Taksim yasağı faşizmin simgesidir!

Taksim yasağı faşizmin simgesidir!

02.05.2025 04:00
Güncellenme: 02.05.2025 04:00
Takip Et:

İktidarın Taksim Meydanı yasağı, hiç de göründüğü gibi anlamsız, gereksiz, bütünüyle inatlaşmaya dayalı saçma bir yasak değildir:

Aynen 12 Eylül 1980 Askeri Darbe Yönetimi’nin öğretim üyelerini cezalandırmak, aşağılamak ve denetim altına almak için üniversitelere getirdiği (ve benim bunu protesto etmek için üniversiteden istifa ettiğim) sakal yasağı gibi, Faşizmin bir simgesidir.

***

Anayasa Mahkemesi’nin de haksız bulduğu bu yasağın amacı, Emek ve Demokrasi güvenceleri olan:

1) Siyasal partilerin...

2) Sendikaların...

3) Demokratik Toplum Örgütlerinin...

Ve en önemlisi

4) Cumhuriyeti, Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni savunan halkın, yani seçmenlerin...

İfade ve örgütlenme özgürlüklerini sınırlamak ve kısıtlamak, güçlerini törpülemek, iradelerini geçersiz kılmak ve Demokratik Rejimi tahrip eden kendi otoriter baskılarının egemenliğini zorla kabul ettirmektir.

***

Faşizmin en bilinen özelliklerinden biri, en ufak en masum nitelikli eleştirel bir kıpırdanmayı bile en ağır biçimde cezalandıran bir güvenlik ve bir yargı sistemi sahibi olmasıdır.

İşte Taksim Meydanı yasağının ve bu yasağı korumak için kullanılan “orantısız gücün”, yapılan gözaltıların ve verilen cezaların mantığı budur.

***

Bu Faşist yöntemin temelinde, “tarihsel” birikime ek olarak aslında suçla mücadele için geliştirilmiş olan “yeni” bir “strateji” yatmaktadır:

“Kırık Cam Stratejisi”, James Q. Wilson ve George L. Kelling tarafından 1982’de ortaya atılan “Broken Windows” teorisine dayanır.

Teoriye göre, kırık camlar, duvar yazıları, küçük hırsızlıklar, sokak kirliliği gibi küçük düzensizlikler ve suçlar, sıfır müsamaha ile hemen önlenmezse, daha ciddi suçlar artar.

Bu strateji 1990’larda, New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani ve Polis Şefi William Bratton liderliğinde şehirde yoğun bir şekilde uygulandı.

Metroda turnike atlama, sokaklarda izinsiz satıcılık gibi küçük suçlara karşı sıkı denetim ve sert cezalar getirildi.

Polis, mahallelerde daha görünür hale getirildi ve suçun yoğun olduğu bölgelerde yoğunlaştırıldı.

Bölge için CompStat (bilgisayarlı istatistik) sistemi ve sicil tutma yöntemi devreye sokuldu.

Sonuç olarak, New York’taki bütün suç oranları 1990’dan 2000 yılına önemli ölçüde düşüyor.

Fakat bir süre sonra kamu düzenini koruma amaçlı olan bu strateji, özellikle insanları durdurup üstlerini arama eylemiyle, halk üzerinde kurduğu aşarı baskı yüzünden eleştirilmeye başlandı.

Özellikle siyahların haklarını savunanlar, siyahlara karşı önyargılı davranıldığını ve temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğini belirterek bu uygulamaları sert biçimde kınadılar.

***

Özetle Faşizm “En ufak kıpırdanmayı” bile “En aşırı biçimde” cezalandırır ki kimse yönetime karşı çıkmaya cesaret edemesin.

Taksim yasağının ve Taksim’e gitmeye çalışanlara uygulanan “orantısız gücün” nedeni de bu stratejidir!