Ben başkan olamazsam?

11 Mart 2024 Pazartesi

“Ben başkan olamazsam” ne olur?

Dünya mı yıkılır?

Yaşam anlamını mı kaybeder?

Ben yok mu olurum?

Bütün bu soruların yanıtları “başkan olmak” durumunun kişi için ne anlama geldiğine bağlıdır.

Eğer “kişi” kendisini “başkan olmak” ile tanımlıyorsa “başkan olamamak” onun için “varlık-yokluk” sorunu olur.

Kendini başarılı gören bütün başkanların önünde yatan ikilem de budur.

Bir partide siyaset yapan kişilerin başkan seçilmesinden sonra bu ikilem de önlerinde yatar.

Başarılı olup başkanlığı sürdürmek mi?

Rekabet ortamında başkanlığı kaybetmek mi?

Bu süreçte üç faktör durumu etkiler:

Birincisi kişinin egosu.

İkincisi partisinin tutumu.

Üçüncüsü ülkesinin geleceği.

Bu üç faktör de zaman içinde etkileri değişerek süreci belirler.

Başkanlığın ilk döneminde “parti” çok önemlidir, “ülkenin geleceği” de başarıya göre belirlenecektir.

Başkanlık başarıyla sürdükçe “ego” güçlenir, “parti” geri plana geçer, “ülkenin geleceği” de başarılı hizmete bağlanır.

Başkanlık başarısına güvendikçe “ego” sürece egemen olur, “parti” önemsizleşir, “ülkenin geleceği” de başkandan sorulur.

Bütün partiler için sorun olan bu durum, Cumhuriyet Halk Partisi için daha büyük sorun olmuştur.

Çünkü CHP demokratik tartışmanın yaşandığı bir partidir.

Ancak parti çok yakın dönemde önemli bir “değişim-gençleşme-yenileşme” aşamasına geçmiştir.

Partinin yeni yönetimi kendi hedefleri doğrultusunda değişiklikler yapmaktadır.

Bu süreçte anlaşmazlıklar, kabul edip etmemeler, parti yönetimine yönelik eleştiriler kaçınılmaz olmaktadır.

Bunlar göze alınmalı mıdır?

Yerel seçimlere gidilen dönemde bu uygulamalar yararlı mı, zararlı mı olmaktadır? 

Örnekler mi?

Başarılı başkan örneği mi?

İşte, Yılmaz Büyükerşen.

Eskişehir’i “marka şehir” yapan efsane başkan.

Başarısı tartışılmaz.

Beğenir miyim? Çok beğenirim.

Sever miyim? Çok severim.

Yeniden aday gösterilmezse “olabilir” der miyim? Derim.

İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer.

Uzun yıllara dayalı dostum.

Seferihisar’ın başarılı belediye başkanı İzmir’i de başarıyla yönetti.

Onu başarılı buluyor muyum? Evet, başarılı buluyorum.

Çok severim, çok beğenirim.

Aday gösterilmemesine ne derim?

“Partisinin kararıdır” derim.

Partisinin kararına saygı duymalıyız derim.

Başka başarılı başkanlar da var.

Bu dönemde parti yönetimi başka adaylar gösterdi.

Şimdi ne yapalım?

Partimize kırılalım, yöneticilerimizi protesto edelim, başarısız olmalarını mı isteyelim?

Hayır, bunları yapmayalım.

Şişkin “egomuz”a yaslanmayalım.

Partimize sahip çıkalım.

Partimizin başarısına katılalım. Bunu açıklayalım.

Partimizin ortak gücümüz olduğunu topluma gösterelim.

Parti yönetimi de bu “başarılı başkanlarımızı”, “duayen öncülerimizi” topluma yol açan, parti yöneticileriyle deneyimlerini paylaşan bir “akademi” kurarak yararlanmayı bilsin.

Bu süreçte hiçbir değerimizi ihmal edemeyiz.

Ülkenin geleceği tehlikede

Ülke “yerel seçimler” biçiminde geleceğini oylayacak.

Bu seçimler, “belediye seçimleri” değildir.

Bu seçimler “ülkenin geleceği”nin seçimidir.

Bu seçimlerle bu toplum;

Ya “laik Atatürk Cumhuriyeti” ile uygarlık yolunda ilerleyecek,

Ya da “İslam devleti”ne giden yolda geri dönülemez bir çıkmaza sokulacaktır.

Son zamanlarda giderek artan “laiklik karşıtı” hareketler rastlantı değildir.

Tarikatların cemaatlerin artık devlet gücüne ortak kılınması,

Eğitimde, hukukta, kadın haklarında dine dayalı uygulamalar tek tük olaylar değildir. İslam devleti, adı konmadan her alanda uygulamaya konulmaktadır.

Bu durum “kişisel egoları” da aşar, “parti içi tartışmaları” da gereksiz kılar.

Ülkenin bütün güçleri Türkiye”nin geleceği için birleşmeli, el ele vermeli, iktidarı bu tehlikeli ellerden almalıdır.

Bütün geleceğimiz bu gerçeği görmeye bağlıdır.

Yoksa geçmiş olsun... 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları