‘Büyük Keder Dalgası’

31 Ekim 2022 Pazartesi

“Çorak Ülke” şiirinin 100. yıldönümünde, yine bir Anksiyete Çağı”. Ancak o zaman, en azından, “dünyayı yeniden yapma umudu” vardı. Bugün, ben kendimi, David Brooks’un (New York Times) “Büyük keder dalgası” gözlemine daha yakın buluyorum; nihilizme düşmemek için her gün yeniden aşmaya çalıştığımız bir duyguyu betimliyor.

‘DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDA’

Yeni bir İklim Zirvesi’ne giderken Birleşmiş Milletler’in konuyla ilgili üç kurumu, bu yüzyılın sonuna kadar hedeflenen 1.5 °C sıcaklık artışı sınırının artık gerçekçi olmadığını açıkladılar: Bu hedefe ulaşmak için gerekli uluslararası işbirliği ortamı yok. Putin’in “Dünya, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en tehlikeli 10 yıla giriyor” sözlerinin, ABD Yeni Güvenlik Stratejisi’nin “büyük güçler arası rekabet dönemi” tanımlamasının, Çin’e yönelik ticari yaptırımların, Çin liderliğinin içeride otoriter ve dışarıda daha sert politikalara yönelmesinin gösterdiği gibi, olacağı da yok...

Yüzyılın sonuna kadar sıcaklık artışı 2.5 °C sınırına ulaşacak. “Uygarlık” artık altından kalkması olanaksız bir yıkım riskiyle karşı karşıya. Bu yıkımın bir boyutu, deniz seviyesinin yükselmesine, aşırı iklim olaylarına bağlı olarak artık kronikleşmiş su ve gıda kıtlığı; bir diğeri bu kıtlıklardan kaçanların, gittikçe daralan (hemen hepsi merkez ülkelerde) yaşanabilir alanlara sığınma çabasının ağırlaştıracağı siyasi gerginlikler. Büyük güçlerin, ekonomi, kaynak ve ulaşım açısından stratejik öneme sahip bölgeleri paylaşma çabasının yoğunlaşması da yeni jeopolitik krizleri, savaşları besleyecek. Ne de olsa: “İçeride devrim istemiyorsanız dışarıda emperyalizm...” (Cecile Rhodes)

Ulus devlet ve liberal demokrasi de vatandaşlarının temel gereksinimlerini karşılama kapasitesini hızla kaybediyor. Bu madalyonun öbür yüzünde, gücü ve serveti müstehcen düzeylere ulaşmış, finans, enerji, teknoloji ve silah şirketleri, sosyal medya ve internet üzerinden satış platformu tekellerinin sahibi, Besoz, Musk gibi tipler, hırsız siyasetçiler ortaçağ krallarını çatlatacak büyüklükte servetleri halkın gözüne sokuyorlar. 

Bu büyük krizlerin, büyük servetlerin, “en çok zarar verenlerin sesinin en çok çıktığı” (Greta Thunberg) dünyasında halkın payına bir “büyük keder” dalgası düşüyor. Gallup şirketinin 140 ülkede, 150 bin kişiyi kapsayan bir araştırması keder, öfke duygularının geçen yıl rekor düzeye çıktığını saptamış: 16 yıl önce halkın yüzde 1.6’sı yaşamına “0” notu verirken (“0” en kötü - “10” en iyi), geçen yıl bu oran yüzde 6.4’e ulaşmış. En alt yüzde 20’sinin “mutsuzluk notu” ortalama 2.5’ten geçen yıl 1.2’ye gerilemiş.

Bu dalga, liberal demokrasiye, onun liderlerine olan güveni eritiyor. Bu kedere, öfkeye, tercüman olacak, “dünyayı yeniden yapma umudunu” yaşatacak bir sol hareketin yokluğunda “süreç olarak faşizm” hızlanıyor: İsveç’te ikinci parti, Macaristan’da, Polonya’da, İtalya’da, Hindistan’da iktidarda, İspanya ve Finlandiya’da 2023 seçimlerinde birinci sıraya yükselebilir. Pazar günü, Brezilya’da, büyük sermayenin ve ordunun tercihi faşist Bolsonaro, ya seçimleri “Atı alan Üsküdar’ı geçti” misali kazandı ya da “hile var” diyerek ortalığı birbirine katmaya başladı. Benzer bir krizin, ABD ara dönem seçimlerinde, 2024 başkanlık seçimlerinde yaşanma olasılığı çok yüksek. Tabii bu arada Türkiye de önümüzdeki seçimlerle bu resmin içinde kendine uygun bir yer bulacak. 

Adeta, Yahya Kemal’in şiirindeki gibi “Dönülmez akşamın ufkundayız” ancak, şiirin “boş ver keyfine bak” havası bir seçenek değil. Çünkü “büyük keder” kişinin değil bir uygarlığın sonuna ilişkin. Bir insanın kendi yaşamı tükenirken “boş vermeyi” seçmesi bir özgürlük sorunu. Bir insanın uygarlığın geleceğine boş vererek “kişisel haz ilkesine”, “öbür dünya umuduna” sığınması ise insan olmaktan vazgeçmeye ilişkin bir ahlak sorunu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları