Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kuvvetler ayrılığından kuvvetler birliğine
Hukukçuların, hukuk kurumlarının ve baroların, siyasi güce karşı bireysel ve kurumsal bağımsızlıkları konusunda son derece titiz davranmaları gerekmektedir.
Hukuk sözcüğü, gücü sınırlayan kurallar dizgesi çağrışımı uyandırır. Yargı ise, hukuk kurallarına uygun, bağımsız ve tarafsız kamu kurumsallığını akla getirir. Yurttaşlar ve kurumlar arasındaki hukuki ihtilafların, kişilerle devlet organları arasındaki sorunların, bir suçun şüphelisi ya da mağdurlarının gideceği ya da götürüleceği yer mahkeme, yaşayacağı süreç muhakeme olacaktır.
Mahkemelerin varlığı ve yargısal faaliyeti her ülke için maddi bir gerçekliktir. Yargının ve yargısal faaliyetin anlam kazanmasının önkoşulu siyasi gücün etki ve denetiminden uzak olmasıdır. Uygar ülkelerin, çağdaş toplumların hukuk ve yargı standardının gerisinde kalmamak, yurttaşların hukuk güvenliğini sağlamasının yanında, ülkenin itibarı ile de doğru orantılıdır.
İlk anayasasını (Kanuni Esasi) 1876’da yapmış bir toplumun hukuk, yargı ve yargı kurumsallığı açısından olması gereken yer ile sürüklendiği yerin sorgulanması gerekmektedir. Yine yasama, yürütme ve yargı arasındaki pozitif denge için zorunlu olan kuvvetler ayrılığı açısından bulunduğumuz yerin ciddi bir sorgulanmaya ihtiyacı vardır.
Hoyrat tasfiye
1982 Anayasası’nda 12 Eylül’ün izlerinin silinmesi ve demokratikleşme gerekçesiyle yapılan bir dizi değişikliğin ardından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (yarı başkanlık sistemi) ile ortaya çıkan tablo son derece düşündürücüdür: Kişisel güç ve otoriteye dayalı bir sistem inşa edilirken, kuvvetler ayrılığına dayalı kurumsallık hoyratça tasfiye edilmiştir!
Kişisel güç ve otoritenin devletleşmesi, devletin de kişiselleşmesi sonucunu doğuran yeni sistemin, kurumları oluşturulurken, Cumhuriyetle yaşıt, geleneksel kurumlar birer birer ortadan kaldırılmaktadır. Kurumsallığın yerini keyfiliğin aldığı yeni sistemle dengesi bozulan, hafızası yok edilen devletin yarattığı boşlukla birlikte birikimsizliğin, ayaküstü verilen kararların ağır faturaları her geçen gün daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak atılan yanlış adımlar, içeride ve dışarıda çözümü ve telafisi giderek zorlaşan sorunlar yumağı olarak geri dönmektedir.
İtibarın temeli
Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Yargıtay, Danıştay ve diğer yüksek yargı organlarının, yakın geçmişte birer güven kurumu olmalarının nedenleri üzerinde düşünülmelidir. Bu itibar, kurumsallık, karar ve işleyişlerindeki bağımsızlıkla var olagelmiştir. Kurumsallaşma ve süreç içinde olgunlaşmanın sağladığı itibar ve güvenin, tek adamın inisiyatifine dayanan yeni dönemde sürdürülmesi olanaksızdır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan ve çağdaş devletler ligine sokan hukuk konstrüksiyonu, devlet binasının taşıyıcı sistemi, kiriş ve kolonlarının esaslı biçimde zedelendiği inkâr edilemez bir gerçekliktir. İçeride güven ve istikrar, dışarıda itibarın ilk koşulu olan hukuk devleti, yargı bürokrasisinin siyasi etkiden uzak oluşu ve bağımsız yargı açısından asgari standardın çok gerisinde bulunduğumuz açıktır.
Hukuk ve yargıdan beklenen, adalet arayanların savunma kalkanı ve sığınağı olmasıdır. Hukuk ve yargının, siyasi gücün saldırı mızrağına, kamçısına dönüşmesi halinde, tarihte çokça örneği görülen trajedilerin tekrar yaşanması kaçınılmazdır.
Tarihi sorumluluk
Tarih, her yurttaşın kendisini hukuk güvencesi altında hissedeceği çağdaş demokrasi ve hukuk devletinin, siyasi gücün bir lütfu olarak değil, bireysel ve kolektif çabaların sonucu gerçekleşebildiğini göstermektedir. Bu nedenle, hukukçuların, hukuk kurumlarının ve baroların, siyasi güce karşı bireysel ve kurumsal bağımsızlıkları konusunda son derece titiz davranmaları gerekmektedir. Hukuk kurumlarının, yasama, yürütme ve yargı üçgenindeki hassas dengenin korunması konusunda gösterecekleri duyarlılık, demokrasimizin geleceği ile doğrudan ilişkilidir.
Kuvvetler ayrılığının önce fiilen, sonrasında hukuken ortadan kaldırılıp siyasi erke bağlı yapılara dönüştürülmesine doğrudan ya da dolaylı katkıda bulunmanın tarihsel sorumluluğunun taşınamayacak kadar ağır olduğunun akıldan çıkarılmaması gerekmektedir.
Av. Hüseyin Özbek
Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Aşı karşıtlarına kötü haber!
- İstenilen gramda yapılıyor, gün geçtikçe rağbet artıyor
- Kimi sigara basıyor kimi kolonya döküyor
- Özel'den '1 Mayıs' açıklaması
- Tuncer Bakırhan'dan Saraçhane'de '1 Mayıs' mesajı
- Taksim'de 1 Mayıs ablukası
- Ekrem İmamoğlu'ndan 1 Mayıs mesajı...
- Bir süredir kendinizi kötü mü hissediyorsunuz? Depresyon
- Türkiye'deki sağlık sistemi ne durumda? Mersin Tabip Oda
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
En Çok Okunan Haberler
- Memur ve memur emeklileri ne kadar zam alacak?
- Kılıçdaroğlu'ndan Erdoğan'a sert tepki
- Erdoğan'dan 'Özgür Özel' açıklaması
- Özel tarihi görüşme sonrası ilk kez konuştu
- 'Tek sorumlu benmişim gibi...'
- Huzurevinde bıçaklı saldırı!
- ENAG nisan ayı enflasyon verilerini açıkladı
- 'Beklenen olmadı, AK Parti geç kalıyor'
- Ayyüce Türkeş'in hedefi Atatürk dönemi!
- Sınavdan 98 puan alan şehit çocuğunu elediler