Mehmet Faraç

El Kaide'nin Gizemi ve Avantürleşen Terör!..

24 Aralık 2008 Çarşamba

El Kaideciler, 15-20 Kasım 2003te İstanbulda düzenledikleri dört intihar saldırısı eylemi öncesinde patlayıcı üretmek için deterjan şirketi kurmuş, haberleşme kolaylığı uğruna ise cep telefonu dükkânı açmışlardı. Bomba yüklü kamyonları kullanacak militanlara özel sürücülük kursları bile verilmişti. Yani her şey gizlilikle ve profesyonelce yapılmıştı!.. Giderleri Usame bin Ladinin muhasebesi karşılamıştı!.. El Kaidecilere bu eylemler için Pakistandan bir finans kurumu aracılığıyla 150 bin dolar gönderilmişti! Oysa geçen hafta dört kentte yapılan son operasyon gösterdi ki, Bin Ladinin Türkiyedeki adamları artık hırsızlık, gasp, soygun ve adam öldürme gibi eylemleri şeriat uğruna meşru sayıyor!.. Peki Türk El Kaidesinin 5 yıl içinde geçirdiği sosyal, siyasal ve ekonomik değişimin ardında hangi gerekçeler yatıyor?..

2003’te 60tan fazla insanın ölümüne yol açan eylemlerin ardından El Kaidenin 300 kadar militanı deşifre olmuştu. Saldırıların elebaşlarının bir bölümü cezaevine konulmuştu. Yurtdışına kaçan militanlardan bazıları Irakta ABD askerlerince öldürülmüş, bazıları ise Afganistan ve Pakistanda izlerini kaybettirmişti.

Hizbullah’tan Kaplancılar’a!..

Örgüt çökme sürecine girmişti. Aralıklarla ortaya çıkarılan hücreler ve bir bölümü başarısızlıkla sonuçlanan eylemlerin ardından Selefi gruplaşmalar derin bir sessizliğe gömülmüştü. Oysa sonradan anlaşılacaktı ki, El Kaideciler bu sessizliği yeniden yapılanma için bir fırsat olarak değerlendirmişti!

Örneğin militanlar dini ve siyasi fikir ayrılığına karşın Hizbullahtan kopmuş militanlarla bağlantıya geçmişlerdi. İstanbul, İzmir, Manisa ve Urfada geçen hafta yapılan operasyonda yakalanan 38 militan arasında Almanya kökenli Anadolu Federe İslam Devleti (Kaplancılar) örgütünün üyeleri de vardı. Aslında farklı fraksiyonlardan devşirilen militanlar salt El Kaidedeki askeri ve siyasi değişimi göstermiyordu.

Bin Ladinin adamları tüm Ortadoğu ve Afrikada olduğu gibi örgütü Türkiyede de bir çekim merkezi haline getirmeyi hedefliyordu. İslamın ilk çağlarını referans alan katı Selefi ideolojisi Türkiye gibi çoğunluğu Sünni olan laik bir ülkede yayılmalarını engellese de, onlar kararlılıklarını sürdürüyordu. Örneğin Ladin hayranları, örgütlenme engelini Türkiye dar-ül harptir(Şeriatla yönetilmeyen) propagandasıyla aşmaya çalışıyor, radikal kitleleri kendi saflarına çekmek için çırpınıyorlardı!.. Operasyonun boyutları az da olsa başarılı olduklarını gösteriyordu.

Geride önemli bir sorun daha kalıyordu. Örgüt askeri açıdan Pakistan ve Afganistandaki kamplardan yararlansa da, El Kaide kasalarından artık katkı alamıyordu! Bu durum militanları kendi finansman koşullarını yaratmaya sürüklüyordu.

2003te, bir ramazan ayında katliam yapmış bir örgütün yurttaşlardan kolaylıkla yardım toplaması olanaksız görünüyordu. Sonunda Bin Ladinciler düşünüp taşındılar ve geçmişte aşırı sol ve bazı dini grupların sıkça başvurduğu bir yönteme yöneldiler.

Örneğin son hücrenin de yaptığı gibi çarşaf giyen militanlar İstanbulun göbeğinde Kalaşnikoflarla kuyumcu soymuşlardı. Diğer hücreler ise otomobiller çalmış ve sigara dağıtım kamyonlarını gasp etmişti.

Bu da yetmemiş, militanlar haraç vermeyenleri tehdit etmiş, yaralamış hatta bazılarını öldürmekten kaçınmamıştı! Teröristler tıpkı diğer şeriatçı gruplar gibi bu gasp yöntemlerini nihai hedeflerine ulaşmada mübah saydıklarını açıklamış, hücrelerini de bu tür eylemlere zorlamışlardı!

