Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu; İstanbul’un yine CHP’li Esenyurt, Beşiktaş, Şişli, Beylikdüzü, Beykoz, Büyükçekmece, Gaziosmanpaşa, Avcılar ilçe belediye başkanları; CHP’li belediyelerin yüzlerce yöneticisi; Adana’nın CHP’li Seyhan ve Ceyhan ilçe belediye başkanları aylardır tutuklu ve hapiste.
Geçtiğimiz hafta da CHP’li eski İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve onunla birlikte onlarca belediye yöneticisi ve CHP’li Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek tutuklandı; CHP’li Adana Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve CHP’li Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere gözaltına alındılar.
Halkın seçtiği CHP’li belediye başkanlarının tutuksuz yargılanma olanağı varken tutuklanmaları; CHP’li belediyelere yönelik operasyonların, Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı mücadelesine girişmesiyle ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim talebiyle başlaması; “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın “Belediyeleri silkeleyin” açıklamasından sonra bu operasyonların hız kazanması; bugüne kadar hiçbir AKP’li belediye başkanının, hakkındaki iddialar nedeniyle tutuklanmamış olması; AKP iktidarında daha önceki yıllarda tutuklanan yüzlerce gazetecinin, yazarın, akademisyenin, askerin, siyasetçinin, aylarca, yıllarca tutuklu kaldıktan sonra beraat etmiş olmaları; AKP’nin CHP’liler hakkındaki yolsuzluk iddialarının ve yargının bağımsız olduğu iddiasının inandırıcılığını çökertmektedir.
Nitekim yapılan tüm kamuoyu araştırmaları da, halkın çoğunluğunun, AKP’nin iddialarına inanmadığını kanıtlamaktadır.
***
CHP Genel Başkanı Özgür Özel de, İstanbul’daki operasyonların başka illere de yayılmasından sonra isyan ederek şu açıklamaları yaptı:
“Bak o meydanlarda şu anda prova yapıyoruz. 81 ilde sen fragman izliyorsun, fragman. Korku filmini izleteceğim sana. Sen kötüleş, senden beter kötüleşmeyen ne olsun... Korku filmini size izletmeyen ne olsun. Fragman izliyorsunuz 2 milyon kişiyle. Gün gelecek bak, sandığı ortadan kaldırmaya kalkma. Efendi gibi sandıkla gideceksin... 2 Kasım’a sen sandık koymazsan, kasıma ben bir sandık koyarım. Koyar mıyım, koymaz mıyım hep beraber bakarız... Yok, sen sandığı elden almaya kalkarsan, sandığı hangi ellerle kurduysak, o ellerle kurtarırız. O eller Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, İsmet Paşa’nın elleri. Memleketi önce kurtaran, sonra da biz kazandık diye kılıçla, kalkanla, tüfekle değil, sandıkla yöneten eller onlar. O sandık kurulana kadar ne mücadele verildiyse, o sandık korunsun diye de o mücadele verilir. Ondan sonra Mısır’daki meydanı izlediğiniz gibi televizyondan izlersiniz Türkiye’deki o demokrasi meydanlarını... Kimseyi darbeyle tehdit etmiyoruz. Kimseyi kaba kuvvetle tehdit etmiyoruz. Ama birisi darbeye kalkarsa, sandığı almaya kalkarsa, birtakım yollarla bu milletin elinden seçimi almaya kalkarsa, bu millet kendi elleriyle sandığı geri getirir. Ondan hiç kimse fazladan kabadayılığa girişmesin... Afişini yasaklat, fotoğrafını yasaklat, pankartını yasaklat, sesini yasaklat. Bir vesikalığını koyacağım oraya yine yenecek seni. Hadi senin devletin bütün imkânlarına karşı Ekrem başkanın bir vesikalığı. Var mı cesaretin?... Devletin ordusuna, devletin hâkimine, savcısına, MİT’ine bilmem neyine güvenip, kumpasla, bilmem neyle, planla, programla bu işin başında kalamazsınız. Bu ülke bu sandığı nasıl getirdiyse öyle korur kardeşim... Ben şimdi halkı eylem yapmak üzere önceden bildirdiğimiz, etrafında güvenlik önlemlerinin alındığı meydanlarda demokrasi eylemlerine davet ediyorum. Sokağa davet edeceğim günü ben bilirim. O gün sen ne hale düşeceğini kendin düşün. Ama bana bu milleti sokağa davet ettirme. Aklını başına topla.”
***
Türkiye’nin, azınlıktaki bir iktidar odağının inadı, hırsı ve çıkarı sonucunda bu aşamaya geçmesi, gerçekten trajiktir!