Mehmet Ali Güller

AKP’nin hedefi: İkili hukuk düzeni

25 Temmuz 2020 Cumartesi

Kuşkusuz Ayasofya kararında da, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme hamlesinde de AKP’nin oy kaybını frenleme etkisi vardır. Saray, düşen oyları durdurabilmek ve esas tabanı olan “cami cemaatini” sağlam tutabilmek için, hatta 2002’de koalisyonla bir araya getirdiği tarikat ve cemaatlerin taleplerini yerine getirerek desteklerini kesintisiz sürdürmelerini sağlamak için bu hamleleri üst üste yapıyordur.

Ancak Erdoğan’ın temel hedefinin bu olduğunu söyleyemeyiz. İyi taktisyendir, her hamlesinin ana ve tali hedefleri olmasını gözetmektedir zira...

Peki, nedir bu hamlelerle hedeflenen? İnceleyelim:

ÇOKLU BARO OPERASYONU

AKP hükümeti, FETÖ, PKK ve liberallerle ittifak yaptığı süreçte yargıyı ele geçirebildi; 12 Eylül 2010 referandumu bugüne gelinirken alınan en önemli virajdı. Gerçi AKP’nin açtığı yoldan yargıya daha çok FETÖ’cüler yerleşmişti ama 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında başlayan FETÖ’yle mücadele sürecinde, “eski ortaklar” tasfiye edildi; yerleri kendi kadrolarıyla, diğer tarikat ve cemaatlerin kontenjanlarıyla dolduruldu. Neticede yargıya “büyük ölçüde” egemen oldular.

Ancak Anayasa Mahkemesi’ne, Yargıtay’a, adliyelere “egemen” olan iktidar, baroları bir türlü ele geçiremedi.

İşte “çoklu baro” operasyonu, ele geçirilemeyen baroları önce bölmek, içinden kendine ait bir parça çıkarmak, ardından bunu iktidar desteğiyle esas kılmaya çalışmak, olduğunda da diğer parçayı yutarak baroları yeniden “tek baro” yapma operasyonudur.

AYASOFYA’YI CAMİ YAPMA HAMLESİ

Ayasofya ise elbette “siyasal İslamcıların” 50 yıllık rüyasıdır; Atatürk’le, Cumhuriyetle, laiklikle hesaplaşmaya soyundukları bir konudur.

Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürülmesi, işte tam da bunu besleyecek şekilde, Cumhuriyet hukuku yerine Osmanlı hukukunun dayanak alınmasıyla sağlanmıştır; sonuç olarak 1470’li yıllarda hazırlanmış bir vakıf senedi, 1934 yılında imzalanmış bir bakanlar kurulu kararının yerini almıştır.

İlk ibadet için 24 Temmuz’u, yani “hezimettir” dedikleri Lozan Antlaşması’nın yıldönümünü seçmeleri bile önemli bir işarettir. (Aslında Ayasofya’nın bir bölümü 1991’den beri zaten ibadete açıktır ama mesele zaten ibadet ve ibadet yeri ihtiyacı değildir!)

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLME HAMLESİ

AKP’nin kendisinin öncülük ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma hamlesi, elbette çocuk gelin isteyen, kadınlara sosyal hayatı kısıtlamak isteyen, kadına şiddeti normal gören tarikat ve cemaatlerin istediği bir gelişme...

Ancak iktidar, bunu da tıpkı Ayasofya gibi yine “egemenlik ve bağımsızlık” konusu gibi sunarak toplumsal destek arıyor. Oysa mesele “egemenlik ve bağımsızlık” bile olsa, sözleşmeye öncülük yaparak o “egemenliği” devreden de kendileriydi!

Fakat asıl mesele, yasaları ve toplumsal hayatı, iktidarın kadın-erkek eşitliğine inanmayan anlayışına uygun hale getirme niyetidir.

Cumhuriyet adım adım yıkılıyor!

Sonuç olarak tablo şudur:

Çoklu baro, Cumhuriyetin “hukukun birliği” ilkesini hedef almaktadır.

Ayasofya kararı, Cumhuriyet hukukun yerine Osmanlı hukukunu koyabilme hamlesidir.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişimi, Medeni Hukuk’ta gedik açma operasyonudur.

Toplamda AKP iktidarının hedefi, “ikili hukuk düzeni” oluşturmaktadır! Yani son tahlilde “ulemaya sormak” istemektedirler!

Süreci görmeyen ve aymazlığı sürdürenler için açık açık belirtelim: Cumhuriyet adım adım yıkılmaktadır!

NOT:Alt kimlik-üst kimlik” başlıklı makalemize çok sayıda olumlu eleştiri geldi ancak az sayıda “suçlama” da vardı: Kürt ırkçıları beni faşistlikle, Türk ırkçıları da örtülü Kürtçülük yapmakla suçladı! Fakat en çok üzüldüğüm, Kürtlerden Yaşar Kemal’e yöneltilen ağır ithamlardı... Sonuç olarak işimiz çok, mücadeleye devam.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları