Devlet sırrı - ticari sır...

19 Nisan 2021 Pazartesi

128 milyar doların nerede olduğunu sormuyorum.

Çünkü nerede olduğunu biliyorum.

Nerede mi? İşte “orada.” Orası neresi mi?

İşte “orası” devlet sırrı. Söylenemez.

Şaşmak mı gerekiyor, üzülmek mi, bilemiyorum.

Bir kamu hizmetine atanmış birisinin ne ücret aldığını öğrenmek, bu ücreti vergileriyle ödeyen vatandaşın hakkı değil mi? Değil.

Bu ücreti öğrenmek vatandaşın hakkı olmuyor.

Çünkü, o zata ödenen ücret “ticari sır” sayılıyor.

Meclis’te milletvekilleri soruyor: Yanıt budur: “Ticari sır.”

O zat, kamunun birçok kurumundan aylık alıyor. Kiminin yönetim kurulunda, kiminin denetim kurulunda, ötekinin yürütme kurulunda, berikinin danışmanlığında.

Toplamda birkaç yüz bin lira aylık alıyor.

Belki de asgari ücretli 50 işçinin ücretinden fazla.

Ama öğrenemiyorsunuz, çünkü “ticari sır”.

Katar muamması

Katar, küçücük bir ülke. Emirlikle yönetiliyor. AKP iktidarı sayesinde Türkiye ile iç içe girmiş durumda.

Ama ne alınıyor ne veriliyor, bilemiyorsunuz: Devlet sırrı.

Tank Palet Fabrikası’nın işletme ortağı olmuş, İstanbul Borsası’nın ortağı olmuş, daha nelerin ortağı, nelerin sahibi, belli değil. 

Belli değil, çünkü SIR. Ya devlet sırrı ya ticari sır.

Katar’dan para geliyor, bilinen tek şey bu.

Ama ne parası, nasıl para, nereden geliyor, nereye gidiyor, nedir bu paranın miktarı, bu paranın trafiği?

Bunu bilemezsiniz, çünkü “sır.” Ya “devlet sırrı” ya “ticari sır”.

Çılgın proje değil miydi?

Kanal İstanbul ilk ortaya atıldığı zaman “Çılgın Proje” adıyla anılıyordu. R.T. Erdoğan bu “çılgın proje”yi kendi buluşu olarak ortaya atıyor, tartışılmasını istiyordu.

Her zamanki taktikleri olarak;

Tartışmaya açma aşaması,

Yana olanlar - karşı olanlar zıtlaşmasına dönüştürüldü,

Sonra da karşı olanlar “her zamanki muhalifler” ilan edildi,

Son aşamada Kanal İstanbul “devlet projesi” sayıldı,

Karşı çıkanlar da “devlete hainlik edenler” olarak suçlanıyor.

Bu taktiği birçok olayda görüyorsunuz.

“Başkanlık sistemi” de başlangıçta “canım, hele bir tartışalım” diye ortaya atıldı. 

Şimdi geldiği nokta, “Başkanlık sistemi değişirse Türkiye çöker” hükmüdür.

Yakında, bu sisteme karşı çıkanların suçlu sayılma aşaması gelebilir.

Devlet sırrı nedir?

Gazeteciler verecekleri her haberde “Bu haber acaba devlet sırrı ya da ticari sır sayılabilir mi?” kaygısına düşürülürse artık haberciliğin hiçbir özgürlüğü kalmaz.

Yürütmenin yaptığı her şeyi yurttaşların bilmesi gerekir.

Yurttaşlar bilmelidir ki yapılanların neler olduğunu bilerek karar verebilsinler.

“Şeffaf yönetim” budur.

Siz, hükümet olarak, hükümetin başı olarak neye karar veriyorsunuz?

Bizim vergilerimizle oluşan bütçeyi nasıl kullanıyorsunuz?

Harcamalarınızı neye göre yapıyorsunuz?

Ama işte bunları öğrenmeyi “engelleme” sayan bir siyasal iktidar tarafından yönetiliyorsunuz.

Hükümetin yaptıkları “devlet sırrı.”

Harcamaları “ticari sır.”

Açıklama “gereksiz.”

Hesap verme “hadi gel de sor bakalım?” diye kapatılır.

Yolsuzluklar örtülür.

Suçlar soruşturulmaz.

Bu sınırı biraz aşan gazeteciler mahkemelerde süründürülür.

Kitap yazan araştırmacılar tutuklanıp hapse atılır.

Kimin hapiste ne kadar yatacağı, ne zaman çıkarılacağı belli değildir.

Hapse girmek de hapisten çıkmak da hukukla değil de siyasal otoritenin emriyle olacağından kimse hiçbir şeyden emin olamaz.

Bu durum da “devlet sırrı” sayıldığından kimseye hesap verilmez.

İktidarın sırrı

Aslına bakarsanız AKP iktidarı bu ülkede nasıl hüküm sürüleceğinin sırrını bulmuş gibi görünüyor.

Hükümetin yaptıkları “devlet sırrı.”

Harcamalar, ücretler, toplanan paraların nerede olduğu ya da olmadığı “ticari sır.”

Kendi yandaşında soru sormak yok, merak etmek yok, biat var, itaat var.

Yandaş olmayanlar sürekli bir suçlama tehdidi altında.

Bu durumda “iktidarın sırrı” mı demek gerekiyor, yoksa “sır iktidarı mı”

AKP kanadı toptan “sır.”

Reis ise hem “devlet sırrı” hem de “ticari sır.”

Geri yanı hikâye oluyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları