Silivri Kampusu’nun önündeki ilköğretim okulunun teneffüs zili çalıyor. Arkasından sınıflarından boşalan çocukların sesleri. Okulun hemen yanında ise, yarıaçık cezaevi binası var ve onun bahçesinde, tahliye için gün sayan mahkûmlar volta atıyorlar.
Çocuklarla bu yaşlı başlı mahkûmlar arasındaki mesafe 100 metreyi geçmez... Neyse ki aralarında tel örgüler var ve binaların konumu gereği birbirlerini göremiyorlar.
Bir vatandaş nöbet tuttuğum plastik sandalyeye yanaşıyor, “Abi yapacak bir şey var mı? İsterseniz, bizim mahalledeki gençleri çağırayım” diyor. Yüzünde, enlemesine burnunu da kesmiş bir bıçak izi var. Belli ki ölümden dönmüş.
“Sağ ol birader” diyorum, bizim eylem tek kişilik, “Umut Nöbeti, başkasına gerek yok.”
Bir ara sıkılıp cezaevi içinde, halka açık yerlerde dolaşıyorum. Mahkûm ürünlerinin satıldığı dükkâna giriyorum, nöbet süresini doldurmak için. Demode kösele ayakkabılar, tablolar, çiniler, deri çantalar, kemerler var.
G.Saray logolu oltu taşı tespihlere bakarken, muhabir arkadaşım “Merakın var mıdır abi?” diye soruyor. “Hayır” diyorum, tespihle görünmek karizmayı çizer çünkü.
Durağa, nöbet yerine yöneliyorum yeniden.
Yeni gelen bir minibüsten inen yaşlıca bir kadın, koştura koştura ziyaretçi binasına yürüyor, geçenlere dikkat bile etmiyor, kim bilir kime yetişmeye çalışıyor.
Can Dündar ve Erdem Gül’ü göremiyorum. Örgüt üyeliğinden, casusluğa pek çok iddia var ve eğer bunlar doğru olsa, Can Dündar’ı James Bond filmlerinin Bond’u, Erdem Gül’ü ise Görevimiz Tehlike filmlerinin Ethan Hunt’ı saymak gerekir.
Oysa biliyorum ki, ikisi de sadece ve sadece gazeteci.
Ve nöbet bitiyor, Silivri’den ayrılıyorum. Can Dündar ve Erdem Gül ile tutuklu diğer gazeteciler ve öteki mahkûmlar, Silivri’de birbirlerini göremeden hücrelerinde adalet bekliyorlar.
Cezaevi minibüsünde yüksek topuklu kız
Yazarın Son Yazıları
Yeni başbakan yüzde 12.5’lik Türk Boris Johnson
Volkan nasıl patladı?
Atatürk’ü silmek ne kazandırır?
İspanya fark yaptı
Cenazeler
Tehcirde Alman subayların yaptıkları
Koltuğa yapışmak ve Aziz Yıldırım
HDP’lileri dövmek neyi çözebilir?
‘Stratejik korkaklık’
Can Dündar’a iki kurşun
AKP ilk üç maddeyi değiştirebilir mi?
Eski bir medya patronu öyküsü
‘Tehcir’in ‘diyeti’ 3 milyon Suriyeli
Erdoğan’a hakaret davaları
Hoca ve cemaat
Yılların avukatı ‘Şaşkınım’ dedi
Trumbo’yu seyredin Türkiye’yi anlayın
Erdoğan siyasetten silinebilir mi?
Herkes niye kaçmak istiyor?
Türkiye bunu hak etmiyor
Türkiye’yi hâlâ tanımadınız mı?
Hüseyin Çelik’in pişmanlığı
Yorum yasağı getiren ‘ırkçılık’
Cumhuriyet
Mustafa Koç ve hayata bakış
Gazeteler bitiyor mu?
Arda’lı, Pique’li, Shakira’lı bir maç yazısı
Futbol mabedi Nou Camp, dün gece 29 yaşındaki milli futbolcumuz Arda ile daha da zenginleşti, Messi’nin, Neymar’ın yanına bir de Bayrampaşalı Arda eklendi.
Donald Trump niye popüler?
Umut Nöbeti ve eleştiriler
Steve Jobs’un bilinmeyen yüzü
Duvar Yazıları
Duvar yazıları
Duvar Yazıları
Yakılan camiler ve savaşın etiği
Cezaevi minibüsünde yüksek topuklu kız
Can Dündar Erdem Gül
YÖK başkanı
Yüzde 50.5 neden yüzde 49.5’tan büyüktür
Cem Küçük’e ‘Deli herhalde’ deyip geçilir mi?