1961 Anayasası
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

1961 Anayasası

24.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

1961 Anayasası’nı yapan Kurucu Meclis’te Cumhuriyet Halk Partisi temsilciliği (6 Ocak 1961-25 Ekim 1961) yapan Dr. Alev Coşkun’un bu konuda bir yazısı dururken benim aynı konuda yeni bir yazı yazmaya kalkışmam densizlik olmaz mı? Bence olur! O halde bu konudaki yazısını birlikte okuyalım. 

DEMOKRATİK BİR ANAYASA (1)

1961 Anayasası demokrasinin temellerini geliştirmiş ve pekiştirmiştir. Türk siyasal yaşamı güçler ayrılığı esasına dayalı, millet egemenliğini koruyan, iki meclisli (Millet Meclisi ve Senato) çağdaş bir anayasaya kavuşmuştur. Bireyin devlet yönetimine katılmasına olanak tanınması, nispi temsil seçim sisteminin kabul edilmesi ile Meclis aritmetiğinin temsilinde adaletin sağlanması, özellikle siyasal partilerin anayasal güvenceye kavuşturulması çok önemli adımlardı. 

Bu konuda anayasada “Siyasal partiler ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar, demokratik, siyasal yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır” kuralına yer verilmiştir (Md. 56/3). Daha adil bir temsili öngören nispi temsil seçim sisteminin kabul edilmesi de son derece önemlidir. 

1961 Anayasası İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tüm Avrupa’da gelişen demokratik ve çağdaş anayasalardan (Fransız, Alman, Belçika, İtalya, İskandinav ülkeleri gibi) esinlenmiş ve tartışmaya yer bırakmayacak biçimde evrensel kuralları benimsemiştir. 

İNSAN HAKLARI VE ÖZGÜRLÜKLER KURAMI

1961 Anayasası, 2. maddesinde devlet yaşamını düzenleyen temel ilkeleri saptamıştır. Bu ilkelerin içerisine ilk kez, “İnsan Haklarına Dayalı Devlet” kavramı girmiş, insan hakları kavramı devletin temelleri içine alınmıştır. Anayasa, insanın doğuştan kazandığı hakları korumakla yetinmeyip, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için devlete gerekli koşulları hazırlaması yönünde görev vermiştir! (Md.10) 

Üçüncü binyıla girerken uygar dünyada önem kazanan insan hakları anlayışının ulaştığı son aşamaları, 1961 Anayasası çok önceden görmüş ve kurallaştırmıştı. 

1961 Anayasası’nda, “temel haklar ve özgürlükler” devletin kuruluşunu düzenleyen esaslardan önceye alınmıştır. Anayasa, böylece temel hak ve özgürlüklerin taşıdığı önemi vurgulamak istemiştir. 

Temel hak ve özgürlükler kısaca sayılıp geçilmemiş, tersine anayasanın üçte biri bu olguya ayrılmıştır. Bu konudaki en önemli yenilik “Bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunulamaz” ilkesidir (Md. 11/2). Yukarıda sözü edilen “insan haklarına bağlı devlet” ilkesiyle “temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunulamayacağı” ilkesi yan yana getirilip irdelendiği zaman, 1961 Anayasası’nın ne derece ilerici ve devrimci bir anayasa olduğu açıkça ortaya çıkıyor. 

SOSYAL DEVLET KURAMI

Anayasanın 2. maddesi sadece insan hakları temeline dayalı bir anayasadan değil, sosyal bir hukuk devletinden de söz etmektedir. 

Sosyal devlet ilkesi anayasada başlı başına ele alınarak kurallaştırılmıştır. Bireyin devletçe korunması, çalışanlara sendikal hakların tanınması, asgari ücretle insanlık onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi sağlanmasının gerekliliği, açık bir biçimde belirtilmiştir. 

Sosyal devlet; güçsüzlerin, yoksulların önündeki engellerin kaldırılmasını öngörür. Ekonomik ve kültürel yönden zayıflara ve güçsüzlere haklarının tanınması ve bölgeler arasındaki dengesizliklerin giderilmesi yönünde devlete görev vermiştir. 

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ KURAMI

Türk toplumu, çok partili sisteme girince, zaman süreci içinde önce “kanun devleti”, sonraları “hukuk devleti” kavramlarıyla siyasal yaşamda karşılaştı. Ancak, 1961 Anayasası bir adım daha ileriye giderek “hukukun üstünlüğü” ilkesini, anayasanın vazgeçilmez öğesi haline getirdi. 

Ayrıca, 1961 Anayasası ilk kez, Meclis’te kabul edilen yasaların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimini sağlayacak olan Anayasa Mahkemesi’ni kurmuştur. Türk anayasa geleneğinde bir devrim yapılarak yasaların yargısal denetimi böylece kurumlaştırılmıştır. 

Anayasa Mahkemesi’nin kurulması demokrasinin işlemesini sağlamış ve demokrasinin de güvencesi olmuştur. 

Hukukun üstünlüğü ilkesi bağlamında ister yerel ister merkezi idareler olsun yönetimin bütün işlem ve eylemlerinin yargı denetimine tabi olması gerçeği kabul edilmiş ve bu konuda dava açma olanağı tanınmıştır. 

Hukuk dilinde etkin bir söylem kazanan madde şöyledir: 

“İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır.” (Md. 114/1) 

1961 Anayasası bununla da yetinmemiş, aynı maddenin son fıkrasında “kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle”, idareyi yükümlü tutmuştur. 

1961 Anayasası hukukun üstünlüğü ilkesine verdiği önemi, yargı bağımsızlığının vazgeçilmez koşulu olan yargıç güvencesi konusunda da açıkça göstermiştir. 

1961 Anayasası, yargıçların 65 yaşına dek kendi istemleri dışında emekli edilmeyeceklerini, hiçbir biçimde aylıklarının kesilemeyeceğini, özlük işlerinin de bağımsız olan “Yüksek Hâkimler Kurulu”nca yürütüleceğini öngörmüştür. Böylece yargı ve yargıçlık güvencesini kurumsallaştırmıştır. 

LAİK DEVLET İLKESİNİN PEKİŞMESİ

1961 Anayasası başlangıç kısmında ulus için; 

(a) “Kıvançta ve tasada birlik”

(b) Esin kaynağı “Milli Mücadele Ruhu” olan Türk ulusçuluğu; 

(c) “Yurtta barış dünyada barış” ilkesinde dile getirilen evrensel barışçılık ve 

(ç) Her alanda çağdaş uygarlık düzeyine erişmeyi amaçlayan Atatürk Devrimciliği kavramlarının altını kalın bir biçimde çizmiştir. Anayasa, yukarıda esasları belirtilen başlangıç bölümüne gönderme yaparak bu öğeleri kurallaştırmıştır. Şöyle ki: “Türkiye Cumhuriyeti insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.” (Md. 2) 

1961 Anayasası böylece Atatürk’ün ulusal egemenlik ve laiklik ilkesini en önemli bir kurum olarak benimsemiştir. Laiklik ilkesini toplumsal yapının vazgeçilmez bir öğesi olarak kabul etmiştir. 27 Mayıs Devrimi’nin sonunda yaratılan 1961 Anayasası, yukarıda sıraladığımız kuramlarla toplumumuzun siyasal, hukuk ve demokrasi yaşamında çok önemli kazanımlar sağlamıştır. 

1961 ANAYASASI'NA KARŞI ETKİSİZLEŞTİRME GİRİŞİMLERİ

1961 Anayasası’na karşı siyasal aktörler, “Bu anayasa bize göre değil” söylemlerini ileriye sürdüler. 

(1) Alev Coşkun, “Türk Demokrasisinin Geçirdiği Evreler ve Anayasalar”, Tek Adamcı Saray Düzeni, Yay. Haz. Çağdaş Bayraktar, Cumhuriyet Kitapları, 2019, s.12-13.

Yazarın Son Yazıları

Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (2)

Türkiye bu kıyametten kurtulabilir mi?

Devamını Oku
07.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (1)

Gazetede yayımlanmayan epeyce eski bir yazıyı, affınıza sığınarak huzurunuza getiriyorum.

Devamını Oku
05.09.2025
Kime kızmalı

R.T. Erdoğan’dan sonra Türkiye’nin ikinci sorunu sanki (kimilerine göre iktidarın gözdelerinden biri olan) holding sahibi Mehmet Cengiz. “Gözü doymazcasına bir şeyler istiyor ve iktidar ne isterse veriyor” diyorlar.

Devamını Oku
02.09.2025
Önsöz olarak son söz

15 ve 17 Ağustos 2025 günlerinde üstat Sadri Maksudi Arsal’ın Teokratik Devlet ve Laik Devlet adlı kitabından aynen aktararak “Eski Türklerde din (1, 2)” başlığıyla yayımlamıştım.

Devamını Oku
31.08.2025