Milli ve bağımsız olmak! - Prof. Dr. Şaduman HALICI
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Milli ve bağımsız olmak! - Prof. Dr. Şaduman HALICI

17.01.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Son günlerde ülkemizin ve milletimizin yaşadığı derin ekonomik bunalımın sorumlusunun kim olduğu sorusu sıkça soruluyor ve Merkez Bankası olarak yanıtlanıyor. Bu yanıt verilirken de bankanın bağımsız karar alamaması gerekçe gösteriliyor. Yanıta ve gerekçeye katılıyorum. Katılmakla kalmayıp tarihte yolculuk yapıyor ve İnönü’nün 1930’lardaki direncini bir kez daha saygı ile anıyorum. Zira Merkez Bankası’nın içerden ve dışardan gelen tüm engellere karşın bağımsız olmasını İsmet İnönü’ye borçluyuz. “İş”te kısa öyküsü...

Bir devlet bankası kurulması yolundaki ilk somut adım, aslında daha 1925 yılında Osmanlı Bankası’nın imtiyaz süresi uzatılırken, bu süre içinde bir devlet bankası kurulmasına itiraz etmeyeceği kaydı konarak atılır.

İŞ BANKASI ÇEVRESİ

1927 yılında Başbakan İsmet Paşa, “Bir seneye kadar bir zaman zarfında Cumhuriyet bankasının küşadının müesser olacağını ümit ediyorum” der ve konuyu gündeme taşır. Açıklama, İş Bankası çevresini hemen harekete geçirir. Banka Genel Müdürü Celal (Bayar) Bey, Hollanda bankası İdare Meclisi Başkanı G. Vissering’i Türkiye’ye getirir. Onun çeçimi bilinçlidir. Çünkü Vissering, bir ticaret bankasının devlet bankası haline dönüşmüş olduğu Hollanda vatandaşıdır. Hazırlayıp Haziran 1928’de banka yönetimine sunduğu raporunda ulusal bir ticaret bankasının merkez bankası haline dönüştürülebileceği seçeneğini özellikle vurgular. Celal Bey de bu raporla birlikte kendi raporunu Başbakan İnönü’ye götürür, sermayesinin tümü devletin olacak bir banka şekline karşı çıkar. Vissering’in merkez bankasının ana görevleri arasında saydığı konuların önemli bir bölümünün İş Bankası tarafından zaten yapılmakta olduğunu, diğer görevlerin ise İş Bankası gibi deneyimli bir bankaya, gerekli hukuksal değişiklikler yapıldıktan sonra verilebileceğini söyler. Bayar, bağımsız bir banka kurulması halinde İş Bankası’nın pozisyonunda yüzde elli oranında bir düşme olacağını, buna karşı alınacak önlemlerin ne olacağını bilemediğini vurgulayarak da endişesinin kaynağını açıklar.

Oysa Başbakan İsmet Paşa, Merkez Bankası’nın “bağımsız bir kurum olmasını, diğer özel bankalarla ilişkisi olmak şöyle dursun, devlete karşı da bizzat Maliye Vekâleti’ne karşı da görevinin gerektirdiği dürüstlük ve sertlikte” davranmasını sağlayacak bir statüde kurulmasını istemektedir. Bu nedenle hem Vissering’in hem de Bayar’ın raporlarını hasıraltı eder.

ALMAN UZMANLAR GEREKLİ BULMUYOR

1929 yılına gelindiğinde Dünya ekonomik bunalımının Türkiye’ye etkileri bir devlet bankasının kurulmasını acil çözüm haline getirir. Başbakan, Aralık 1929’da devlet bankasının milli ve bağımsız olarak kurulacağını bir kez daha vurgular. Hükümet bir yandan Almanya’dan uzman çağırır. H. Schacht, işlerinin yoğunluğu yüzünden gelemez. Yerine K. Müller’i gönderir. Müller bir rapor hazırlar ve Schacht bu rapor üstünde yorumlarını içeren ikinci bir rapor kaleme alır. Ocak 1930’da bizzat Başbakan tarafından incelenen raporlar ne hazırlandıkları dönemdeki Türk ekonomisindeki gelişmeleri ve bu gelişmelere karşı alınmış olan önlemleri ne de böyle bir banka kurulması yönünde ülkedeki genel eğilimi dikkate almıştır. Zira bankanın kuruluşuna bile karşıdır.

OSMANLI BANKASI TELAŞ İÇİNDE

Hükümet geri adım atmaz, kendisi çalışma yapar. Ancak bu kez de Osmanlı Bankası’nın direnci ile karşılaşılır. Zira kurulacak Devlet/Merkez Bankası, Osmanlı Bankası’nın imtiyazlarının bir kısmını elinden almakla kalmayacak, üstelik onu kontrol olanağına da sahip olacaktır. Ocak ayı başında Türkiye’ye gelen Osmanlı Bankası Direktörü M. Sorbiye, Maliye Vekili de dahil olmak üzere geniş çevrelerle ilişkiye geçer. Devlet Bankası kurulmasını şimdilik zorunlu görmediğini açıklar, bir takım önkoşulların sağlanması ile bankasının gerekli tüm nakdi yardıma hazır bulunduğunu da adeta bir müjde gibi sunar. Ancak önerileri “devletin haysiyetini rencide edecek” nitelikte bulunur. Sorbiye’nin “muamelata dair” yardım önerisi de reddedilir. 

DİRENİŞ

İsmet Paşa, devlet bankasının “milli ve müstakil” çerçeve içinde kurulacağını bir kez daha yinelerken hükümet de bir tasarı hazırlar. Tasarı, milletvekilleri ve bankacılardan oluşan bir komisyon tarafından incelenir.  Komisyonda başta Celal ve Mahmut (Soydan) beyler olmak üzere yine İş Bankası çevresinin direnci ile karşılaşınca konunun bir kez daha yabancı bir uzmana incelettirilmesine karar verilir.  İnceleme görevi, Lozan Üniversitesi’nden Prof. Leon Mort’a verilir. Mort’un önerileri, hükümetçe hazırlanan tasarıdaki esaslardan çok, İş Bankası çevrelerinin görüşlerine uygundur. Hükümet, millilik ve bağımsızlık konusunda taviz vermez. Tasarı büyük bir değişikliğe uğramadan çok hızlı bir şekilde 11 Haziran 1930’da Meclis’te görüşülerek yasalaştırılır. 

BANKA SERMAYESİ

Banka kurulması ile ilgili hazırlıkların ilerlediği bu dönemde, bankanın kurulması için tek engel, kaynak sağlanmasıdır. Bu sorun da kibrit tekeli karşılığı yapılan bir istikrazla (borçlanmayla) çözümlenir. Borç, 14 Haziran 1930’da The American Turkish Investment Corporation ile kibrit inhisarı işletmesinin devri için yapılan anlaşma karşılığı ile sağlanır. Böylece gerçekte Türkiye borç ödemeyecek yılda 200 bin TL gelir elde edecektir. Anlaşmanın 15 Haziran 1930’da TBMM’deki görüşmeleri sırasında bu istikrazın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın kurulmasında kullanılacağı da vurgulanır. 

Böylece uzun çaba ve müdahalelerden sonra TC Merkez Bankası “memleketin iktisadi inkişafına yardım gayesi” ve “Türkiye’de banknot ihracı imtiyazını münhasıran haiz olmak üzere” milli ve bağımsız olarak kurulur. 3 Ekim 1931 günü de faaliyete geçer. İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde de bankanın bu statüsü hep korunacaktır. Neden acaba?

PROF. DR. ŞADUMAN HALICI

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025