Mehmet Faraç

Güneydoğu'da 'Üçüncü Güç' Kavgası!..

26 Kasım 2008 Çarşamba

Biri radikal dinci diğeri Marksist olmak üzere iki terör örgütü İslamcı bir cemaati neden hedef tahtasına koyar?.. PKK’lilerle Hizbullahçılar, Güneydoğu’da sosyo-ekonomik bir açılım yaparak genişlemeye çalışan Fethullahçılara karşı niçin giderek sertleşiyor? Bu tutum, cemaatin hem etnik hem de inanç politikalarının Kürtçülüğü reddetmesinden mi kaynaklanıyor?

Hizbullah’ın 2000 yılından itibaren çözülme sürecine girdiği dönemde ortaya çıkan mezar evler en çok İslamcı kesimi şaşırtmıştı. “Hizbulvahşet” başlığını ise en çok Fethullahçı Zaman gazetesi kullanmıştı. Cemaat, İslamı kullanan bir örgütün vahşetini mi deşifre etmek istiyordu, yoksa Güneydoğu’da oluşacak bir boşluğu doldurmayı mı hedefliyordu?.. Aslında ikisi de!..

Hizbullahi çizginin inanç çevrelerine zarar verdiğini düşünen Fethullahçı yayın organları en az diğer gazeteler kadar örgüte tepki göstermişlerdi. Bu tepki günümüzde de sürüyor. Örneğin “Ergenekon” tartışmaları sırasında Hizbullah’ı “çete”lerle ilişkilendirenlerin başında Zaman gazetesi geliyor. Örgüt ise Fethullahçılara ilk kez geçen aylarda yanıt verdi. 23 Temmuz’da yapılan açıklamada, cemaatin televizyonlarında Kürt kökenlileri aşağılayan diziler yayımladığı öne sürülerek şöyle denilmişti:

“Devlet nezdindeki konumunuzu güçlendirmek, maddi ve teşkilati varlığınızı korumak için İslami gruplara saldırı hakkını nereden alıyorsunuz? Bunların hesabının, bu dünyada sorulmazsa bile ahirette sorulacağını unutmayın.”

Bu tepkiye karşın Zaman gazetesi ve benzeri yayın organlarının Hizbullah’a yönelik tavrında değişiklik olmadı. Örgüt ikinci açıklamayı ise “Fethullah medya grubu Müslümanlardan ne istiyor” başlığıyla 22 Eylül’de yaptı. Açıklamada bu kez daha sert bir üslup kullanılmıştı:

“Yeni bir dinin ikamesine çalışan Fethullah medya grubunun hakaretleri dur durak bilmiyor. Fethullah medya grubu da müstahaklarını bulacaktır.”

Hizbullah örgütü, Fethullahçıların Güneydoğu’daki tarikat ve cemaat benzeri örgütlenmelere yeni bir anlayışla yaklaşmasından ciddi rahatsızlık duyuyor. Peki ya siyasallaşmış Kürtçüler?.. Bu çevrelerin endişesi, cemaatin etnik yapıyı reddederek İslamcı bir gençlik yaratmaya çalıştığı iddiası! DTP’ye göre cemaat, devlet olanaklarını ve bürokraside örgütlenmiş kadrolarını kullanarak gençliği kendi saflarına çekiyor! PKK’ye göre ise Fethullahçılar “Kürtsüz, Kürt sorununun çözümü anlayışını dayatıyor.”

Fethullahçıların eylül ayında Diyarbakır’da yapmak istedikleri toplantı PKK yandaşlarının tepkileri yüzünden Abant’a taşınmıştı. Örgüt yandaşlarının “Diyarbakır Halk İnisiyatifi” imzasıyla 10 Eylül’de yaptıkları açıklamada, “Hiçbir onurlu Kürt Abant Platformu’na katılmasın! Tersi durumda meşru eylem hakkı gelişecektir” şeklinde tehdit içeren satırlar vardı!

Fethullahçıların Güneydoğu’daki soruna kendi siyasal yaklaşımlarıyla çözüm bulma girişimlerinin artması üzerine PKK yöneticileri cemaate yakın merkezleri hedef almaya başladılar. 21 Ekim’de Almanya’nın Bochum kentinde Fethullahçılara ait olduğu öne sürülen yurt binasına molotof kokteyli atıldı. Eylemi “Apocu Üniversite Gençliği” adını veren bir grup üstlendi. Benzer bir eylem bir gün sonra Zaman gazetesinin İsviçre’nin Zürih kentindeki merkezine yönelik yapıldı.

Aslında tepkiler Fethullahçıların salt Güneydoğu’daki sosyo-politik faaliyetlerinden kaynaklanmıyor. Gerginlik, cemaatin Kuzey Irak’taki çalışmaları nedeniyle de büyüyor. Fethullahçılar Kuzey Irak’ta 1994’ten bu yana hızla örgütleniyor. Cemaatin Süleymaniye’de Kız Koleji, Selahattin Eyyubi Erkek Koleji ve Selahaddin Eyyubi Dil Merkezi, Erbil’de ise Işık Dil Merkezi, Işık İlköğretim Okulu, Nilüfer Kız Koleji ve Işık Erkek Koleji faaliyet gösteriyor. Bölgedeki 10 kolejde 3 bin 400 öğrenci eğitim görüyor.

PKK, cemaatin Güneydoğu açılımının Kuzey Irak’taki ekonomik destekten beslendiğine inanıyor. Bu nedenle Fethullahçıların Erbil ve Süleymaniye’deki faaliyetleri PKK’nin yayın organlarında sık sık deşifre ediliyor. Örgüt bir yandan da bölgedeki yandaşlarını cemaate karşı kışkırtıyor. Örneğin 19 Kasım’da Erbil’deki Hewler Koleji ve Selahattin Üniversitesi’nde okuyan 400 kadar öğrenci, cemaate ait Işık Koleji ve Cihan Üniversitesi’nin kapanması için “Federal Kürdistan Parlamentosu” binası önünde gösteri yaptı.

PKK’nin yayın organlarından ANF, bu eylemden bir gün sonra “Güney Kürdistan’da Fethullahçı istilası!” başlıklı bir haber yayımladı. Haberde, PKK Yanlısı Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi’ne (PÇDK) engel olan bölgesel hükümetin Fethullahçıları desteklediği belirtilerek, “Fethullahçıların okullarında Türkçülük empoze ediliyor. Gülen Cemaati’nin de asimilasyona el atması Kürt kültürü üzerinde tehdit oluşturuyor” denilmişti!

Bu haberin ardından 22 Kasım’da Erbil’de cemaate ait Işık Üniversitesi’nin açılışı yapıldı. Açılışa Bölgesel yönetimin başkanı Neçirvan Barzani ile 6 AKP milletvekili de katıldı. PKK’nin en sert tepkisi işte bu açılışın ardından geldi. Örgüt yöneticilerinden Cemil Bayık 23 Kasım’da yaptığı açıklamada ilk kez “Fethullahçıları etkisiz kılmalıyız” çağrısı yaptı. PKK’nin yayın organlarına yansıyan açıklamada şu satırlar dikkat çekiciydi:

“AKP ve Fethullahçılar Müslümanlığı kullanarak tamamen siyasi ve ekonomik çıkarlar elde etmek istiyorlar. Bunun için halkımızın AKP’yi etkisizleştirmesi gerekiyor. Onun da yolunun Fethullahçıları etkisizleştirmekten geçtiği bilinmelidir.”

Kürt siyasetinin legal ve illegal yapılanmaları, yerel seçimler yaklaştıkça AKP ve onun çizgisinde faaliyet gösteren gruplara karşı giderek sertleşiyor! Güneydoğu’daki iki terör örgütünün, medya ve ekonominin yanı sıra siyasette de etkili olmaya çalışan bir gruba karşı sesini yükseltmesinin altında aslında kadro kavgası yatıyor! Ne Kürt milliyetçiliğini geliştirmeye çalışan PKK, ne de militan İslamcılar yaratmakta ısrarlı Hizbullah “hoşgörü”cü bir gençliği ve belki de en önemlisi üçüncü bir gücü istemiyor! Radikal dinciler ve radikal Kürtçülerin bölgesinde “Ilımlı İslam”ı dayatanları zor günler bekliyor!..

Öcalan’ın Gizli Ruhu!..

Kürt kökenli siyasetçiler arasındaki yaygın kanıya göre PKK’nin ortaya çıkmasında 12 Eylül öncesi ve sonrasında Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkenceler önemli etken olmuştur! Oysa çok daha ilginç bir gerekçe daha vardır:

Türkiye’de 24 yıldır kan akıtan PKK’nin kuruluşu için 23 militan bundan tam 30 yıl önce, 25 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyündeki bir evde toplanmıştı. Toplantıya katılanlar arasında Abdullah Öcalan, Baki Karer, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Mazlum Doğan, Mehmet Hayri Durmuş ve Kesire Yıldırım da vardı. İki gün süren toplantıyı Hayri Durmuş yönetmiş, 27 Kasım’daki kuruluş kararına rağmen örgüt ismi belirlenememişti. Grup bir süre “Apocular” diye anılmıştı! 1979 yılının nisan ayında toplanan Merkez Komitesi, “Partiya Karkeren Kürdistan-Kürdistan İşçi Partisi” (PKK) adını kesinleştirmiş, Öcalan’ı da genel sekreter seçmişti.

Peki.. PKK’nin kurulmasında asıl önemli etken neydi? ANF dün bu konudaki ilginç bir detayı anımsatmıştı! Haberde, “Ancak bir neden vardır ki PKK’nin kuruluş kararında belirleyicidir: Haki Karer’in Mayıs 1977’de Antep’te katledilmesi” denilmişti! Yazıda, Cemil Bayık’ın “Karer’in öldürülmesi, hareketin ideolojik grup aşamasından partileşmeye taşırılmasının köprüsü oldu” şeklindeki sözlerine de yer verilmişti!

Kardeşi PKK kurucularından olan Karer, tıpkı örgütün önemli isimlerinden Kemal Pir gibi Karadenizli bir gençti! Ordu’nun Ulubeyli ilçesinde doğmuş, Ankara’da okurken Öcalan’la tanışmıştı. Öcalan, onun için “O benim gizli ruhumdu” demişti!

mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları