Diploma iptali suçu ve sorumluları - Prof. Dr. Mustafa Altıntaş
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Diploma iptali suçu ve sorumluları - Prof. Dr. Mustafa Altıntaş

03.05.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Yüksek Öğrenim Kurumu’na (YÖK) göre sayıları 208’e varan “üniversite” tabelalı kuruluşlar, uzun zamandır, evrensel ölçütlere göre üniversite adını hak eden kuruluş olmaktan çıkartılmışlardır. Bunlardan birkaçının “ülkemizin ilerleme ve gelişmesini sağlayacak sorunlarına, ulusa ait egemenliğini kullanan organlarla ve kurumlarla elbirliği ile araştırma ve inceleme yaparak halkın yararlanmasına sunan” kuruluşlar olarak işlev görmesine tanıklık yapacak kimsenin bulunacağını düşünemiyorum.

Tabela üniversiteler, ulus adına egemenlik hakkını kullanan organ ve kuruluşları yönlendirme, yöneltme yerine, günümüzde başkanlıkça doğrudan ve de YÖK aracılığı ile güdülen kuruluşlara dönüşmüştür. Bunun son örneği, buyrukla “diploma iptali kararı” olmuştur.

Suçun başlangıcı, Ekrem İmamoğlu’nun, lisans diploması hakkında, CİMER’e Mart 2020’de yapılan ihbara dayanmaktadır. İstanbul Üniversitesi (İÜ) rektörlüğü bu ihbarı, işletme fakültesi dekanlığına yönlendirmiş, dekanlık incelemeyi yapmış ve yatay geçişin yürürlükteki mevzuata uygun olduğunu iletmiştir. Bu yanıta itiraz edilmediğinden karar kesinleşmişti.

“Birinci İstanbul başarısı”nın üzerinden beş yıl, “ikinci İstanbul başarısı”nın üzerinden bir yıl geçtikten sonra, olası Cumhurbaşkanlığı seçiminde güç kazanan Ekrem İmamoğlu’nun önünü kesmek için, “torbadan”, “lisans diplomasını iptali turpu” ortaya çıkartıldı ve buna “19 Mart darbesi” eklendi.

‘YASA ÖNÜNDE EŞİTLİK’ KURALI

İÜ Rektörlüğü; “Bilimsel kurumlardan oluşmuş, özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğe sahip” ve “önceki kararına saygılı” bir kuruluş olsa idi, rulet masasına yeniden sürülen dosyayı işleme sokmaksızın geri çevirmesi gerekirken, yatay geçişin uygulanan mevzuata uygun olduğunu ve konunun Ekrem İmamoğlu’nu ilgilendiren bir yönü olmadığını raporlaştırmış ve YÖK’ü işaret etmişti. YÖK ise “yakar topu” geri çevirmiştir. İÜ Rektörü, 18.03.2025’de kendisini ve kurumunu -büyük olasılıkla- “buyruğu yapma bataklığına” atmıştır.

Bu noktada rektöre ve üniversite yönetim kurulu üyelerine düşen görev, özlerine duymaları gereken saygı ve kurumlarının güvenilirliğini korumak için, tazminata mahkûm olabilme olasılığını da düşünerek, görevlerinden aflarını dilemek olmalıydı. Eğer rektör ve YK üyeleri okuryazarlıklarını unutmamış olsalardı, lisans diplomalarını iptal kararlarının, 21.10.1982’de 17845 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve “Yükseköğretim Kurumları Arasında Önlisans ve Lisans Düzeyinde Yatay Geçiş Esaslarına İlişkin Yönetmelik” ile 2547 sayılı yasanın 54. maddesi karşısında yok hükmünde olduğunu görebilirlerdi.

“İstanbul’u yitirmek Türkiye’yi yitirmek” algısının yinelemesinin yanına, başkanlık sarayının olası kaybının eklenmesinin yarattığı karabasanın önünü kesme girişiminin kurbanlarına, Ekrem İmamoğlu’nun yanı sıra 28 kurban daha eklenirken aynı ilan ile başka fakülte ve programlara yatay geçişler için “üç maymun” oynanmıştır. Rektörlüğün suçuna, bir de, anayasanın 10. maddesindeki “yasa önünde eşitlik kuralını” uymayarak kayırma suçu eklenmiş oluyor.

DİSİPLİN HUKUKU NE DİYOR?

Bir an için iftiranın gerçek olduğunu varsayalım. Bu durumda, yatay geçiş ile İÜ’ye geçiş yapan öğrenci Ekrem İmamoğlu’nun, 2547 sayılı yasanın “Öğrenci Disiplin İşleri” başlıklı 54. maddesindeki hükümlere göre işlem görmesi gerekmektedir. İÜ Yönetim Kurulu bu gereğe de uymamıştır. Çünkü;

A) 54/1-a, b, c, ç, d’de sıralanan disiplin suçu ve verilecek cezalar arasında “lisans diplomasını iptal” cezası ve bu cezayı gerektiren bir suçu yer almamaktadır. Üniversite yönetim kurulu; anayasanın 6. maddesinde yer alan, “kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanma” suçunu işliyor.

B) 54/3-a maddesine göre, fakülte içinde işlenen disiplin suçlarında disiplin amiri olması gereken işletme fakültesi dekanı yerine, yetkili olmayan İÜ Yönetim Kurulu, “olmayan bir suçu”, “olmayan bir cezaya” konu kılabilmiştir.

C) 54/3-c maddesine göre dekan tarafından belirlenmesi gereken soruşturmacı atanmamış, zanlıların ifadeleri alınmamıştır. 54/4-c maddesinde yer alan; “disiplin cezasını gerektiren eylemlerin işlendiği tarihten itibaren, en geç iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde, disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar” kuralı yok sayılmıştır.

D) 54/5-a maddesindeki “savunma hakkı” kullandırılmamıştır.

E) 54/10-a maddesindeki disiplin soruşturmasının sonucu Ekrem İmamoğlu’na bildirilmemiş, bu cezaya yönelik başvuru yolları gösterilmemiştir.

SONUÇ

İBB Ekrem İmamoğlu, 30 yıl önce, yatay geçiş ile sürdürdüğü lisans öğrenimini başarı ile tamamlama belgesi olan lisans diplomasından, anayasa ve yasa hükümlerine açıktan aykırı olarak yoksun bırakılmış ve toplum nezdindeki saygınlığı saldırıya uğramıştır. Üzücü olanı ise bu suçun odağının Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi olmasıdır. Bu bir siyasal hırsın boyutlarının nerelere kadar götürülebilir olduğunun kanıtıdır. İnsanın, destandan esinle “Bir kötü hırs ve ikbal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor” diyesi geliyor.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere, bu kararın kurbanlarının, İÜ rektörü ve kararda imzası olanlar hakkında hem ceza ve ödence davası açarak kurum ve kurulların utanılası duruma düşürülmelerinin önlenmesine katkıda bulunmasını diliyorum.

PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ

YÖK-YÜKSEK DİSİPLİN KURULU ÜYESİ,

EĞİTİM-SEN TEMSİLCİSİ