Mehmet Ali Güller

İşine gelirse persona grata, işine gelmezse persona non grata

25 Ekim 2021 Pazartesi

10 Batı ülkesi büyükelçisinin, üstelik birlikte, Türkiye’nin içişlerine müdahale olarak yorumlanabilecek bir girişimde bulunması elbette kabul edilemez.

Ancak meselenin iki boyutunu dikkate almadan, üçüncü boyutunu çözümleyemeyiz. O iki boyuttan birisi, Batı büyükelçilerinin/yöneticilerinin bundan önceki benzer girişimlerine karşı ne yapıldığı, diğeri de Batı büyükelçilerinin hangi konulara müdahil olduğudur.

TRUMP VE MERKEL’İN TÜRK YARGISINA MÜDAHALELERİ

Batı büyükelçilerinin Türkiye’nin içişlerine müdahale etmesi ne ki! AKP iktidarı, gündüz havai fişek atarak kutladığı AB aday üyeliği ile zaten Avrupa başkentlerine içişlerine müdahale hakkı vermişti. Nitekim o aday üyeliğin şartları ve talimatları olarak geride kalan yıllar içinde pek çok yasa yaptılar.

Ekonomiden yargının ve eğitimin düzenlenmesine kadar hemen her alanda, AB’nin istediği işleri yaptılar. 20 yılın özetidir; Brüksel’de alınan kararları, Ankara’da uyguladılar.

Öte yandan, ABD ve Almanya liderleri Türk yargısına açık müdahale etmedi mi peki? “Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız” diye Türk kamuoyuna propaganda yapan Erdoğan’ın Trump’ın talebiyle Rahip Brunson’u, Merkel’in talebiyle Deniz Yücel’i serbest bırakması, yargıya müdahale değil mi?

Ne demişti ABD Başkanı Trump Beyaz Saray’da ağırladığı Rahip Brunson’a: “Uzun süre orada kalacaktın ve son derece masum biriydin. Erdoğan, birkaç kez görüştükten sonra, en nihayetinde serbest bırakılmanı kabul etti.”

“Bağımsız” yargımız için bundan daha ağır bir laf olabilir mi?

AK-DİPLOMASİNİN İSTENEN VE İSTENMEYEN ADAMLARI

Gelelim ikinci boyuta; AB büyükelçilerinin hangi konularda nasıl tutum aldıklarına…

Sondan başlarsak, Osman Kavala için ayağa kalkan AB büyükelçileri, 103 Amiral’in gözaltına alınmasına ya da 80 yaşındaki generallerin 28 Şubat kumpas davasında hapse atılmasına hiç değinmediler örneğin.

Batı büyükelçilerinin ve yöneticilerinin FETÖ kumpaslarında AKP’ye tam destek açıklamaları arşivlerde ama…

O kumpaslara destek açıklayan Batı, Türk yargısına müdahale etmiyor muydu peki?

Ya da AB büyükelçileri ve AB yetkilileri AKP’nin önünü açmak üzere yaptıkları siyasal açıklamalarla Türkiye’nin içişlerine müdahale etmiş olmuyor muydu daha düne kadar?

Kısacası, Batılı büyükelçinin AKP’yi desteklemesinin sorun olmaması ama AKP’nin işine gelmeyen açıklama yapınca “istenmeyen adam” ilan edilmesi, kamuoyunu ikna edebilir bir durum değildir.

DOLARİZASYONUN ÖRTÜSÜ

Erdoğan’ın 10 büyükelçiyi “istenmeyen adam” ilan etmesi için Dışişleri’ne talimat verdiğini söylemesi, kuşkusuz girdiği “dolarizasyon” yolunun sancılarını örtmek için. Ancak başarısızlıkları, dış güçlerle kavgaya bağlayabilmenin alıcısı gün geçtikçe azalıyor.

AKP’nin Batı’yla “kavga ettiği” bugünlerde Batı’yla işbirliği yaptığı şu iki konu bile esasa işaret ediyor:

1) AKP iktidarı, ABD-Fransa öncülüğünde BM’de hazırlanan ve Uygur sorunu konusunda Çin’i baskılamak için yapılan 43 devletin ortak çağrısına katıldı.

2) AKP milletvekilleri, NATO-PA için hazırladığı raporda, “Türkiye, yeniden güçlenen Rusya’ya karşı NATO ittifakına Karadeniz’de önemli caydırıcılık kapasitesi sağlıyor” dedi. AKP iktidarı, NATO’nun Karadeniz’e odaklanan Rusya karşıtı master planını onayladı.

ROMA’YA KADAR ZAMAN KAZANMA

Peki, ne olacak? Erdoğan’ın geri adım atmayarak Dışişleri’ne kararı uygulatması da geri adım atıp dün söylediğinin bugün tersini söylemesi de olası. Zira böyle onlarca örnek var.

Bir olasılık da Dışişleri’ne verilen talimatın, resmi bir evrak olarak büyükelçiliklere geç ulaştırılması hatta ulaştırılmamasıyla Roma’ya kadar zaman kazanılmasıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Esad’ın analizi 25 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları