Askeri yönetimler zamanında bu ülkenin demokrasisi defalarca çalındı;
Hukuk ve temel insan hakları her seferinde kalıcı yaralar aldı.
Ama yine de o zamanlar demokrasiyi inşa etme umudu hep canlıydı.
Darbeler sonrası için güzel hayaller kurabiliyordu.
Ama artık ülkenin başı polis devletiyle dertte.
Polis devleti, süresi olan ve geçici bir yönetim değildir.
Kalıcı bir faşizmin temelidir. O yüzden ölümüne tehlikelidir.
Var olan kötü demokrasiyi iyileştirme, bir gün anarşist, komünist, sosyalist ya da ütopik bambaşka bir devlet kurma olasılıklarının hepsini çok ama çok uzaklara iteler.
Kötü işleyen bir demokrasinin olanaklarını kullanarak başa gelen iktidar, seçim öncesi yoz emellerini gerçekleştirebilmek için atacağı son adımı atıyor.
Bizzat kendi güvenliğini sağlama telaşıyla, kendi dışında kalan herkesin güvenliğini hatta varlığını tehdit eden yasaları bir bir Meclis’ten geçiriyor.
“Tehlikenin farkında mısınız” sorusunu sormak için çok geç. Bu sorunun cevabını tartışmak için de. Artık konum bildirme zamanı.
Namlunun ucundayız ve fena halde farkındayız.
Nâzım’ın en güzel, en umut dolu şiirlerinden biridir:
“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında” der.
Hakkında tutuklanma emri olan şairin, parkta sevgilisini beklerken polisleri görünce tırmanıp geniş yapraklı dalları arasına saklandığı o görkemli ceviz ağacı bile artık bizi kurtaramaz.
Çünkü bu yasalarla birlikte ne parkımız kalıyor, ne ağacımız.
İktidar o parkı yıktı; o ağacı da cayır cayır yaktı.
Resmen ve taammüden, adam öldürmek üzere kolları sıvayıp, temel insan haklarını hiçe sayan yasaları bir bir onayladı.
Yeni iç güvenlik yasasıyla artık ortada ne tırmanacak ağaç var, ne de tutunacak dal.
Anayasal hakları görmezden gelen tasarıyı kanunlaştıran hükümetin namlusu uzun zamandır kimlerin üzerine çevrili biliyoruz.
Ardı ardına tetiği çekmeye başladığında o yıkık parkta, o yanık ceviz ağacının dallarından birer kuş gibi kimler düşecek, polis başta olmak üzere hepimiz farkındayız.
Bu farkındalığın gücü maalesef gidişatı durdurmaya artık yetmez.
Ama haziran ayında yapılacak olan seçimlerde
o yıkılası barajı aşıp Meclis’e girebilecek herhangi bir muhalefet partisine, istemeye istemeye de olsa neden oy vermek zorunda olduğumuzu kafamıza dank ettirebilir.
O partiye kızsak da; küfretsek de; ona güvenmeyip; onu güçsüz bulsak da...
Görüyoruz, Meclis içi muhalefetin sayıca az olması, aynı muhalefetin genel anlamda güçsüz ya da beceriksiz olmasından daha korkunç sonuçlara yol açıyor.
İş yasa çıkarmaya geldiğinde muhalefetin gücü değil, milletvekili sayısı önemli. “Bu düzen yıkılsın, daha da kurulmasın” diyen anarşistlerin... Her şeyi göze alıp kendini her an sokağa atmaya hazır sivil itaatsizlerin... “Tek yol devrim” diyen barış için savaş yanlılarının... Bir cebinde molotof, bir cebinde sapan olan silahlı mücadelecilerin...
“Hukuk devletinde her şey nihayetinde Meclis’te çözülür” diyen iyimser demokratların...
“Müslümanlardan o kadar korkmayın, gerçek İslam bu değil” diyen ısrarcı liberallerin...
Herkesin ama herkesin yolu bundan böyle polis tarafından hukukla değil hukuksuzlukla kesilecek.
O yıkık ve ağacı yanık park artık mayın döşeli bir tarla;
Ve maalesef hem sen bunun farkındasın hem de polis farkında.
Gülhane Parkı’nı Yıktılar, Ceviz Ağacını Yaktılar
Yazarın Son Yazıları
Yanık saraylar
Patron çıldırdı
‘O kadar istiyorsan eve bir mülteci al besle’
Vatandaşın evi
Mültecinin evi
Atinalı Sokrates’ten Boğaziçili direnişçilere
Sizin hiç silahınız çalındı mı?
Uçağın kadar konuş!
Merve’nin kaderi ve bizim kaderimiz
‘Ben Aziz Nesin...’
Çocuk tacizinin önlenemeyen devamlılığı
Her şey ‘gerçekten’ çok güzel olsun diye...
O çocuklar sizi hiç sevmeyecekler
Katil belli, refleks belli, sonuç belli
Gazeteciliğin karanlık yüzü
‘Hadi’ ama kime hadi?
Mafyayı bilmek ve mafyayı anlamak
‘Ne oldu? Öldürdün mü?’
‘O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz!’
Neyi bekliyorsunuz?
Kimin lehi, kimin aleyhi?
Mafyanın ve iktidarın selameti, ülkenin kıyameti
Gençliğe hitabe
Sen de vaat edilmiş, ben diyeyim işgal edilmiş
Devlet, mafya ve siyaset üçgeni değil, dairesi
Çocuklarımızın ismini neden Deniz koymuştuk biz?
Temel ihtiyaçlar listesi
Beş maymun* ve bir toplum
İnsanlığın aydınlık ve karanlık yüzü
Bugün 23 Nisan, öfke doluyor insan!
Burada yazar ne demek istemiştir?
Geçmiş olsun Ahmet Altan
‘Patates soğan, güle güle Erdoğan’
‘Darbe’nin kelime anlamı ve bizim için anlamı
Günün mönüsü: Emekli generaller
Geniş kalçalı ve çok memeli kadın tanrılar
Kokain cesareti
İktidarın yüzüncü yıl fantezisi belli, peki ya sizinki?
Siyasi başarısını;
Tek parti, tek akıl, tek uçurum