Mehmet Faraç

Ölüme Çağıran Bomba!

17 Ağustos 2008 Pazar

Dünkü gazetelerin manşetlerinde teröre öfke vardı! HürriyetPKKdan sivil katliam”, Milliyet ve Vatan Alçaklar”, Sabah Katilleri tanıyoruzbaşlıklarını atmışlardı. Peki medya katilleri gerçekten tanıyor mu?

Güngörendeki katliamda kuşkular PKK üzerindedir! Geçmişteki benzer saldırılarda izler örgüte uzanmıştı. Örneğin 18 Kasım 2005te Beylikdüzündeki Tatilya Eğlence Merkezinin önündeki patlamada 1 kişi ölmüş, 13 kişi de yaralanmıştı. 31 Mart 2006daki benzer bir patlama Kocamustafapaşada otobüs duraklarının önünde meydana gelmiş ve 15 yaralıdan biri ölmüştü! İki patlama da çöp konteynırlarında yaşanmıştı. Saldırılar için Güngörende olduğu gibi yurttaşların yoğunlukta bulunduğu alanlar özellikle seçilmişti. Faillerin PKKliler olduğu açıklanmıştı!

Örgütün eylem stratejisi ile içinde bulunduğu koşulları da son katliamdan yola çıkarak sorgulamak gerekiyor: PKK kırsalda sıkıştığı her dönemde üç aşamalı bir saldırı stratejisini uygulamaya koyar. Teröristler önce mayınlı saldırılara yönelir. Nitekim son 15 günde Güneydoğudaki mayınlı saldırılarda 5 asker şehit oldu.

Örgüt, ikinci aşamada güvenlik binalarına saldırılar düzenler. Son bir haftada Giresun ve Tuncelide iki askeri birliğe yönelik taciz ateşi, ardından Hakkâri ve Yüksekova emniyet müdürlüklerine roket atılması ve önceki gece Bingöl Emniyet Amirliğinin hedef alınması bunu kanıtlıyor.

Stratejinin son aşamasında hedefte her zaman metropoller olmuştur. Güngören örneği terör silsilesinin üçüncü ayağıdır!..

Son eylem güvenlik birimlerinin Ergenekona odaklandığı bir dönemde yapıldı. PKK son bir ayda 130dan fazla militanını kaybetti. Örgüt hem yurtiçi hem sınır ötesinde operasyon kumpasında çırpınıyor! Üstelik Güngören katliamı Zap Kampının ardından Kandil Dağının hedef alındığı güne rastladı! İşte bu veriler tüm kuşkuları PKK üzerinde topluyor!

Geriye küçük de olsa bir acaba kalıyor! PKKnin ocak ayında, Diyarbakırda gerçekleştirdiği ve 6 yurttaşın öldüğü bombalı araç saldırısından ders almış olması gerekiyor. Üstelik örgütün Güngöreni olduğu gibi 2 yıl önce Diyarbakırda Koşuyolu Parkı önünde 11 kişinin ölümüne yol açan termos bombayı üstlenmediği de biliniyor. Acaba sorusuna yol açan çok önemli bir ayrıntı daha bulunuyor. Bu en büyük metropol eylemi için çok profesyonelce plan yapılmış ve korkunç bir tuzağa başvurulmuştu! Bir ses bombasıyla kitlelerin dikkati olay bölgesine çekilmiş ve ikinci bomba patlatılarak büyük kayıp verdirilmişti! Bu yöntem PKK açısından bir ilkti!..

Ergenekon Güngörende!..

DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk, dün Güngörendeki katliamı değerlendirirken PKK’nin adres gösterilmesini eleştirdi ve Daha önce PKK’ye mal edilen birçok olayın Ergenekon tarafından yapıldığı ortaya çıkıyordedi. İddianame açıklanmasaydı, dinci medya İstanbuldaki ABD Konsolosluğu saldırısında olduğu gibi Güngörendeki patlamayı da Ergenekonla ilişkilendirebilirdi! Öyle bir yaklaşımda haksız da olmazlardı! Nasılsa iddianameye göre PKK de Ergenekonun ürünüydü! Öcalanın 1972deki boykot davasından MİTin müdahalesiyle salıverildiği, kayınpederinin MİTte çalıştığı iddiaları, PKK liderinin Pilot Necati ile olan muhabbeti, örgütte ajan suçlamasıyla her yıl onlarca kişinin öldürülmesi PKK- istihbarat ilişkisine yönelik tartışmaları her zaman derinleştirdi. Oysa hiçbir tartışma, Ergenekon iddianamesinde yer alan Panzehiradlı dokümandakiler kadar uçuk olmadı! Bu belgede, Ergenekoncuların PKKlilerin başarısızlık nedeniyle tasfiye edilerek, yerlerine subaylar atanmasından ibaretbir operasyon hazırlığında oldukları belirtiliyor! Dünkü Vatanda son 28 yılda yaşanan terör eylemlerinde 7 bin 848 asker, polis ve korucunun şehit olduğu yazılmıştı! Yani şimdi bu şehitlerden ve ölen binlerce yurttaştan PKKyle ilişkilendirilen Ergenekoncularmı sorumlu?

Bütün çekincelerime rağmen, sadece Türkiyenin ufkunu değil, bizim de gençliğimizi karartan örgütün adını taşıyan bu davayı çok önemsediğimi, iddianameyi eksik bulsam da heyecanla okuduğumu söylemeliyim. Peki derin devlet’, iddianamedeki örgüt mü? Emin değilim. Giderek, asıl bu temizliği yapanın derin devlet olduğuna ikna oluyorum. Savcıyı görsem sormak isterim: Örgütün adına, bağlantılarına ulaşmışsınız. Neden derine inmediniz?

Can Dündar, Milliyet

Muharrem Sarıkaya, Ankaranın kulağı delik gazetecilerinden. Ayaküstü sohbet ettik. AKPliler nasıl bir ruh hali içindediye sordum. Kimisi, Kapanmasın da yola devam edelimdiye düşünüyormuş; kimi ise, ‘Parti kapansın, biz de, halktan aldığımız destekle yeniden iktidar olalımgörüşündeymiş. Meseleye memleket açısından baktığımızda, AKPnin kapatılmaması tercihe şayan. Hem bu şekilde, yüzümüzün akıyla demokrasi imtihanından çıkmış olacağız, hem de ülkenin istikrarı bozulmayacak.

Nazlı Ilıcak, Sabah

Gaffar Okkanı Kim Vurdu?

 

Ergenekoniddianamesiyle ilgili Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmazın kafasına bazı sorular takılmış! Örneğin dünkü yazısında diyordu ki, Söz konusu örgütün varlığından bugünkü hükümet 2003 yılından bu yana haberdardı. Hükümet, MİT ve Emniyet’in kendisine ulaştırdığı bilgileri savcılığa neden devretmedi? Hukuki süreç neden geciktirildi? Bu gecikme olmasaydı bazı eylemler yapılabilir miydi?

Yılmaz çok haklı... Ancak bekleyen bir tek hükümet miydi? İddiaların dayandırıldığı gizli ve açık tanıklar kafalarını neden kuma gömmüştü acaba? Örneğin eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu üst düzey bir polis şefi olarak 17 yıl neden susmuştu? Ergenekon iddianamesinde, Hizbullah-asker ilişkisi Orakoğlunun ifadelerine dayandırılmış! Orakoğlu ifadesinde, “1991’de, Hatay Emniyet Müdürlüğü görevini sürdürdüğü dönemde, Adana Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Temel Cingözün yanında gördüğü ve önceleri emir eri olduğunu zannettiği sivil giyimli şahsın daha sonra İstanbulda öldürülen Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu olduğunu öğrendiğinisöylemiş! Sonra da Hizbullahın Ergenekon tarafından kurdurulduğu ve eğitildiği kanaatini taşıdığınıifade etmiş! 1990’lı yıllar Hizbullahın tebliğ aşamasından cihad aşamasına geçtiği yıllardı. Cinayetler polis sorumluluk bölgelerinde işleniyordu! İşte bu dönemde Hatay Emniyet Müdürü olan Orakoğlu örgütün liderini generellerin yanında görmüş, ancak tam 6 yıl susmuş! Sonra başarılarından dolayı olsa gerek 12 Mart 1997de Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığına atanmış! Ancak istihbaratın başındayken de Velioğlunu deşifre etmemiş!

Bu suskunluğun nelere mal olduğunu Orakoğlu çok iyi biliyor! Yani Hizbullah-asker ilişkisini deşmediği dönemde, teröristlerin muhalif ve PKK yanlısı diye 500den fazla insanı öldürmesi, yüzlerce insanı yaralaması, yeraltında sorgulaması!.. 24 Ocak 2001de, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun Hizbullah tarafından şehit edilmesi!.. Orakoğlunun Vanda, Urfada, İstanbulda Hizbullah tetikçilerinin 10 polisi şehit ettiğini de anımsaması gerekiyor! Peki Orakoğlu şimdi niye konuştu? Kendisi, ifadesinde, Batı Çalışma Grubuyla ilgili belgeleri İçişleri Bakanlığına verdiği iddiasıyla28 Şubat sonrası 58 gün tutuklu kaldığını da anlatmış. Orakoğlunu o dönemde kim yargılamıştı? Askeri mahkeme? Eski polis şefi Hizbullah konusunda kimi suçluyor? Askerleri?.. Fazla yoruma gerek var mı?..

E.Posta: mfarac@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Rahat Uyu Paşam!.. 10 Kasım 2009

Günün Köşe Yazıları