Varlık Vergisi gerçeği - Artun DAYIOĞLU
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Varlık Vergisi gerçeği - Artun DAYIOĞLU

21.11.2021 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Son günlerde, tek partili döneme ilişkin eleştirilerden olan Varlık Vergisi yeniden gündemde. Önce bir dizide geçen sahneler, sonra Garo Paylan’ın “Hesaplaşılsın” çıkışı ve en son Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Varlık Vergisi’nin altında inim inim inleyen azınlıklarla helalleşeceğiz” söylemi sonrası yandaş medyada da aynı kalemden çıkmış, yanlı yayınlarla gerçeği saptırma yarışı başladı.

Ülkemizde, yakın tarihin belli kesimler tarafından sürekli çarpıtılması, bu çarpıtmaların özellikle internet sayesinde virüs gibi yayılması sonucu, gerçek ve gerçek olmayanın iç içe girmesi oldukça kolay hale geldi. Cumhuriyet tarihinde önemli bir yeri olan Varlık Vergisi’nin nedenlerinin ve sonuçlarının popülist politikalara feda edilmemesi için bazı gerçekleri bilmekte fayda var. Gelin hep birlikte bu gerçekleri inceleyelim.

EKONOMİYE NEFES ALDIRMAK

Yıl, 1942. Savaşın şiddetinin doruk noktasına ulaştığı, İsmet İnönü’nün akılcı hamleleriyle Türkiye’nin dünya savaşına girmesinin ustalıkla engellendiği bir dönem. Türkiye, fiili olarak savaşmamasına rağmen, ekonomisi İkinci Dünya Savaşı’nın altında ezilmiş, milli savunma giderleri bütçede yüzde 45’lere çıkmış, 18 milyon nüfusa sahip fakir bir ülkedir. 

Varlık Vergisi, Nazilerin Batı sınırımıza, Sovyet ordularının ise doğu sınırımıza dayandığı bir dönemde kanunlaşmıştır. Bu vergi, kış aylarına girilirken sınırlarımızı koruyan 1 milyon askerin ve tüm varlıklarını tüketmiş, enflasyonun yüzde 70’lere çıktığı bir ülkenin acil para ihtiyacının karşılanması için olağanüstü bir dönemde varlıklar üzerinden bir defalık alınan olağanüstü bir vergidir.

Böyle bir verginin yaratılmasının nedenlerini özetlemek önemlidir. Osmanlı’dan Cumhuriyete, sanayisi olmayan borç içerisinde bir ekonomi, fakir ve karnını doyurmakta zorlanan bir halk miras kalmıştır. Cumhuriyetin tüm çabalarına rağmen gelir adaletsizliği ortadan kaldırılamamıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve savaş ekonomisine girilmesiyle var olan bu adaletsizlik daha da artmıştır. O günlerde Anadolu açlıkla sınanırken İstanbul’da çoğunluğu gayri müslimlerin oluşturduğu bir kesim ise zenginliklerine zenginlik katmıştır. Bunların çoğunun gayri müslimlerden oluşması toplumda, adaletsizliğe karşı öfkenin, ne yazık ki ırkçı boyutlara ulaşmasına sebep olmuştur. Varlık Vergisi, bir yandan bu öfkeyi biraz da olsa azaltmayı hedeflerken, asıl olarak savaş sırasında oluşmuş karaborsa zenginliklerini bu kişilerden almayı ve yukarıda bahsedilen zorlayıcı koşullar içerisinde ekonomiye nefes aldırmayı amaçlamıştır.

BİÇİMSEL AYRIM

Kanuna göre, tüm mükellefler ayrım gözetilmeden vergi ödemek zorundaydılar. Ayrım ise sıradan mükelleflerin vergileri belirli bir hesaba göre hesaplanacakken, büyük iş adamlarının ödeyecekleri vergilerin il ve ilçelerde kurulacak komisyonlar tarafından belirlenecek olmasındaydı. Bu komisyonların, varlıkları tespit etmek için bir ay zamanı vardı ve vergiler belirlendikten sonra uzatmalı en geç 30 gün içerisinde ödenmesi gerekiyordu. Vergilere mükerrer olmadığı sürece itiraz etme hakkı yoktu ve vergilerini ödemeyenlerden, vergilerin haciz veya sürgün yoluyla zorla alınması kararlaştırılmıştı.

GERÇEKDIŞI ALGI

Bu sert yöntem sonucu, 114 bin 368 kişiden yaklaşık 315 milyon TL vergi geliri sağlandı.(1) Bu miktar o dönemdeki bütçenin yüzde 80’ine denkti. Peki, vergiyi ödeyenler kimlerdi?

O yıllarda, büyük işletmeler genellikle İstanbul’daydı. İstanbul’daki mükelleflerin de yüzde 87’sini gayri müslim ve yabancılar oluşturuyordu. Verginin 30 milyon lirasını yabancılar, 70 milyon lirasını İstanbul’da yaşayan azınlıklar ve 214 milyon liranın neredeyse tamamını İstanbul ve Anadolu’da yaşayan Türkler vermiştir.(2) Yani verginin büyük bölümünün gayri müslimlere ödetildiği doğru değildir.

Varlık Vergisi konusunda yapılan tartışmalar çoğu zaman yanlış ve kasıtlıdır. Varlık Vergisi’nden bahsedenler nedense savaş yıllarında bütçeye 226 milyon TL gelir getirmiş, fakir köylüden ve çiftçiden alınmış Toprak Mahsulleri Vergisi’nden bahsetmezler. Ya da adı Hayvanlar Vergisi olan ve yine fakir köylünün hayvanından toplanan 135 milyon TL’den bahsetmezler.(3)

DOĞRU SEÇİLMELİ

Bu dönem, İkinci Dünya Savaşı’nda 70 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiği, yaşamla ölüm arasında karar vermek zorunda olan hükümetin, din ve ırk ayrımı yapmadan tüm vatandaşlarından kazançlarına göre çok yüksek vergiler istemek zorunda kaldığı bir dönemdir. Alınan diğer vergilerin hiçbirinden bahsetmeden Varlık Vergisi’ni gayri müslimlere karşı ırkçı bir politika olduğunu söyleyerek yargılamak oldukça yanlış ve yanlı bir yaklaşımdır.

Bu vergiler toplanırken birtakım hak ihlali ve yanlış uygulamaların olduğu da doğrudur. Ancak bu ihlaller genel bir politikanın sonucu değil, bireysel hataların sonuçlarıdır. Çünkü dönem savaş dönemidir, hataların olması ve bunların denetiminde yaşanan sorunlar o yıllar için oldukça normaldir.

Günümüze gelirsek, geçmişle hesaplaşmak hatta özür dilemek insanlar gibi siyasi partilerin de ihtiyaç duyduğu bir özeleştiri mekanizmasıdır. Ancak siyasi partiler bu özürlerin kapsamını doğru belirleyemez ve özür dileyecekleri olayların doğrusunu halka anlatmazlarsa, yapılan özürler, tarihi yalanlarıyla kirletmek isteyen belli kesimlerin elinde, gerçek tarihi değiştirmenin birer argümanı haline gelir.

ARTUN DAYIOĞLU

BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ

DİPÇE

(1) 
Cahit Kayra, Savaş Türkiye Varlık Vergisi, Tarihçi Kitabevi, İstanbul, 2011, s.209-219.
(2) 
Cahit Kayra, Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü 1923-1950 Devletçilik Altın Yıllar, Tarihçi Kitabevi,

İstanbul,2018, s.295.

(3) Ibid.,300.

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025