Ertan Kılcıgil

Spor ve Demokrasi

05 Ocak 2014 Pazar

İnsan kültürü, en kısa anlatımıyla kültürel kodun bilgisini verir. Kültürel kodun içeriği çok geniş olmakla birlikte içeriğinin bir bölümünde de kültürel işaretleri okuma ve anlama vardır. Kültürün düzen üretme etkinliğinde vazgeçilmez bir unsurdur. Kod bilmek, aynı zamanda iki yönlü bir mesajdır. Örneğin trafik işaretleri kod bilme yetisidir. Kırmızı ışık sürücüye dur, yayaya geç işareti demektir. Kültürel kod, aynı zamanda o toplumdaki bireylerin de eğitimidir. Eğitilmiş tüm bireyler, hataya bilerek düşmek istemeyen ve kendi tavırlarının uygun kalıbını da bulanlardır. Hataya bilerek düşmeden, yaratmaya niyet ettikleri davranış kalıbının olumlu sonuçlanma olasılığının yüksek olması yetisine sahip bireyler, o toplumun kültürel kodlarını iyi öğrenmiş ideal birey statüsündedirler. Yerel kültürel kodlar, zamanla değişebildiği gibi genel kabul gören ulusal kodlara da bürünebilirler. Yerel durumun yapıları ulusal düzeyde eğitimin yükselmesiyle değişebilir, gelişebilir. Gelişme; olumlu da olabilir, olumsuz da. Çünkü bu kavram bireyin eğitimi, yaşadığı yer, dünyaya bakış akışı, en önemlisi de siyasi görüşüyle ilgilidir. Ulusal düzeyde genel kabul davranışları, uluslararası düzeyde de kabul gören; örneğin insan haklarından çevre bilincine kadar uzanabilir.
Genel siyasetin, demokrasinin ve spor kültürünün tam yerleşmediği ülkelerde spor politikası ve kurumları adalet sorunlarının ötesine kadar uzanır. Sözde sporun demokratikleşmesi için politik müdahaleler yapılabilir. Yasa çıkarılır ama yürürlüğe girmesi daha sonrasına bırakılabilir. Yasa çıkarılır; baktılar olmadı, altı ay sonra yenisi çıkarılabilir. Çıkarılan yasa da uygulanmayabilir. İlgili kişi ve kurumlar da işleyişin böyle olduğunu bildiklerinden, her zaman erk gücünü elinde tutan iktidara yanaşabilir. Bazen ters de tepebilir ancak şansı denemek de yeğlenebilir.
Spor Kulübü Başkanı “Başbakan’a ömrümden ömür versin” dedikten tam bir hafta sonra “Kulüplere siyaseti sokmayan tek başkanım” diyebilir. Oysa halk dilinde buna “siyasetin Allah’ını yapmak” denir, ama olsun, işleyiş böyledir. Televizyon programlarında neredeyse her zaman “spora siyaset sokulmamalı” diyen eski ulusal futbolcu, şimdilerin ünlü yorumcusu; bir müsabaka sırasında yapılan tezahüratı hükümet aleyhine diye beğenmeyerek “Başbakan bunları hak etmedi” diyebilir. Oysa buna halk dilinde yine ne denir, tekrarlamaya gerek var mı? Sayın yorumcunun bu sözleri beğenilmiş olmalı ki hemen ertesinde Başbakan’la görüşebilir. Müsabakalarda otuz dördüncü dakika eylemi diye bilinen “Gezi tezahüratlarının” sesini de yayıncı kuruluş yayın sırasında kesebilir, kestiği anlaşılmasın diye de başka müsabaka seslerini sanki o canlı yayındaymış gibi yutturmaya çalışabilir. Çünkü iki yönlü mesaj iktidardan alınmıştır. Ses kesiminde neler kazanılır, ses kesilmezse neler kaybedilir? Sesini kesmeyenin başına neler geldiği ise 2002 yılından beri bellidir. Trafikte kırmızı ışıkta durmayana hemen ceza kesilir. Ancak demokrasilerde kırmızı ışık yoktur. Taraf ve karşı taraf vardır. Her konuda beraber yürünseydi, zaten aynı tarafta olunurdu. Bu yüzden de adı “demokrasi”dir. Spor alanına ilişkin mitolojilerin tahakküm ideolojilerinin kullanılması ve yapı bozumuna tabi tutulması kamusal eleştiri anlamına gelir. Ancak anlayana….



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanal’ın Promete’si 23 Ağustos 2014
Hukuk ve Spor 7 Mart 2014
Otorite 9 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları