Kadınlar sokakta, siz erkekler neredesiniz?

07 Ağustos 2020 Cuma

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmemesi için sokağa dökülen...

Şiddete hayır diye haykırdıkları için bu ülkenin polisinden şiddet gören...

Saçlarından yerlerde sürüklenen, kolları bükülen, gözaltında tutulan, hırpalanan o kadınlar...

Şu anda;

Adalet saraylarında hâkim, savcı kürsülerinde oturuyor olsalardı...

Devlet hastanelerine başhekim, üniversitelere rektör, dekan olsalardı...

Devlet Opera ve Balesi’nin, Devlet Tiyatrosunun başında onlar bulunsaydı...

Gazeteleri onlar yönetse, ekranlarda insanlar onları görseydi...

Meclis’te olsaydılar...

İçlerinden biri başbakan olsaydı, bir diğeri cumhurbaşkanı...

Bakanlık yapsalardı, milletvekilliği, danışmanlık...

O kadınlar öğretmeniniz olsalardı, doktorunuz, avukatınız...

O kadınlar doğursaydı sizi...

O kadınlar sevseydi sizi...

O kadınlarla büyüseydiniz...

Şu anda bu ülkede bambaşka değerlerle çok daha soylu bir hayat yaşıyor olurdunuz.

Bir, yıllardır o mevkileri işgal eden erkeklere, o mevkileri erkek egemen ahlaka uygun bir şekilde zar zor elde eden az sayıdaki kadına ve onların bunca zamandır yaptıklarına bakın...

Bir de bugün sokaklara çıkan ve şiddete karşı susmayan, haykıran şu kadınlara bakın.

Sonra düşünün:

Neden bu ülkede evlerden her gün kadın cesetleri topluyorsunuz?

Neden bu ülkede mütemadiyen yardım isteyen kadın çığlıkları duyuyorsunuz?

Neden sevdiklerini sandıkları kadınları çocuklarının gözü önünde bıçaklamayı hak sanan erkeklerle dolu bir dünyada yaşıyorsunuz?

Anneler babalar bu ülkede kocasından dayak yiyen kızlarının yüzüne kapıları neden acımasızca kapatıyorlar?

Kadınlar neden tanıdığı ya da tanımadığı bir erkek tarafından öldürülme korkusu olmadan nefes alamıyorlar?

Hukuk, kadın cinayetlerinde “tahrik indirimi” diye bir kavramı bünyesinde nasıl oluyor da barındırabiliyor?

Şiddet gören kadınlar ne hakla yalnız bırakılıyor?

En korkuncu da:

Kadına, çocuğa, farklı cinsel yönelimi olan insanlara şiddeti önlemek, şiddet mağdurlarını yasalardan yana daha güçlü kılmak için atılan bir adımı baltalamak isteyen bir iktidara sahip olmanın öfkesini neden bu ülkenin kadınları kadar erkekleri de iliklerine kadar hissetmiyor?

Öldürülen onca kadının yüzünüze çarptığı gerçeklik kimin gerçekliği?

Gerçeğin gücü nasıl oluyor da her şeye baskın çıkmıyor?

Kız çocuklarının din eğitimiyle biçimlendirilen bir dünyada sadece bedenlerinden değil, taşıdıkları değerden de utanarak büyütülmesini...

O kız çocuklarının kaderinin evdeki ve devletteki erkek otoriteler tarafından belirlenmesini...

O kız çocuklarının erkenden evlendirilmesini...

Erkenden evlendirilen o kız çocuklarının öncelikli görevinin çocuk doğurmak olmasını...

Çalışan kadınların namusunun sorgulanmasını...

Edepli kadın tarifinin inanç kıstaslarına göre yapılmasını...

Ve kadının yerini bilmesini savunmayı marifet sayan;

Farklı cinsel yönelimi olan insanlara nefes aldırmamayı ahlak diye belleyen çağdaşlık karşıtı bir politik görüşü iktidara getiren bir ülkenin vatandaşı olarak artık sorun kendinize:

Biz bunu hak edecek ne yaptık?” diye.

Bu sorunun cevabını bulduğunuz anda artık siz de o sokağa çıkan ve susmayan ve korkmayan kadınların yanında olmak zorundasınız.

Yasaklara, tehditlere, saçlardan yerlerde sürüklenmelere pabuç bırakmamak zorundasınız.

İstanbul Sözleşmesi’ni geleneksel aile yapısının değerlerine bir tehdit olarak gören bu niyeti aşikâr iktidara gerekli dersi kadınlar kadar siz de vermek zorundasınız.

Sorun kendinize...

Onlar şiddete hayır demek için sokaktayken;

Siz erkekler, neredesiniz?

Keşke siz de ellerinizde pankartlar, ağzınızda sloganlar aile içi şiddete karşı inatçı bir erkek kalabalığı olarak bir anda sokaklarda belirseniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları