Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Standart!..
Laikleri hedef gösteren gazetenin adını artık herkes biliyor!.. İşte o gazetede 11 Eylül günü akla ziyan bir yazı yayımlandı. CHP’deki telekulak tartışmalarıyla tanınan Serdar Arseven o yazısıyla kimi çevrelerin din-iman kisvesi altında ellerindeki kalemi nasıl kullandıklarını gözler önüne sermişti! Yetim hakkını savunan kimi muhazafakâr yazarların Deniz Feneri’ne yönelik eleştirileri bu zatı kızdırmış olacak ki, ruh yapısı ve karakterini en ince ayrıntılarına kadar deşifre etmekten çekinmemişti. Gazetesinin yayın politikasını da ifşa eden şu satırlar salt medya etiğine değil İslam inancının doğruluk, dürüstlük gibi kurallarına da ters düşüyordu:
“Ben; bir Müslümanı, hele bir fâsık saldırıyorken, asla yıpratmam! Belki kendim ısırırım Müslüman kardeşimi; lâkin köpeklerin yalamasına dâhi müsaade etmem! Kesin çizgilerim vardır; ve çifte standartlarım! İtham Müslüman’a yönelmişse; iftira olduğu önyargısından hareketle çıkarım yola. ‘Kafir’e yönelmişse; doğru olabileceği önyargısından! ‘Ergenekon iddianamesine balıklama atladın ama Deniz Feneri iddianamesiyle hiç ilgilenmiyorsun’ diyerek gaza getirmeye çalışanlara itibar etmiyorum. Zira; Ergenekon terör örgütüdür. Deniz Feneri bir yardım derneği!”
Akşam gazetesi bir gün sonra bu yazıyı “Benim hırsızım iyidir” diye değerlendirince gerici gazete öfkelenmişti. Oysa Arseven, Fethullah Gülen yanlısı Bugün gazetesinden iki sert eleştiri almıştı. Gülay Göktürk pazar günkü yazısında, “Tabii, insanların çifte standartlı olma hakkı da var. Ama bunu marifetmiş gibi ilan eden kişi, bir haberciyse, varın o gazetenin inanılırlığını hesap edin” demişti. Mehmet Metiner ise dünkü yazısında, Saidi Nursi’nin, “Kâfirin her hali küfür değildir” sözünü anımsatmış ve Arseven’e ağzının payını şu satırlarla vermişti:
“Doğru kimden gelirse gelsin kabul ederim. Bunu yaparken de kimsenin ne dinine bakarım, ne de imanına. Dinin bu konudaki standardı bellidir: Hiçbir dindarın hırsızlık veya zalimlik gibi fiillerine arka çıkılmaz. Standardımız tek olmalıdır: Hırsız hırsızdır, zalim zalimdir. Kendi hırsızına arka çıkan her anlayış, ahlakiliği olmayan bir çifte standart örneğidir.”
İleride yandaşlık ve yalan rüzgârında medya başlıklı bir kitap yazılırsa, Arseven’in ibretlik yazısı kapak olmaya adaydır!
Perihan!..
Fethullah Gülen’in Yargıtay’daki davası sonuçlanınca konuyu Sabah gazetesinde Nazlı Ilıcak alevlendirmişti. 4 Ağustos tarihli, “Bir gece ansızın” başlıklı yazısında, “Fethullah Gülen ramazan sonrası Türkiye’ye gelebilir mi? Eğer bir gün gelecekse, Fethullah Hoca, bugünkünden daha olumlu şartları kolay kolay bulamaz” demişti.
Ramazan ayının yarısı geçti. Tam da bu sırada Gülen’le ilgili bir kitabın reklamları her gün bir gazetede yayımlanmaya başladı. Kitaba yansıyanlara göre Gülen’in postuna oturmayan ünlü şahsiyet kalmamış! Radikal’de Perihan Mağden herhalde bu yüzden olsa gaza gelmişti. Pazar günkü köşesinde, “Hoca yurda dönebilmeli” başlıklı yazısında, yaşlı gözlerinden dolayı Gülen’i Sadri Alışık’a benzetmişti! Önce “Benim bir alakam yok kendisiyle, tanımam etmem, hiçbir müritliğim söz konusu değil” diye önlemini almıştı! Sonra da, “Yaşını başını almış bir beyefendinin; beyhude bir sürgünle bir nevi eziyete uğratılması” düşüncesiyle, “Yeter artık! Dönsün” diye yol vermişti! Hatta Gülen’in vatan hasretinin içine nüfuz ettiğini itiraf ederek, “Fethullah Gülen’i yasaklayamazsınız” diye çığlık da atmıştı!
Haşmet!..
Engin Ardıç’ın Atatürk ve Cumhuriyetçilere saldırmaktan fırsat bilip şu Deniz Feneri ya da Şaban Dişli olayına girmesini artık kimse beklemiyor! O köşesinde kendine özgü alaycı üslubuyla yazılar yazıyor. Dünkü konularından biri de Haşmet Babaoğlu’nun Vatan’dan Sabah’a geçmesiydi. Bu yüzden, “Aramıza, daha doğrusu asıl yuvana hoşgeldin Haşmet. Öncelikle, ‘oradan’ kurtulduğun için seni kutlarım” demişti.
Peki Ardıç zeytin dalıyla süslenmiş bu satırları niye yazmıştı acaba? Babaoğlu bir süre önce Ardıç’tan “cahil” diye söz etmişti. Ardıç da, 6 Ocak 2007 tarihli köşesinde “Hırpala beni de Haşmet” başlıklı şu satırları kaleme almıştı:
“Aşk çocuğu ve de yazarı Haşmet’i bilirsiniz, son zamanlarda fırtınalı ilişkileri ve kavgalarıyla gündeme gelmiş bir arkadaşımız. Geçen gün bana bulaştı. Haşmet, ben burada lise kompozisyonu yazmak için bulunmuyorum. Zamanımı ağarmış kıllarımla karı kız peşinde koşmakla, orada burada maraza çıkarmakla geçirmiyorum. Futbol kültürünü hangi berber dükkânından edindiğini bir açıklayıver... (Aşk uzmanlığını hangi yataklarda edindiğini sormuyorum, orasını biliyoruz.)”
Ardıç dünkü yazısını, “Kavgalar gürültüler edilmiş olsa da, paylaşacak şeyler daha fazladır ikimizin arasında”diye bitirmişti ama Hıncal Uluç’a niye “Faşo?” demişti işte o anlaşılamamıştı!
“Burada açık görünen Türkiye’nin şu anda despotik bir zihniyetle yönetilmekte olduğudur. O zihniyet için tutarlı olma gibi bir gereksinim yoktur. O isteyince bağıracaksınız, o sus deyince susacaksınız. Doğrusu Tayyip Erdoğan’ın demokrasiyi hem bildiğini hem de özümsediğini sananlardır asıl ders verilmesi gerekenler. Bunların başında da Erdoğan’ı demokrat ilan eden Avrupa Birliği ileri gelenleri vardır. Bir de Atatürk’e ve devrimlerine karşı olmayı demokratlık sayan ve liberal geçinen gizli faşistler var.”
Oktay Ekşi,
Hürriyet
“Nerede birleşeceğiz? Yasakçılıkta mı? Özgürlükçülükte mi? Bu çifte standart Türkiye’yi sonunda hiçbirimizin baş edemeyeceği şiddetli bir bölünmeye götürmekte. Bunu engellemenin tek bir yolu var. Evrensel hukukun tarif ettiği özgürlüklerde mutabık olmak. Neden mi? Çünkü ‘kelam’ ile ‘eylem’ çelişiyor. Örneğin, Başbakan ‘özgürlükçü’ konuşuyor, belediye ‘yasakçı’ davranıyor. Ne Hidiv Kasrı’nda... Ne Moda’da... Ne Üsküdar’da... İçenin ve içmeyenin aynı masada oturacağı bir yaklaşım yok. Bu, garip bir çelişki değil mi?”
Mehmet Altan, Star
Biat’ın Tersi!..
Şaban Dişli ve Deniz Feneri yolsuzluğunda biat medyasının tutumu utanç veriyor. TRT ise geçmişte “Hükümet borozanı” şeklindeki eleştirilere bile rahmet okutuyor. Artık Başbakan’ın küfürleri devlet kanalında canlı yayımlanıyor. Bu da yetmiyor TRT’de bırakın yoldaş yazarların her programda boy göstermesini, sabah gazeteler okunurken bile inanılmaz bir yandaşlık örneği sergileniyor. Yeniçağ’da medya köşesi hazırlayan Selcan Taşlı 10 Eylül’de, “TRT’de gazeteler okundu demek, okumak gibi kutsal bir kavramı sulandırmak olur” diye yazmıştı. Dün sabah TRT 1 ve 2’yi izleyince Yeniçağ’ın siteminin ne kadar haklı olduğunu gördük. Örneğin TRT’nin iki kanalında gazeteler okunurken son üç sıraya AKP muhalifi Cumhuriyet, Yeniçağ ve Milli Gazete konuldu. TRT 2’de, Başbakan’ın, “İspatlamayan şerefsizdir” sözünü ağzını doldurarak okuyan spiker, Cumhuriyet’in birinci sayfasında “Erdoğan susamıyor” başlığını, Başbakanlık sözcüsü Akif Beki’nin şirket ortaklıklarını içeren haberi, Abdüllatif Şener‘in “Kaynaklar kime verildi” şeklindeki açıklamasını es geçti. Aynı spiker Yeniçağ’ın manşetinde Başbakan’ın argo sözlerini yansıtan “Ağız dolusu küfür” başlığını da okumadı!
TRT sayesinde “Biat” kelimesini tersinden okumayı da öğrendik. Siz de deneyin, gerçeği görürsünüz!
e-posta: mfarac@cumhuriyet.com.tr
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi