Moskova-Batı arasında ip cambazlığı

22 Mart 2022 Salı

Ukrayna’da Batı ve Rusya arasında tırmanma eğilimi içine “sürüklenen” kriz ve çatışma Ankara’yı açmazın içine sokmuş bulunuyor:

Rusya ile karşı karşıya gelerek “Batı’nın yanında yer alma” ve kısmen de olsa ambargolara katılma lüksü yok:

Enerjiden tarımsal ürünlere, nükleer santraldan komşuluk ilişkilerine Moskova ile iyi geçinmek zorundayız.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri, yapay “Soğuk Savaş” koşulları dışında, Ankara-Moskova ilişkileri iyi gitmiş. Stratejik olarak, karşı karşıya gelme olasılığı bugün artık yok.

ABD (ve Batı) ile, NATO  başta olmak üzere askeri, ekonomik, siyasal, kültürel ve kurumsal ilişkiler iç içe geçmiş. Doğal bir entegrasyon, çok eski yıllardan beri Demokrat Parti’den başlayarak her alanda var.

ABD’nin Kürdistan (ve YPG) politikasına, AB’nin yarın da Türkiye’yi AB’nin içine almayacağını çok iyi bilsek de eğitimden ekonomiye, iletişimden kültüre her alanda ortaya çıkmış “doğal entegrasyon”, Türkiye’nin “Batı’ya rağmen” girişimlerde bulunmasını engelliyor.

Karşı karşıya gelen “iki rakiple de” vazgeçilemez bağlarımız var. Ayrıca Türkiye, kuruluşundan beri “Avrupa Konseyi”nin üyesi. Avrupa boyutu soldan sağa, liberallerden sermaye çevrelerine olmazsa olmaz bir boyut. Moskova ile mukayese dahi edilemeyecek, derin ve özlü bir doğal entegrasyon.

Ankara, hem Batı (ve AB) hem de Rusya ile karşı karşıya gelme lüksüne, olanağına sahip değil. Ankara artık Irak, Libya ve Suriye’de düştüğü hatada olduğu gibi, “yandaş olma olanağına!” sahip değil. Bu nedenle Irak, Libya ve Suriye’de uğradığımız büyük bedel ortada.

Bu bedeli Ukrayna’da da ödememek için barış ve anlaşmanın sağlanmasından, en büyük yararı Türkiye sağlayacaktır.

ABD dün Irak, Suriye ve Libya’da körüklediği savaş ve bunalımı Ukrayna bölgesine de yaymak istemektedir.

ABD’nin (ve Biden’ın) yeni çıkışları 1990’ların ve 2000’lerin Ortadoğusu’nu anımsatır niteliktedir.

Türkiye “cephesine” gelince: acaba siyasal İslamcılar ve “Batıcılar”, dün olduğu gibi bugün de “ABD’nin örtülü stratejik ortaklığı” konumlarını sürdürecekler mi?

AKP’nin yeni seçim “düzenlemeleri”, bu konuda kuşkuları artıran özellikler taşıyor:

Her “ne pahasına” olursa olsun iktidarda kalma “zihniyeti” egemen mi olacak, yoksa tarihin derinliklerinde kaybolup gidecek mi?

Karadeniz-Akdeniz hattının yeni bölgesel çıban başı durumuna getirilmesi mi dayatılacak, Ukrayna kullanılacak mı?

Ankara’da, ulusal çıkarlar ile iktidar olma hesapları, Irak, Suriye ve Libya’da olduğu gibi, karşı karşıya getirilecek mi?

Önümüzdeki seçimler yalnız Türkiye’nin değil, bölgenin de geleceğini belirleyecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları