O “Erkenden evlenip en az üç tane çocuk doğurun” dediğiniz gençler var ya...
Eğer sizi dinler de o çocukları doğururlarsa...
O doğacak olan çocuklar ilkokula başladıklarında sizden çok ama çok kötü bahseden tarih kitaplarıyla tanışacaklar.
Annelerine okumalarını, meslek edinmelerini, özgür birer birey olmalarını, aile kurarken çok dikkatli davranmalarını, anneliği tercih edeceklerse koşulları doğru tartmalarını değil de...
Kendi isteklerini, heveslerini hiç umursamamalarını, okusalar bile çalışmak yerine ev kadınlığı yapmalarını öğütleyen bir liderin inşa etmeye çalıştığı gerilemiş bir medeniyetin enkazına doğduklarını öğrenecekler.
O çocuklar bu ülkenin yüzyıl önce yaşadığı büyük aydınlanmaya düşman bir zihniyetin...
Kendilerinden önceki nesilleri nasıl bir karanlığa sürüklemek gayretinde olduğunu görecekler.
Gitgide yoksullaşan bir ülkede, kötüleşen bir eğitim sisteminde, işsizlik ayyuka çıkmışken, sağlık sistemi çökmüşken, insanlar açlıktan intihar ederken ve hırsızlar iktidarda fink atarken...
Üstüne üstlük dünya kıtlık ve kuraklık endişesiyle yanarken...
Gençleri çağdaşlığa, bilime, sanata, ülkeyi kalkındırmaya, dünyayı kurtarmaya, insanlığın sorumluluğunu yüklenmeye değil de sadece “Bize lazım” diyerek çok çocuk doğurmaya teşvik eden bir liderin elinden son anda kurtardık sizi, diyeceğiz.
ONLARA BİR BİR ANLATACAĞIZ
Yüzyıl önce büyük umutlarla kurulan bir Cumhuriyetin umudunu yitiriş hikâyesindeki hatalardan, zaaflardan yararlanarak nasıl iktidara geldiğinizi...
Karşıdevrimlerinizi gerçekleştirmek için demokrasi tramvayına nasıl binip nasıl indiğinizi...
Başörtüsü meselesinin arkasına saklana saklana yarattığınız mağduriyetleri...
Ve o yapay mağduriyetlerden aldığınız güçle önce kadınları, sonra çocukları, sonra aydınları, sonra tüm ülke halkını sırayla nasıl mağdur ettiğinizi erkenden öğrenecekler.
Bu ülkenin kurucularına ayyaş dediğinizi...
Cumhuriyeti yıkmak, laikliği ortadan kaldırmak, bir din devleti ve din toplumu inşa etmek vaadiyle yıllarca sahte bir ahlak pazarladığınızı...
Ve bunu yaparken devletin kasasını boşaltmaktan...
Hırsızlarla, mafyalarla, karanlık odaklarla gizli anlaşmalar yapmaktan...
Ülkenin maddi manevi tüm değerlerini satıp savmaktan kaçınmadığınızı anlatacağız.
Atatürk’le fotoğraflarınız hep yan yana olacak ders kitaplarında.
Onun kurduğu aydınlık dünyayı karartmak için yaptıklarınız yazacak altında.
TARİHE GEÇECEKSİNİZ
Evet, tarihe geçeceksiniz.
Ama çok kötü geçeceksiniz.
Bir memleketin sadece dışarıdan değil, içeriden de kuşatılabileceğini...
Bir Cumhuriyetin sadece dışarıdan değil, içeriden de yıkılabileceğini...
Bir demokrasinin sadece dışarıdan değil, içeriden de çiğnenebileceğini...
Bir medeniyetin en korkunç darbeyi dışarıdan değil, içeriden yiyebileceğini sizin devrinizle ilgili gerçekleri öğrenirken anlayacak çocuklar.
Dini siyasete alet etmenin ne anlama geldiğini...
İnsana değer vermemenin...
Hukukun üstünlüğünü tanımamanın...
Doğadan nefret etmenin...
Kültürel mirasları talan etmenin...
Gerilemeyi marifet sanmanın...
Cahilliği pazarlamanın...
Ve barbarlığın tahtını kurmanın süreçlerini ve sonuçlarını sizin hikâyenizden öğrenecekler.
O çocuklar belki;
Müzikten, heykelden, baleden, tiyatrodan, resimden...
Sanata ait her şeyden tiksinen...
Kadınları ikinci sınıf insan olarak görmeyi bir devlet politikası haline getiren...
Ne kadar yalancı, hırsız, katil varsa etrafına toplayan...
Ve saraylarda yaşamalara doymayan...
Ülkesini, halkını, dünyayı, barışı, huzuru değil...
Yağmayı, istilayı, savaşı ve bunlardan nemalanan kirli bir gücü arzulayan bir iktidarın işgalindeki bir ülkede doğacaklar....
Ama öyle bir ülkede büyümeyecekler.
Ve o çocuklar, emin olun, sizi hiç sevmeyecekler.
