Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Atatürk'ün Başındaki Çuval!..
“Mustafa” üzerinden Atatürk’e taarruz eden bir filmin psikolojik propaganda unsuru olduğu konusundaki inanç giderek yaygınlaşıyor. Bunu hem gelen mail’ler hem de gazete köşelerinde eleştiri dozu giderek artan yazılar da kanıtlıyor. Vatan gazetesinden Yiğit Bulut iki gün süreyle filme değinmişti. Pazar günü yazısına “Çocuklarınıza kesinlikle seyrettirmeyin!” başlığını atmış ve “Bu belgesel Atatürk’ü Türk halkının gözünde küçük düşürme çabasının son ürünü” demişti. Bulut, dün ise “Atatürk’ün başına çuval geçirme denemesi” başlığı altında şöyle yazmıştı:
“Bu filmi izleyen 10 yaşında bir çocuğun şuuraltına atılan Atatürk ile ilgili tohumlardan bir daha kurtulması mümkün değil. Sakın şöyle düşünmeyin ‘çocuk istiyor, filmi görsün de sonra ben yanlış olduğunu anlatırım!’ Anlatamazsınız! Bilinçaltına işleyen ‘işe yaramaz Atatürk’ imajı, yıllarca tepkisiz kalıp, yıllar sonra başka bir olayla bilinç düzeyine gelebilir. Film de bu yüzden çok tehlikeli. Burada bize düşen ‘bu filmi seyretmeyin-seyrettirmeyin’ kampanyasını yaymak.”
Yiğit Bulut, Can Dündar için “Bu filmi çeken bir basın mensubuysa, ben olmaktan utanıyorum! Yazıklar olsun” demişti. Akşam gazetesinden Oray Eğin’e göre de Dündar “Gazeteci değil, işadamı!..” Üstelik, “Gazeteciliği tüccarlığı için bir araç olarak kullanıyor. Köşesini de buna alet etmekten çekinmiyor”... Eğin dünkü yazısının başlığında, “Can Dündar’ın aklındaki hesap ne?..” diye can alıcı bir soru sormuştu! Dündar’ı “Ağlayan çocuk resminin ayaklı hali” diye niteleyen Eğin, vahamet içeren şu yanıtı vermişti:
“Can Dündar, Said-i Nursi belgeseli üzerinde çalışıyor bir süredir. Yani Fethullah Gülen cemaatine göz kırpıyor, kendini buraya entegre ederek oradan rant toplayacak. E gerçek bir Atatürkçü film de bunun önünü keserdi. Ancak kendisi o kadar paragöz ki hem laiklerden hem de Fethullahçılardan parsayı toplama amacıyla yola çıktı. Yazık ki yüzüne gözüne de bulaştırdı. Laikler filmi beğenmedi, sponsorlarla çevirdiği oyun medyada aleyhine döndü, tüccarlığı ortaya çıktı. Ve sonunda Can Dündar putu hak ettiği şekilde yıkılmaya başladı.”
Anlaşılıyor ki bu film salt Atatürk’ün başına çuval geçirmiyor, Büyük Önder’in anısına da kare kare taarruz ediyor!.. Yani Cumhuriyet’in kurucusunun yüreklerde iz bırakan anısı, mitralyöze dönüştürülmüş bir sinema makinesinin ağır saldırısı altında yara alıyor!.. Bu film tarikat ve cemaat gazetelerinin, liboşların, ikinci ve de kinci cumhuriyetçilerin ilgisine işte bu yüzden mazhar oluyor! Cumhuriyet ve Atatürk’e yürekten bağlı yurttaşlarımız halen birilerinden “Bu filme gitmeyiiinnnn!..” diye uyarı mı bekliyor!
CIA Kafası!..
Atatürk’e yalnızca laik, entelektüel ve çağdaşlık kılığında dolaşanlar saldırmıyor! Ilımlı İslamı Atlantik ötesinden Türkiye’ye enjekte etmek için önce Kemalistlerin bertaraf edilmesinde hemfikir olan CIA ajanları ile onların hamili kart yakınları da Büyük Önder’i yıpratmayı hedefliyor! İşte onlardan birinin “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabı bugünlerde ortalıkta dolaşıyor ve ne yazık ki ülkemizdeki işbirlikçilerin nezdinde itibar görüyor! Hürriyet’ten Fatih Çekirge dünkü yazısında onlardan birinin tezgâhını afişe etmek için şunları yazmıştı:
“Şimdilerde eski CIA şefi Graham Fuller’in kitabını övüyorlar. Demiş ki, ‘Türkiye yüz yıl sonra yeniden büyük güç oldu.’ O kitapta bir paragraf daha var. Ankara’nın eski CIA uzmanı şöyle diyor; ‘Kemalist Türkiye, Müslümanlar ve özellikle Araplar ile Türklerin kadim bağlarının tümüyle reddini temsil etmektedir.’ ‘Daha da ötesinde Kemalist Türkiye, İslamın bir din olarak aşağılanmasını... Müslüman gücünün zayıf düşürülmesini temsil etmektedir.’ Mustafa Kemal ve arkadaşlarının emperyalizme karşı mücadelesini ve çağdaş devlet projesini sürekli olarak ‘din düşmanlığı’ gibi göstermeye çalışan kafa işte budur... CIA kafası...”
Ne rastlantı değil mi?.. Atatürk’ü “Din düşmanı” olarak gösteren bir film ile Kemalizmin dini aşağıladığını saçmalayan bir kitap aynı anda vitrine çıkarılıyor! Keşke Fatih Çekirge, “Sabancı Holding bir el atsa da Mustafa filmine gidenlere biletleriyle birlikte bu kitap da promosyon olarak verilse” diye bir çağrı da yapabilseydi! İşte o zaman ihaneti izlemek için sinemaya gidenler, taarruzun el kitabından mahrum kalmazdı!
Misyona Giren Virüs!..
Gazeteler Hüseyin Üzmez’in taciz olayı ve ardından yaşanan rapor skandalının üzerine gidiyor. Üzmez ise sanki taciz zanlısı olarak cezaevinden çıkmamış, Kore harbinden dönmüş gaziler gibi televizyonlarda boy gösteriyor. Toplum bu pervasızlık yüzünden galeyana geliyor. Ancak muhazafakâr geçinen; ahlaktan, terbiyeden en çok söz eden dinci medya, Hz. Muhammed’in “Hayâ imandandır” hadisine rağmen gereğini yapamıyor! Yani İslamcılığı “misyon” edinenler ne yazık ki “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek başlarını kuma gömüyor. Oysa Bugün gazetesinden Nuh Gönültaş’ın 1 Kasım’daki yazısına göre Üzmez, “Ar damarı çatlamış, misyona girmiş bir virüs”tü!.. Gönültaş, 2 Kasım’daki “Bu olay Vakit Gazetesi’ne kapak olsun!” başlıklı yazısında ise Üzmez’i koruyanları eleştirmişti:
“İçimizdeki beyinsizlere ve çirkeflere karşı tavır almaktan söz ediyorum. Şu Hüseyin Üzmez vakayı adiyesi İslami hassasiyeti olan gazeteler için, başta da Vakit Gazetesi için tam bir turnusol kâğıdı görevi görmekte. Yani birkaç köşe yazarının tepkisi ile bu hadiseyi atlatamayız. Eğer bütün bu olanlardan sonra Vakit Gazetesi bu adama yazı yazdırırsa sadece yazıklar olsun derim. Bizim gazeteler maalesef içimizden çıkan bazı olumsuz olayları görmezden geliyorlar. Göstermiyorlar, perdeliyorlar. Yazmıyorlar.”
Yeni Şafak!..
Evet yazmıyorlar!.. Susuyorlar!.. Oysa en azından “Ergenekon” konusundaki uçuk ve yanlı haberlerine, ekonomik gücünü iktidar partisine yaslanarak büyütme çabasına karşın İslami kesimin ciddi gazetesi olma iddiasındaki Yeni Şafak sesini yükseltmeliydi. Eksiklerine rağmen bu gazete tarikat çevrelerinin hatalarına, yanlışlarına, zaaflarına karşı bir aklı selim duruş sergileyebilmeliydi!.. Yeni Şafakçılar böyle düşünenleri haksız çıkarmadı. Son günlerde belki de en çok muhafazakâr kesimi hayal kırıklığına uğratan Hüseyin Üzmez vakasında “Bizim insanımız” şeklindeki korumacı, yanlış ve de hastalıklı psikolojiye kapılmamışlardı! Cumartesi günü “Utan be adam!” başlığını atarak milyonlarca insanın hislerine tercüman olmuşlardı. O başlık salt muhafazakârlığa gizlenen ahlaksızlığa değil, dincilik adı altında örtbasçılığa yeltenenlere de yanıt vermişti. Yeni Şafak’ın yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömert’in dünkü yazısına bakılırsa gazete bu manşeti nedeniyle olumlu tepkiler almıştı. Bir kolu cemaatçilik, diğer kolu tetikçilik yapan “matbuat” içinde “hicab hissi körelmiş” zavallılarla onları sayfalarında koruyanlara karşı durmak en çok Yeni Şafak’a yakışırdı.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!