Örsan K. Öymen

Türkiye yok ediliyor

26 Ağustos 2024 Pazartesi

29 Ekim 1923 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti, AKP iktidarı döneminde ortadan kaldırılıyor. Cumhuriyetin özündeki ilkelerden birisi olan laiklik bertaraf edilerek, bir yandan cumhuriyetten teokrasiye geçiliyor, yani halkın egemenliğinden, ruhban sınıfının egemenliğine geçiliyor, bir yandan da millet kavramının yerine ümmet kavramı devreye sokuluyor, böylece Türkiye ve Türklük de ortadan kaldırılmış oluyor. 

Laiklik ilkesi cumhuriyetin özündeki ilkelerden birisi olduğu gibi, laiklik ve milliyetçilik ilkeleri de birbirini tamamlayan ilkelerdir. Çünkü milliyetçilik bir ümmet kavramına değil, bir millet, bir ulus kavramına dayanır. Bir milleti tanımlayan en önemli unsurlardan birisi resmi dilidir, ancak ondan daha da önemlisi vatandaşlıktır, vatanın paydaşı olmaktır, anayasadır, toplum sözleşmesidir. 

Din, bir milleti tanımlayan unsur değildir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları farklı dinlere ve mezheplere üye olabilirler veya dinsiz de olabilirler. Bir kişiyi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapan şey Müslüman, Hıristiyan, Musevi, şamanist, Sünni, Alevi, ateist, agnostik, deist olması değildir. Eğer insanların, dinine, mezhebine, felsefi görüşüne göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve bu anlamda Türk olup olmadıklarına karar verilseydi, bugün Türkiye’de yaklaşık 85 milyon vatandaş olmazdı, onlarca milyon insanın vatandaşlıktan çıkartılması gerekirdi. 

***

AKP’yi yönetenlerin milliyetçilikle uzaktan yakından ilgileri yoktur. Aynı durum AKP hükümetini destekleyen MHP yönetimi için de geçerlidir. Çünkü laiklik ilkesine karşı olan siyaset kategorik olarak milliyetçi olamaz. Ümmetçi insan milliyetçi olamaz. Müslüman ümmetini Türk milletinin önünde gören bir insan milliyetçi olamaz. Konu bu kadar açık, seçik, kesin ve basittir. 

Eğer bir siyasetçi bir Türk ile bir Pakistanlıyı, Malezyalıyı, Katarlıyı, Suudi Arabistanlıyı, Suriyeliyi, Mısırlıyı, Iraklıyı, İranlıyı, Afganistanlıyı, Somaliliyi, Sudanlıyı Müslüman oldukları için özdeşleştiriyorsa, o kişi kesinlikle milliyetçi olamaz. 

Eğer Türkiye’nin sınırları kevgire çevrilmişse, sadece müslüman oldukları için milyonlarca göçmenin ve sığınmacının Türkiye’ye yerleşmesine izin verilmişse, bunun sonucunda Türkiye göçmen ve sığınmacı sayısı açısından dünya rekoru kırmışsa ve demografik, kültürel bir asimilasyon sürecine girmişse, vatandaşlık satılık bir hale gelmişse, dünyadaki tüm ülkeler ulusal çıkarlarını korurken, Türkiye ulusal çıkarlarını korumuyorsa, bu milliyetçiliğin ayaklar altına alınmasıdır. 

Eğer Türkiye’de, Türkçe ve Türkçe’den sonra en yaygın olarak konuşulan Kürtçe yerine, dini gerekçelerle Arapça el üstünde tutuluyorsa, Anadolu ve Trakya kültürü yerine, Arabistan çöl kültürü yüceltiliyorsa, bu milliyetçiliğin ayaklar altına alınmasıdır. 

Eğer Türkiye’de, eğitim sisteminin dinselleşmesiyle; “4+4+4” eğitim modeliyle; İmam Hatip okullarının imam ve müftü yetiştiren meslek okulları olmaktan çıkıp, standart eğitim sisteminin parçası haline gelmesiyle; İmam Hatip okulu, Kuran kursu, İlahiyat fakültesi enflasyonuyla; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve dernek, vakıf adı altında örgütlenen tarikatların, cemaatlerin, Milli Eğitim Bakanlığı’nı kuşatmasıyla; bir millet hem cehalete sürükleniyorsa hem de millet bilinci ortadan kaldırılıyorsa, bu milliyetçiliğin ayaklar altına alınmasıdır. 

Eğer Türkiye’de devletin tüm kurumları laiklik karşıtı odakların istilası altındaysa, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı, Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı laiklik karşıtı ümmetçilerin kontrolüne girmişse, bu milliyetçiliğin ayaklar altına alınmasıdır. 

***

Ayrıca AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan, milliyetçiliği ayaklar altına aldıklarını zaten açıklamıştı. 

Bu durumda milliyetçilik konusunda en büyük çelişkiyi yaşayan kişi, “Milliyetçi” Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları