Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kapitalizmin tanrısı!
İzmir depremi bir kez daha gösterdi ki bu ülke “sağcı” için cennettir. Her sorunu millet, bayrak, ezan, kader diyerek halletmek gibi büyük konforu bulunmaktadır. Üstelik sorumlu görevde olanlar bile, işin doğasına aykırı olarak, temennilerle işi geçiştirmek gibi bir olanağa sahiptir. “Sağcı” derken “Bugün siyaset konuşma günü değildir” diyen herkesten söz ediyorum.
Genelde siyaset, daraltırsak “sağ siyaset” bizde hamasetle işi çözer. Onlara ait bir “Tanrı” söz konusudur, her nasıl oluyorsa işleri havale ederek, yeri geldiğinde el avuç açarak sorumluluktan sıyrılırlar. Ne gariptir ki göçük altında kalanları kurtarmaya giden işçinin yanındadır o Tanrı, ama hak aramaya gelince yalnız bırakır. Tanrı diye yutturulan olsa olsa kapitalizmin Tanrısıdır!
***
Düzen varlığını sürdürmek için maden işçisini ezmek zorunda. Bunu neden anlamaz insanlar, ben de ona şaşıyorum. “Grevsiz ülke” ile övünen iktidar, neden tersini yapsın? “Her şey sınıfsal mı?” diye soranlara yanıt budur: “Evet, her şey sınıfsal”. Yoksul, emekçi ne yaparsa yapsın “makbul vatandaş” değildir.
“Örgütlü cehalet” sistematik uygulamalarla, ideolojik tercih olarak yaratıldı. Sonuç şaşırtıcı değildir. 80 darbesi açıkça bugünleri öngörüyordu. Örgütlü, sınıfsal mücadele veren toplum yerine “bencil”, “kaderci”, “cahil” olanı yaratıldı.
***
Bugün “liberal” tezleri savunanlar, dün “vesayet” ortadan kalkıyor diye alkış tutanlar, esasen “Cumhuriyet” fikrini yıktılar. Diyecekler ki “Kaç kişiyiz?”, “Gücümüz mü var?” Tam da sorun bu, siyasal İslamın dili olduklarının farkında değiller!
Sol “vicdan”dır, değerler üzerinden ilkesel dünya tasarımıdır. Deprem neden kapitalistleri şaşırtır anlamam. İrili ufaklı bu düzenden kıl koparıp pay alan herkes ortak oldu “cehalet vesayetine”, çıkarları için sustular!
Deprem doğa olayıdır, ancak yaşadıklarımız doğal değil, ideolojik tercih sonucudur. Askerler, sermaye sahipleri ve onların ürettiği görgüsüz burjuvazi bu işin sorumlusudur.
Siyasal İslam bu büyük koalisyon olmasaydı iktidara gelemezdi.
***
“Düzen” sözcüğü de aşındı artık. İktidardan pay alamayan isyan ediyor. Düne dek siyasal İslam siyasetinin içinde olanlar tünelin sonunu karanlık bulunca gemiyi terk ettiler, istiyorlar ki ortaklık günlerini unutalım. Belki kimileri için bu hoşgörü söz konusudur, doğrusu gerçek bir yurtsever kabul edemez!
Kindar olmayalım, geleceğe bakalım, kabul! O halde depremde ölen insanların ardından üzülme hakkımız yoktur. İç içe geçen, örgütlü suçlardan söz ediyoruz. Binayı deniz kumundan yapan müteahhitten kaçak kat çıkan ev sahibine, kolonları kesen sermayedardan açgözlü mal sahibine, denetleme yapmayan belediyeden imar affı çıkaran iktidara, “Bana bir şey olmaz” diye affa alkış tutan insandan bu cehaleti yaratan düzeni yaratanlara büyük suç çetesiyle karşı karşıyayız.
***
Çözüm sanıldığı kadar güç değil. Hemen seferberlik ilan edilebilir. Risk analizi yapılır, söz konusu binalar hemen yıkılır. Yerine depreme uygun olanı devletçe yapılır. Fay üzerindekiler, kaçak yapılar tamamen ortadan kaldırılır. Hangi parayla mı? Yahu geçiş garantili otoyollar yapan, dünyanın en büyük havalimanına sahip devlet vazgeçer bundan, o parayı alır buraya aktarır. Yetmedi mi, yarattığı beş zenginin ve diğerlerinin kârlarına el koyar, olur biter.
Ayrıca kapatın Saray’ı, salt onun gideriyle İzmir kurtulur örneğin. Daha güzeli var, bu millet dindar değil mi kardeşim, kapatın Diyanet’i tüm bütçesini aktarın. Deyin ki halka: “Bundan sonra camilerin, din adamlarının parasını sen ver!” Madem İzmir’de çok üzüldük, o halde alın size somut kaynaklar.
***
Bunu siyasal İslamcılar yapamaz, doğru. Peki, ya diğerleri yapabilir mi? Düzen içinde hiçbir şeye, dolayısıyla depreme de kesin, kalıcı çözüm bulunamaz. Düzen; şahane cenaze törenleri izlettirir, “umut o bebekte” diyerek öldüreni sorgulatmayı engeller, bolca dua okutur, ardından da devam eder devran. İşin içinden çıkmak için her zaman uygun kavramlar hazırdır: Fıtrat, kıyamet gibi.
Çıkarcılık, fırsatçılık her yana sinmiş. Göçük altından çıkınca ayran, köfte isteyen yavrucağa gönderilen yiyecekleri reklam eden esnaf buna dahil değil mi? Yardımları çalıp dükkânda satan bakkala ne demeli? Ya yardım yiyeceklerini alıp evine götüren teyzelere? Bunları yapan halkımız her gün dinden, yerlilikten, millilikten söz etmiyor mu?
Bu işi ancak kapitalizmin tanrısına iman etmeyenler çözebilir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!