Feyzi Açıkalın

Sovyet Alanya

27 Kasım 2022 Pazar

Alanya, Sovyet halklarından birini tanımlayan “Rus” ile 1960’lı yıllarda tanışmış. Yok, turist olarak değil; “Rus Ali” bir şoförmüş! Kullandığı cip Rus malı olduğu için böyle anılmaktaymış…

Bir sonraki tanışıklık için 1995 yılı bekleniyor. 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağılıyor. Onun yerine kurulan Bağımsız Devletler Topuluğu diye adlandırılan uyduruk, serbest piyasacı oluşum geçim derdine düşen halkı bireysel önlemler almaya itiyor.

1917 Ekim devriminde olduğu gibi, ülkelerinden ilk çıkanlar soluğu İstanbul’da alıyor. Ama 1917’den farklı olarak, İstanbullunun “yüreğini hoplatan” değil, “bohçasını sırtlamış” Sovyet kadınları şehire geliyor. İstiklal Caddesi’ne değil ama Laleli’ye bavul ticaretine...

Uyanık turizm tur operatörleri Adriyatik kıyısından başka tatil beldesi bilmeyen Sovyet insanına, Antalya Kemer ve Alanya’yı bir alternatif dinlence noktası olarak sunuyor. Alanya ilk konuğunu Ural dağlarının batısındaki özerk Komi Cumhuriyeti’nin başkenti Ukhta’dan alıyor.

Bir Alanya turizm operatörü olan MEDİSER, 1995 yılında Gazprom’un çalışanlarına Hotel Banana’nın deniz kıyısındaki bölümünü üç yıllığına kapatıyor. Alanya, 2022 itibarıyla henüz Rus gazıyla tanışmamış olsa da Gazprom’u ilk bilen oluyor! Kuzey ülke vatandaşının geldiği yerdeki eksi 60 dereceyle, Alanya’nın artı 60 derecesi arasındaki fark onlar için şok tedavisi yerine geçiyor!

Sonrası malum; başlangıçta tedirginlikle karşılanan Rus konuklar sonradan otelcinin baş tacı oluyor. Geleneksel Alman konuğun, havuz kenarını kapmak için geceden koyduğu havluyu Rus’un fırlatıp atmasıyla ilk gerginlik başlıyor. Otel yöneticisi aynı bugünün Türkiye’sinin siyasi rejimi gibi, ne Batı Avrupalıyı üzmek ne de Rus’tan vaz geçmemek adına orta yolculuk yapıyor.

2010’lardan sonra profil değişiyor. Doğal varlıklarına dayalı bir gelişme modelinin zenginleştirdiği Rus yeni sınıfı, betona dayalı bir gelişme modeli dayatılan(!) Türk insanıyla emlak üstünden ilişki kuruyor. Ruslar, verimli tarım arazilerinin mahvedilmesi pahasına bir kez daha Alanya’nın vazgeçilmezi oluyor.

Şimdilerde ise çok farklı bir akın var. Ülkelerindeki demokrasi yoksunu, ne yapacağı kestirilemez baskıcı bir yönetimden kaçarak kendilerini daha özgür hissettikleri Türkiye’ye geliyorlar. Eski Sovyet’in Ukraynalı’sı savaştan kaçarken, Rus olanı ise askerlikten kaçıyor. Benzer sorunları yaşayan Türkiye insanı, müthiş bir paradoks olarak gördüğü bu durumun göçmenlerce aynı ölçekte değerlendirilmediğini anlıyor.

Alanya’nın yeni yüzü, çok lüks arabalarla şehir merkezini dolduran Rus ve Ukraynalılardan ibaret değil. Eski Sovyet vatandaşı olan keçe külahlı Kırgız yaşlısı, tülbent başörtülü karısıyla elleri arkada salınarak yürürken, dekolte giysili bir sarışın onları çaprazlayabiliyor.

Pahalı restoranlarda boy gösteren emlakçı genç Slav insanlar çıkışta, sarı uzun sakalları olan sportmen Çeçen adam ve kara çarşaflı karısıyla karşılaşabiliyor. Ya da, çocuklarını terklerine alarak şehirde bisikletleriyle tur atan mutlu görünümlü göçmenler dalgın yürüyen, çekik gözlü bir başka genç Kazak ile çelişki oluşturuyor.

Her ne amaçla; ister geçici ikamet almak, ister yaşam boyu kalmak isteğiyle Türkiye’de bulunsunlar, yeni akım göçmenler ülkemiz insanını empati yapmaya itiyor. Ülkelerini bir nedenle terk eden insanların ne düşündüğünü, nasıl davrandığını anlayabilmek; aynı duruma düşüldüğünde yararlanmak için özellikle Alanya bir laboratuvar işlevi görüyor.

Diğer taraftan, eski Sovyet insanının dışında çok sayıda başka ülke renklerini de içinde barındıran Alanya, bu anlamda tam bir mozaik oluşturuyor. Oysa değerli Aydın Boysan’ın deyimiyle karışık bir mozaik yerine, çeşitli lezzetlerin uygun kıvamda karıştırılıp kaynatılarak hazırlandığı bir aşure çok değerli olmalı. Bunun için de eldeki malzemeyi taşırmadan, altını yakmadan ortak bir tat yaratacak aşçı her zamankinden elzem görünüyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları