Emre Kongar
Emre Kongar ekongar@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Şiddet sarmalı ve akademisyenler

21 Ocak 2016 Perşembe

Bütün otoriter rejimler şiddet üzerine kuruludur:
Bütün diktatörlük heveslileri, her türlü kimlik ve fikir farklılığını abartır, düşmanlıkları körükler, tarafları şiddete özendirirler...
Sonra da bu kavga ve şiddet ortamında kendilerine karşı çıkan herkesi hainlikle suçlar ve ellerindeki iktidar gücünü bütün muhaliflerini zorbalıkla ve şiddetle susturmak için kullanırlar.

***

İnsanlık ne yazık ki bu düşmanlık ve ihanet suçlamasını yüzyıllardır kullanmaktadır:
Din-tarım imparatorluklarının egemen olduğu dönemde, dinler ve mezhepler, Endüstri Devrimi sonrasında ırklar ve milliyetler bu düşmanlık ve ihanet suçlamalarının temellerini oluşturmuşlardır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise Soğuk Savaş, bunların üzerine bir de “Sosyalizm/Komünizm-Kapitalizm/Emperyalizm” siyasal/ideolojik karşıtlığını getirmiş ama din, mezhep, ırk ve milliyet kırılganlıklarını da kullanmaktan vazgeçmemiştir...
Sovyetler Birliği’nin çökmesinden sonra ortaya çıkan yeni Küresel Dönemde ise, şiddet sarmalını tırmandırarak dünyayı biçimlendirmek ve yönetmek isteyenler, din ve mezhep faktörünü, milliyetçilik ile birlikte yeniden parlatmışlar ve güçlü bir biçimde ortaya sürmüşlerdir...
Huntington’un “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması” ile arkasından yazdığı “Biz Kimiz” adlı kitaplar, bu oluşumun kuramsal temellerini açıkça ifade eden çalışmalardır.

***

Sovyetler çöktükten sonra ABD’nin öncülüğünde uygulanan “Küresel Yeniden Biçimlendirme” stratejisinde kullanılan “mikrodincilik” ve “mikromilliyetçilik” politikaları Türkiye’yi de hedef almaktadır:
“Mikromilliyetçilik” bağlamında Türk-Kürt çatışması, “mikrodincilik” bağlamında da Sünni-Alevi ve Laik- Dinci çatışmaları, ülkedeki demokratik rejimi, şiddet sarmalına yakalanma tehlikesi ile karşı karşıya getirmiştir.

***

Ülkemizdeki laik ve demokratik rejimi, temel hak ve özgürlükleri korumak, toplumu şiddet sarmalının pençesine düşmekten sakınmak, siyasal iktidarın görevidir.
Akademisyenler bu konuda elbette, terörü bir yöntem olarak kullanan PeKeKa’yı değil, Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten ve temsil eden makamları muhatap alacaklardır...
Çünkü bir toplumu “Şiddet sarmalına” yakalanmaktan koruyacak olan güç hiç kuşkusuz devlettir:
Teröre en etkin biçimde karşı koymakla mükellef olan devlet, mücadeleyi, sadece kaba kuvvetle değil, “Hukuk Devletinin” şeffaf ve adil uygulamaları yoluyla da kazanacaktır.
“Devlet terörünün” karanlık dehlizlerinde bu mücadeleyi kazanmak olanaklı değildir...
Çünkü “Devlet terörü”, teröristlerin ekmeğine yağ sürer ve toplumu “şiddet sarmalının” pençesine atarak yıllarca kanayan yeni yaralar açar!
“Demokratik ve Laik Hukuk Devleti”, ülkenin önemli bir sorunu hakkında bildiri yayımlayan akademisyenleri gözaltına alıp dava açacağına, onların ne dediğine kulak verir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Filler savaşında Türkiye 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları