Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
El Kaide'nin Gizemi ve Avantürleşen Terör!..
El Kaideciler, 15-20 Kasım 2003’te İstanbul’da düzenledikleri dört intihar saldırısı eylemi öncesinde patlayıcı üretmek için deterjan şirketi kurmuş, haberleşme kolaylığı uğruna ise cep telefonu dükkânı açmışlardı. Bomba yüklü kamyonları kullanacak militanlara özel sürücülük kursları bile verilmişti. Yani her şey gizlilikle ve profesyonelce yapılmıştı!.. Giderleri Usame bin Ladin’in muhasebesi karşılamıştı!.. El Kaidecilere bu eylemler için Pakistan’dan bir finans kurumu aracılığıyla 150 bin dolar gönderilmişti! Oysa geçen hafta dört kentte yapılan son operasyon gösterdi ki, Bin Ladin’in Türkiye’deki adamları artık hırsızlık, gasp, soygun ve adam öldürme gibi eylemleri şeriat uğruna meşru sayıyor!.. Peki Türk El Kaidesi’nin 5 yıl içinde geçirdiği sosyal, siyasal ve ekonomik değişimin ardında hangi gerekçeler yatıyor?..
2003’te 60’tan fazla insanın ölümüne yol açan eylemlerin ardından El Kaide’nin 300 kadar militanı deşifre olmuştu. Saldırıların elebaşlarının bir bölümü cezaevine konulmuştu. Yurtdışına kaçan militanlardan bazıları Irak’ta ABD askerlerince öldürülmüş, bazıları ise Afganistan ve Pakistan’da izlerini kaybettirmişti.
Hizbullah’tan Kaplancılar’a!..
Örgüt çökme sürecine girmişti. Aralıklarla ortaya çıkarılan hücreler ve bir bölümü başarısızlıkla sonuçlanan eylemlerin ardından Selefi gruplaşmalar derin bir sessizliğe gömülmüştü. Oysa sonradan anlaşılacaktı ki, El Kaideciler bu sessizliği yeniden yapılanma için bir fırsat olarak değerlendirmişti!
Örneğin militanlar dini ve siyasi fikir ayrılığına karşın Hizbullah’tan kopmuş militanlarla bağlantıya geçmişlerdi. İstanbul, İzmir, Manisa ve Urfa’da geçen hafta yapılan operasyonda yakalanan 38 militan arasında Almanya kökenli Anadolu Federe İslam Devleti (Kaplancılar) örgütünün üyeleri de vardı. Aslında farklı fraksiyonlardan devşirilen militanlar salt El Kaide’deki askeri ve siyasi değişimi göstermiyordu.
Bin Ladin’in adamları tüm Ortadoğu ve Afrika’da olduğu gibi örgütü Türkiye’de de bir çekim merkezi haline getirmeyi hedefliyordu. İslamın ilk çağlarını referans alan katı Selefi ideolojisi Türkiye gibi çoğunluğu Sünni olan laik bir ülkede yayılmalarını engellese de, onlar kararlılıklarını sürdürüyordu. Örneğin Ladin hayranları, örgütlenme engelini “Türkiye dar-ül harp’tir” (Şeriatla yönetilmeyen) propagandasıyla aşmaya çalışıyor, radikal kitleleri kendi saflarına çekmek için çırpınıyorlardı!.. Operasyonun boyutları az da olsa başarılı olduklarını gösteriyordu.
Geride önemli bir sorun daha kalıyordu. Örgüt askeri açıdan Pakistan ve Afganistan’daki kamplardan yararlansa da, El Kaide kasalarından artık katkı alamıyordu! Bu durum militanları kendi finansman koşullarını yaratmaya sürüklüyordu.
2003’te, bir ramazan ayında katliam yapmış bir örgütün yurttaşlardan kolaylıkla yardım toplaması olanaksız görünüyordu. Sonunda Bin Ladinciler düşünüp taşındılar ve geçmişte aşırı sol ve bazı dini grupların sıkça başvurduğu bir yönteme yöneldiler.
Örneğin son hücrenin de yaptığı gibi çarşaf giyen militanlar İstanbul’un göbeğinde Kalaşnikoflarla kuyumcu soymuşlardı. Diğer hücreler ise otomobiller çalmış ve sigara dağıtım kamyonlarını gasp etmişti.
Bu da yetmemiş, militanlar haraç vermeyenleri tehdit etmiş, yaralamış hatta bazılarını öldürmekten kaçınmamıştı! Teröristler tıpkı diğer şeriatçı gruplar gibi bu gasp yöntemlerini nihai hedeflerine ulaşmada mübah saydıklarını açıklamış, hücrelerini de bu tür eylemlere zorlamışlardı!
Aslında bu eylemler Türkiye’deki radikal dinci gruplar için yeni olaylar değildi. Üstelik ciddi riskler de taşıyordu! Türk Hizbullahı’nın kökenini oluşturan Batman kaynaklı İslami Hareket örgütü 1983 yılında İstanbul’da bir kuyumcu soygununun ardından deşifre olmuş ve tamamen tarihe gömülmüştü!..
“İnfak” adı altında kendi yandaşlarından yardım toplayan Hizbullah’ın askeri ve siyasi yapılanmaları da parasal meseleler yüzünden ciddi darbeler almıştı. Yani “Hizbullah’a giren maldan, çıkan candan olur” stratejisi örgütü çökerten etkenlerden biri olmuştu!..
Son operasyon gösterdi ki, yalnızca ekonomik arayışlar açısından değil, El Kaide örgütlenme yönünden de geçmişteki radikal grupların deneyimlerinden yararlanmıştı. Örneğin İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde çocuklar için özel dershane kurması ve karne dağıtması, El Kaide’nin daha önce benzer faaliyetlerde bulunan Hizbullah ve Kaplancılar’dan etkilendiğini de göstermişti. Bu çalışmaları, radikal grubun örgütlenmedeki kararlılığını ve gelecekle ilgili planlarını da dışa vurmuştu.
Örgütte derin sarsıntı!..
Ancak ne intihar saldırıları, ne Kartal’daki Mason locası baskını benzeri eylemler El Kaide’nin Türkiye’deki çabalarında, işlerin hiç de beklediği gibi gitmediğini gösteriyor! Son 5 yılda en az 15 hücresi deşifre olan Türk El Kaidesi yerel olanaklara sarıldıkça artık daha kolay deşifre oluyor ve çözülmekten kurtulamıyor.
4 kentteki operasyonda yakalananlar gösteriyor ki, ABD’deki 11 Eylül saldırıları, İstanbul’daki 2003 bombalamaları, İspanya ve İngiltere’deki demiryolu ve metro eylemlerini uluslararası istihbarat ağını delerek kolaylıkla gerçekleştiren bir örgüt, yerelleştikçe profesyonellikten ve gizlilikten de giderek uzaklaşıyor! El Kaide’nin küresel gizemi para ve militan kaygısı nedeniyle Türkiye’de derin bir sarsıntı geçiriyor!..
Yakalanan militanlarda 10 kadar silah ve mühimmat ele geçirilmesi, örgütün ne kadar pervasızlaştığını da anlatıyor. Bu pervasızlığın boyutlarını analiz etmek için, El Kaide’nin İstanbul’da 5 yıl önceki bombalı kamyon eylemlerini nasıl sessiz ve derinden planladığını ve istihbarat birimlerine fark ettirmeden ne denli kolaylıkla gerçekleştirdiğini bir kez daha anımsamak yetiyor!
Soygun ve cinayet gibi eylemler yaparak deşifre kaygısı yaşamadığını gösteren El Kaide, bir yandan da artık daha büyük tehlike olma yolunda hızla ilerlediğini anlatmaya çalışıyor! Ocak ayında ilk kez Gaziantep’te polisle çatışmaya girerek bir hücresini kaybeden, temmuz ayında ise İstanbul’daki ABD Konsolosluğu baskınında üç kişilik ikinci timini yitiren örgüt, bir yılda 12 eylem yaparak askeri açıdan zayıflamadığını aksine güçlendiğini kanıtlamayı amaçlıyor!
Son operasyonun çapı da gösteriyor ki, Türk El Kaidesi, Usame bin Ladin’in yolundan ayrılmayan ancak örgütlenme ve eylemsellik açısından bağımsız olmaya çalışan bir grup haline gelmeyi hedefliyor...
Bin Ladincilerin dayandığı ve Suudi rejiminin resmi mezhebi olan Vahabi anlayışı Anadolu Müslümanlığıyla uyuşmasa da, El Kaide kendini ısrarla Türkiye’deki radikal dinci potansiyele entegre etmek istiyor!..
Şiddeti kutsallaştıran Bin Ladincilik, Anadolu coğrafyasında güçlü ve devamlı olabilme uğruna terörü avantürleştiriyor! Bu onu sona mı sürüklüyor sorusuna yanıt bulabilmek için geçmiş deneyimlere bakmak yetiyor!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 6 asker şehit olmuştu
- Naci Görür'den korkutan uyarı