Örsan K. Öymen

28 Şubat kumpası

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Yaklaşık bir yıl önce, emekli komutanlar ve askerler Çevik Bir, Çetin Doğan, Hakkı Kılınç, Cevat Temel Özkaynak, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Yıldırım Türker, İlhan Kılıç, Aydan Erol, Kenan Deniz, Ahmet Çörekçi, Çetin Saner, İdris Koralp ve Vural Avar, hukuka aykırı bir biçimde tutuklandılar.

Böylece, “Ergenekon”, “Balyoz”, “OdaTV”, “Casusluk” ve “Gezi” adıyla anılan sahte yargı süreçlerine ve kumpaslara bir yenisi daha eklendi, yargı bağımsızlığını güvence altına alan anayasanın 138. maddesi, AKP hükümeti tarafından bir kere daha ihlal edildi.

***

1990’lı yıllarda Türkiye’de, laiklik karşıtı siyasi örgütlenmeler ve laiklik karşıtı terör örgütlenmeleri, paralel biçimde yükselişe geçti. 

Refah Partisi, 1991 genel seçimlerinde %17 oy aldı ve 1995 genel seçimlerinde %21 oy alarak birinci parti oldu.

1990 yılında, Atatürkçü Düşünce Derneği kurucu genel başkanı-hukukçu Muammer Aksoy, ilahiyatçı-yazar, SHP parti meclisi üyesi Bahriye Üçok, yazar-araştırmacı Turan Dursun, gazeteci-yazar Çetin Emeç; 1993 yılında gazeteci-yazar Uğur Mumcu; 1999 yılında siyaset bilimci-yazar Ahmet Taner Kışlalı katledildi.

1993 yılında yazar Aziz Nesin’in ve Alevi sanatçıların hedef alındığı Sivas’taki olaylarda, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Hasret Gültekin, Edibe Sulari, Asaf Koçak, Behçet Aysan, Mehmet Atay, Uğur Kaynar, Muammer Çiçek’in de bulunduğu 33 sanatçı ve Pir Sultan Abdal Derneği üyesi yakılarak katledildi.

Söz konusu aydınlar katledilmeden önce, yıllarca RP’li siyasetçiler ve onları destekleyen yayın organları tarafından hedef gösterildi!  

Laiklik karşıtı kesimin, üniversitelerdeki başörtüsü yasağından dolayı kendisini mağdur ilan ettiği yıllarda, laikliği ve Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerini savunanların can güvenlikleri bile yoktu!

Bu yıllarda en büyük mağduriyeti yaşayanlar, üniversitede başörtüsü yasağına maruz kalanlar değil, laiklik karşıtı teröristler tarafından katledilenler, laikliği ve cumhuriyet devrimlerini savunanlardı.

***

28 Şubat 1997’de, RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın başbakan, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in başbakan yardımcısı olduğu koalisyon hükümeti döneminde, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında toplanan Milli Güvenlik Kurulu, laiklik karşıtı örgütlenmelerin önlenmesine yönelik bazı somut önerilerde bulunan bir bildiri yayımladı. 

Bu gelişmeden sonra hükümet ile cumhurbaşkanı, hükümet ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında gerginlikler yaşandı, DYP’den birçok milletvekili, RP ile koalisyon ortaklığına karşı çıktı, birçok DYP milletvekili istifa etti ve RP-DYP koalisyon ortaklığı için gerekli çoğunluk ortadan kalktı, hükümet düştü.

***

Bunun üzerine, “ikinci cumhuriyetçi” neoliberaller ile birlikte, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç gibi RP’li siyasetçiler, “postmodern darbe” söylemine başvurdular. Oysa ortada ne bir darbe vardı ne de bir darbe girişimi. 

ABD destekli 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri konusunda yeterince sesini çıkarmayan laiklik karşıtı siyasetçiler, teokrasiyi demokrasi olarak pazarladılar. Üniversiteler ve medya da bu kirli oyuna alet oldu!

Erdoğan, Gül ve Arınç daha sonra AKP’yi kurdu; AKP iktidar oldu ve 2008 yılından itibaren, demokratik, laik, hukuk devletini ortadan kaldırarak anayasal düzeni yıktı ve sivil darbe yaptı!

1997’de anayasal düzen hatırlatması yapan, bugün 70 yaşın üzerinde ve ciddi sağlık sorunları olan komutanlar ise darbe yaptıkları iddiasıyla hapishaneye yollandı!

İşadamı Osman Kavala’nın ve eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın hukuka aykırı biçimde hapishanede tutulmasını eleştirenlerin, 28 Şubat kumpasından dolayı hapiste yatan komutanlara ve askerlere sahip çıkmamaları, büyük bir çelişki ve ikiyüzlülüktür. 

ABD ve Avrupa Birliği emperyalizmi, “Ergenekon”, “Balyoz”, “OdaTV” ve “Casusluk” kumpaslarında nasıl üç maymunu oynadıysa, 28 Şubat kumpasında da aynı tavrı sergilemektedir! Muhalefetin, bu konuda ABD’nin ve AB’nin gölgesinde kalması ise utanç vericidir!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları