9 Eylül Üçlemesi: Savaş-Barış-Savaş
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

9 Eylül Üçlemesi: Savaş-Barış-Savaş

09.09.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

9 Eylül ile noktalanan Kurtuluş Savaşı’nın ne zaman sona ereceği belliydi. Bugün sürekli savaş durumu var. PKK terörü ile savaş ve bu bağlamda Suriye sınırında yaşanan sıcak çatışmalar, eninde sonunda sona erer. Ancak, Cumhuriyetin değerleriyle ya da özgürlüklerle savaşın ne zaman ve nasıl sonlanacağı belirsizdir.

9 Eylül (1922) yalnızca İzmir’in ve Türkiye’nin kurtuluş günü değil. Aynı zamanda, CHP’nin kuruluşu ve onunla birlikte Kurtuluştan kuruluşa geçişin ilk günüdür.
Çok daha önemlisi, 9 Eylül, 1950’lerin başlarına dek, yaklaşık 30 yıl sürecek bir sürekli barış döneminin de başlangıç günüdür.
Her şeyden önce, yaklaşık 15 yıl boyunca çok ağır can ve mal kayıplarıyla yaşanmış olan savaşların en kutsalı olan Kurtuluş Savaşı ile 9 Eylül’de noktalanmış olması, başlı başına olağanüstü bir olgudur. 9 Eylül’ü tamamlayan Lozan Barış Antlaşması ve sonrasında gelen Cumhuriyet, aynı zamanda, Mustafa Kemal Atatürk’ün yurtta barış, dünyada barış vurgulamasıyla yoğrulmuştur. Denilebilir ki Cumhuriyet, bu çok önemli yönüyle, ölümün yerini yaşamaya ve yaşatmaya bırakmasının da adıdır.

Barışın sağladığı
Toplum yaşamında hiç de uzun olmayan yaklaşık çeyrek yüzyıl süren barış yıllarında ülke, tarihinin en büyük ekonomik ve toplumsal gelişme adımlarını atma olanağı buldu; azgelişmiş bir tarım ülkesinden sanayileşme yönünde çok başarılı bir atılım gerçekleştirdi. Halkın temel tüketim mallarının tamamının başta şeker ve dokuma, yerli üretimini sağladı; uygarlık hamuru kâğıt ve ekonomik gücün simgesi demir-çelik sanayilerini kurdu. Çağdaş bir devlet yönetiminin, doğruluğu, dürüstlüğü ve erdemi ilke edinen kurumlarını oluşturdu; Osmanlı’nın dış borçları ödedi; bilimsel temellerini attığı eğitimi Köy Enstitüleriyle kırsal kesime taşıdı; Halkevleri ve Halkodalarıyla, bilimi, sanatı ve kültürü en ileri düzeyde toplumsallaştırma çabasına girdi.
Cumhuriyet aynı zamanda savaştı; cehaletle, sıtmayla, veremle, bataklıklarla, ledra ile, özetle, geri kalmışlığın bütün ögeleriyle savaştı ve bu alanlarda da destansı zaferler kazandı.
Türkiye’nin aşırı sağcıları, II. Dünya Savaşı’nda büyük bir ustalıkla tarafsız kalmayı başaran İsmet İnönü yönetimini, ulusun erkekliğini öldürdü diye; dahası, Kurtuluş Savaşından önce elden çıkmış olan 12 Ada’yı kaybettirmekle suçladı. Savaş yıllarında toplumun bir bölümü açlık çektiyse de, gençler ölüme gönderilmedi; gencecik kadınlar dul, çocuklar yetim bırakılmadı. Türkiye 1945 sonrasında Soğuk Savaş ortamına sürüklendi, 1950’de Kore Savaşı’nda taraf oldu. Toplum, Kore Savaşı’nı izleyen on yıllarda da devamlı olarak o yıkıcı ve boğucu savaş havasını soludu ve soluyor.

AKP iktidarı savaş sever!
AKP işbaşına geldiği günden beri savaşıyor. AKP, Cumhuriyetin değerleri ve kazanımlarıyla devamlı savaşıyor. Milli bayramlardan Cumhuriyetin tüm kurumlarına kadar, 9 Eylül sonrasının kazanımlarını silmek, özgür düşünceyi baskılamak, kendisine karşı duranları ezmek için, hukuk dahil, devletin elindeki tüm silahları kullanıyor. Çağdaş karma eğitimle, hukuk devletiyle, bilim ve sanat ile savaşıyor. Cumhuriyetin değerleriyle savaşta, halkın kutsal duygularını kaşıyarak toplumsal yıkımlara yol açacak en tehlikeli silahı harekete geçirmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı’nı özellikle kullanıyor. Daha özelde Ankara’nın Cumhuriyetin başkenti özelliğini tümüyle silmek Atatürk Orman Çiftliği- AOÇ’yi tamamen ele geçirmek için dört koldan savaşıyor.
Temel insan hak ve özgürlükleriyle, özgür insan ile savaşıyor. Yasalarla az-çok var olan düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerini çok ağır yaraladı; üniversiteyi çoktan işgal etti; çok büyük bir bölümünü ele geçirdiği basın-yayının teslim alamadığı bölümü ile savaşa devam ediyor. Teslim alamadığı sanatçılarla uğraşıyor.

Doğa ile savaş
Bu ülkenin tarihsel varlıklarıyla savaşıyor, yetmiyor, sıra doğal varlıklara geliyor. Ormanlarının yakılarak yağmalanması; topraklarının maden için kazınması, derelerinin HES alanı yapılması için, doymak bilmez bir hoyratlıkla savaşıyor. Yeni rant alanları açmak için Ayder’in salıncakları bile kaldırılıyor!
Enflasyon ile savaşacak yerde ücret ve maaşları düşük tutmak için savaşıyor; yerli üretimi artırarak işsizlikle savaşması gerekirken, yalnızca bazı yandaşlarına iş alanı açıyor.
Kayyım atadıkları yetmezmiş gibi, başta İstanbul olmak üzere, kazanamadığı belediyelerin başkanlarıyla, devletin elindeki gizli, açık her olanağı kullanarak ve kendisini iktidar yapan seçmen iradesini hiçe sayarak kıyasıya savaşıyor.
Bireysel silahlanmayı özendiren tutumu ve izlediği diğer yanlış politikalar sonucu artan kadın cinayetlerine çözümü idamda, yani, yaşam ile savaşmakta arıyor. İdam cezası 1984 sonrasında hiç uygulanmadı, 3 Ağustos 2002’de de Avrupa Birliği (AB) Uyum Yasaları ile yasal olarak da kalktı. Bilindiği gibi günümüzün en ileri insan hakları evrensel sözleşmesi olan ve Türkiye’nin de imzalamış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), idam cezasını yasaklar. AKP Türkiye’si idam cezasını geri getirirse, sözleşme gereği ve kaçınılmaz olarak AİHS ve onun koruyucusu olan yargı kurumu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kapsamından çıkarılacaktır. Oysa, hukuka çok susayan bu ülkenin insanının son sığınağı olan AİHS ve AHM sistemi AB için vazgeçilmezdir. AB değerleriyle savaşan AKP, idam cezası fırsatını kullanıp bu ülkeyi AB’den tamamıyla uzaklaştırmaya çalışıyor. İYİ Parti genel başkanının, tam bir akıl aymazlıkla imzamı atarım dediği idam ile AKP, kin ve intikam duygularını toplumsallaştırmak, öç alma ilkelliğini güçlendirmek ve savaşçı kimliğini pekiştirmek istiyor.
DİSK dışındaki sendikaları büyük ölçüde dize getiren AKP, şimdi de kendisine teslim olmayan barolara ve meslek odalarına, onların seçim sistemleriyle oynayarak yeni bir saldırıya hazırlanıyor.
Sonuç olarak, 9 Eylül ile noktalanan Kurtuluş Savaşı’nın ne zaman sona ereceği belliydi. Bugün sürekli savaş durumu var. Sonu gelemeyen ve gelmeyecek olan savaşlar barışa en uzak savaşlardır. PKK terörü ile savaş ve bu bağlamda Suriye sınırında yaşanan sıcak çatışmalar, eninde sonunda sona erer. Ancak Cumhuriyetin değerleriyle ya da özgürlüklerle savaşın ne zaman ve nasıl sonlanacağı belirsizdir. Asıl yıkıcı olan da budur.
Kısaca, sadece savaş ile beslenen ve yaşayabilen AKP, ülkeyi barıştan her gün biraz daha uzaklaştırıyor.

Prof. Dr. Yakup KEPENEK

Yazarın Son Yazıları

Askeri hastanelerin yeniden açılması - Dr. Süleyman Kalman

Sıkça gündeme gelen askeri hastanelerin yeniden açılması yönündeki tartışmalar, yalnızca yönetsel bir düzenleme sorunu değil, görünüşte ani ama belki de “bile bile” yapılmış bir yanlıştan dönmenin ve silinmeye yeltenilmiş Cumhuriyetin sağlık belleği ile kurulan ilişkinin de bir göstergesidir.

Devamını Oku
30.12.2025
Barış üzerine bir deneme - Av. Ekrem Demiröz

Savaş kabadır, çirkindir ve acımasızdır.

Devamını Oku
30.12.2025
Yeni bir toplumsal yalnızlık - Dr. Alper Demir

Türkiye’de son yıllarda yaşanan siyasal gerilimler, derinleşen kutuplaşma ve kamusal alanın giderek daralması, artık yalnızca güncel siyasetin değil, toplumsal yapının kendisinin sorgulanmasını zorunlu kılıyor.

Devamını Oku
29.12.2025
Yıl biterken... - Erol Ertuğrul

23 yıldır Türkiye hak etmediği acıları yaşıyor.

Devamını Oku
28.12.2025
Su kıtlığına doğru... - İsmail Özcan

Herkesin bildiği üzere yaşadığımız dünyanın insanlar ve tüm canlılar için olmazsa olmaz iki büyük nimetinden biri hava, diğeri sudur.

Devamını Oku
27.12.2025
Mustafa Kemal’in Ankara’ya gelişi: Kızılca Gün - Hüner Tuncer

Birinci Dünya Savaşı sonucunda Osmanlı topraklarını Avrupa devletleri arasında paylaştıran Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında, Mustafa Kemal’in öncelikli düşüncesi, “ulusal birlik” düşüncesiydi.

Devamını Oku
27.12.2025
Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık..

Devamını Oku
26.12.2025
‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025