Aslında bu eylemler Türkiyedeki radikal dinci gruplar için yeni olaylar değildi. Üstelik ciddi riskler de taşıyordu! Türk Hizbullahının kökenini oluşturan Batman kaynaklı İslami Hareket örgütü 1983 yılında İstanbulda bir kuyumcu soygununun ardından deşifre olmuş ve tamamen tarihe gömülmüştü!..

İnfakadı altında kendi yandaşlarından yardım toplayan Hizbullahın askeri ve siyasi yapılanmaları da parasal meseleler yüzünden ciddi darbeler almıştı. Yani Hizbullaha giren maldan, çıkan candan olurstratejisi örgütü çökerten etkenlerden biri olmuştu!..

Son operasyon gösterdi ki, yalnızca ekonomik arayışlar açısından değil, El Kaide örgütlenme yönünden de geçmişteki radikal grupların deneyimlerinden yararlanmıştı. Örneğin İstanbulun Sultanbeyli ilçesinde çocuklar için özel dershane kurması ve karne dağıtması, El Kaidenin daha önce benzer faaliyetlerde bulunan Hizbullah ve Kaplancılardan etkilendiğini de göstermişti. Bu çalışmaları, radikal grubun örgütlenmedeki kararlılığını ve gelecekle ilgili planlarını da dışa vurmuştu.

Örgütte derin sarsıntı!..

Ancak ne intihar saldırıları, ne Kartaldaki Mason locası baskını benzeri eylemler El Kaidenin Türkiyedeki çabalarında, işlerin hiç de beklediği gibi gitmediğini gösteriyor! Son 5 yılda en az 15 hücresi deşifre olan Türk El Kaidesi yerel olanaklara sarıldıkça artık daha kolay deşifre oluyor ve çözülmekten kurtulamıyor.

4 kentteki operasyonda yakalananlar gösteriyor ki, ABDdeki 11 Eylül saldırıları, İstanbuldaki 2003 bombalamaları, İspanya ve İngilteredeki demiryolu ve metro eylemlerini uluslararası istihbarat ağını delerek kolaylıkla gerçekleştiren bir örgüt, yerelleştikçe profesyonellikten ve gizlilikten de giderek uzaklaşıyor! El Kaidenin küresel gizemi para ve militan kaygısı nedeniyle Türkiyede derin bir sarsıntı geçiriyor!..

Yakalanan militanlarda 10 kadar silah ve mühimmat ele geçirilmesi, örgütün ne kadar pervasızlaştığını da anlatıyor. Bu pervasızlığın boyutlarını analiz etmek için, El Kaidenin İstanbulda 5 yıl önceki bombalı kamyon eylemlerini nasıl sessiz ve derinden planladığını ve istihbarat birimlerine fark ettirmeden ne denli kolaylıkla gerçekleştirdiğini bir kez daha anımsamak yetiyor!

Soygun ve cinayet gibi eylemler yaparak deşifre kaygısı yaşamadığını gösteren El Kaide, bir yandan da artık daha büyük tehlike olma yolunda hızla ilerlediğini anlatmaya çalışıyor! Ocak ayında ilk kez Gaziantepte polisle çatışmaya girerek bir hücresini kaybeden, temmuz ayında ise İstanbuldaki ABD Konsolosluğu baskınında üç kişilik ikinci timini yitiren örgüt, bir yılda 12 eylem yaparak askeri açıdan zayıflamadığını aksine güçlendiğini kanıtlamayı amaçlıyor!

Son operasyonun çapı da gösteriyor ki, Türk El Kaidesi, Usame bin Ladinin yolundan ayrılmayan ancak örgütlenme ve eylemsellik açısından bağımsız olmaya çalışan bir grup haline gelmeyi hedefliyor...

Bin Ladincilerin dayandığı ve Suudi rejiminin resmi mezhebi olan Vahabi anlayışı Anadolu Müslümanlığıyla uyuşmasa da, El Kaide kendini ısrarla Türkiyedeki radikal dinci potansiyele entegre etmek istiyor!..

Şiddeti kutsallaştıran Bin Ladincilik, Anadolu coğrafyasında güçlü ve devamlı olabilme uğruna terörü avantürleştiriyor! Bu onu sona mı sürüklüyor sorusuna yanıt bulabilmek için geçmiş deneyimlere bakmak yetiyor!

mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları