Ölümler üzerine yazdıklarım oldu; tanıdıklarımdı, saygı duyduklarımdı. Gönülden yazdım, ne kadar anlatabildim o insanları, bilemiyorum.
Tanımadığım/tanışmadığım bir insan için yazabilmek güç. Ancak söylemlerini değerlendirebilirim. “Kardeş, yoldaş” vb. nitemele yapabilmem olanaksız. “Derviş” de denildi! Kuşkusuz ki her ölüm üzüntü verir ve erkendir.
Sırrı Bey’in bir filmini izledim. Çok güldüm. O kadar!
Kendisi biliyor muydu, bilmiyorum. Kurucu partinin bir mensubu mahkûmiyetine ilişkin kesinleşmiş kararını vermişti; ne yapılabileceğini sormuştu. Yaşamını bitirdikten sonra iyiyi, güzeli, doğruyu aradığı söylendi. Her zaman doğru yerde olduğu açıklandı. Söyleyenlere sormak gerekir mi? Yargılanırken neden sustunuz?
Sırrı Süreyya Bey’in vasiyetini ise kurucu partinin genel başkanı “derhal” açıkladı. Keşke kendisi daha önce kamuoyu ile paylaşabilseydi, öğrenseydik!
Ama yazdığını biliyorduk. 24 Aralık 2024 tarihinde bir haber sitesinde yazmıştı: “Bu ülkenin yenisi kurulurken şöyle olmuş: Allah her alandan haşa silinirken, devlet kendisini Allah yerine koymuş ve kendisine karşı işlenen suçlar için kendisini Allah ile bir tutup had çizmiştir...”
Cumhuriyeti içselleştirmiş hiçbir hukukçunun katılamayacağı/ katılmayacağı hukuksal(?) bir değerlendirme. Bir tarihçimiz ile bir eğitimcimiz yanıtını verdiler. Cumhuriyet’te yazarlarımız emekli büyükelçi Ahmet Süha Umar ile Zülâl Kalkandelen gerektiği biçimde Sırrı Bey için yazdılar. (7 Mayıs 2025)
Dünyadan ayrılması üzerine partilerimizin büyük çoğunluğu birleşti. Farklılıkların birleşmesi değerlidir. Nedense milliyet üzerinden siyasete değinilmemesi ise düşündürücü. Sonrasındaki gelişme: “Hoşgeldin emperyalizm” oldu! Ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte Cumhuriyet sorgulanmaya başlandı.
“Yazı-tura...” yazısında da aynısını söylemiyor muydu Sırrı Süreyya Önder?
HAMDİ YAVER AKTAN
YARGITAY ONURSAL
DAİRE BAŞKANI