Marjinal Gladyatör!

14 Haziran 2013 Cuma

“Gezi Parkı” olayları, İngilizcemi gözden geçirmeme de neden oldu! “Red House, AnaBritannica” ve “Google”da da araştırdım!
Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın dilinden “provokatör, provokasyon, provokatif” gibi gâvurca sözcükler düşmüyor. Gariptir CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da onun izinde yürüyerek “provokatör” diyor.
İçişleri Bakanı
Muammer Güler de bol bol “legal, illegal” deyip duruyor. Böyle olunca resmi dili Türkçe ve adı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun haber sunucuları da döktürmeye başlıyorlar:
“Provokatör (tahrikçi, kışkırtan), provokasyon (tahrik-kışkırtma), provokatif (tahrik edici, kışkırtıcı), “legal (yasal), illegal (yasadışı), arbede (çatışma), an be an (anında)…”
Kuşkusuz Başbakan’ın danışmanlarının bu sözcüklerdeki bir yanlış çevirisi
“Gezi Parkı” olaylarının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerine tuz biber ekti.
Boks sporunda
“gölge boksu” diye bir olgu vardır. Boksörün ayna karşısında yumruklarını savurarak hızlı atak melekelerini güçlendirmesine “gölge boksu” denilir. Başbakan da “faiz lobisi” diye tutturdu, “gölge boksu” yaparcasına ekonomi dünyasına yüklendi…
İngilizcede
“interest” diye bir sözcük var. Dilimize bu sözcük Fransızcadan “enteresan” olarak girmiştir. “Interest” sözcüğü, “alaka, ilgi, merak uyandırma, zevk verme kabiliyeti, hisse, pay, çıkar, kazanç, faiz” anlamlarını taşır.
Örneğin
“national interest” denildiğinde “ulusal çıkarlardan” söz edilir. “Ne enteresan” denildiğinde “ne ilgi çekici” anlamına gelir. İngilizcede “interest lobby (faiz lobisi) diye bir tamlama yoktur. Ne vardır? “Interest groups (toplumsal ilgi grupları, baskı grupları, iktidar siyasasına karşı tepki grupları)” tamlaması vardır.
Danışmanları bunu
“faiz lobisi” diye çevirince baş “provokatör” de “faiz lobisi” diye tutturdu! Sonra ne oldu? TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz “Faiz lobisinden neyin kastedildiğini anlamıyoruz!” demek zorunda kaldı.
Başka ne oldu? Merkez Bankası 18 ay sonra ilk kez dövize müdahale etti. 250 milyon dolar sattı, doların 1.90 TL olmasına tırmanışında ancak 1 kuruşluk bir olumlu etki yaratılabildi. Sonra Türkiye’den 8 milyar dolar kaçtı!
Değerli ekonomist
Güngör Uras şöyle yazdı: “Siyasetçilerin Gezi Parkı eylemlerine dayalı gerginliği arttırmasına dönük yaklaşımları sonucu Türkiye’nin ‘CDS primi (Batık Borçlar Sigorta Primi)’ 31 Mayıs’ta 131 idi. 6 Haziran’da 168 oldu. 10 Haziran’da 174’e yükseldi. 11 Haziran’da 184’e çıktı. Türkiye’nin kredi yatırım yapılabilir seviyeye ulaştığında risk (tehlike) primi 114’e kadar gerilemişti!”
Borsada düşüşlerden, yabancı turizm iptallerinden ayrıca söz edecek değiliz…
“Marjinal gladyatörün” Gezi Parkı ile Taksim’de yarattığı çatışmaları bir yana bırakıp ağzından çıkanı kulağı duymadığını düşünün!

\n

Kaygılı Avrupa!

\n

Türkiye’de Başbakan’a yönelik eleştiriler duygusal ya da siyasal yorumlanabilir. Bu nedenle Avrupa Parlamentosu’nun salı günkü genel kurulunda Başbakan’ın demeçlerine ilişkin tartışmalara göz atalım. Bakalım yabancılar neler düşünüyorlar?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan hakkındaki sözlerine tepki gösteren AP Sosyalist Grup Başkanı
Hannes Svoboda (soyadı özgürlük demek) Başbakan’ın “Bu Erdoğan değişmez” sözlerine “Bu bir tehdittir! Bu haliyle Türkiye’nin Avrupa’da yeri yoktur!” dedi.
“Gezi Parkı’nda” inceleme yapan, Başbakan’la da görüşen AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Štefan Füle’nin konuşmasının geniş bir özetini sunuyoruz:
“Geçen hafta, Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin geleceği konulu bir toplantıya katılmak üzere İstanbul’daydım. Konferanstan önceki gece Taksim Meydanı ve Gezi Parkı civarında yürüyüş yaptım. Orada toplanan -ve çoğu gençlerden oluşan- insanlarla konuştum.
Orada gördüğüm insanlar çapulcu değillerdi. Onlar Türkiye’nin, barış, özgürlük ve saygı çağrısında bulunan, kısacası seslerini duyurmayı ve dinlenmeyi talep eden evlatlarıydı. Onlar kendi hayatlarını yaşamak isteyen tipik Avrupalı gençlerdi.
Konferansta, barışçıl protestoda bulunanlara karşı aşırı güç kullanımını kınadım ve sorumlularından hesap sorulmasını istedim. Toplumun her kesimine ulaşabilmek için demokrasinin tartışma, istişare ve uzlaşma gerektirdiğini ve demokrasinin salt seçimle sınırlı olmadığını belirttim. AB-Türkiye ilişkilerinde kritik bir noktaya geldik. (…)
Bizler sürekli olarak temel hak ve özgürlüklerden söz ederken, nasıl oluyor da Adalet Bakanı bana tekrar tekrar ‘İlave reformlar yapmak için kullanabileceğim Türkiye tarama raporu nerede’ diye soruyor. (…)
Türkiye’ye özgürlük ve temel hak değerlerinden vazgeçmemesi ve ilişkilerimizde yaratmayı hedeflediğimiz yeni ivmeyi tehlikeye sokabilecek öğeleri önlemesi için çağrıda bulunuyorum. Çünkü yüksek temsilcinin de ifade ettiği gibi Türkiye, bir aday ülke olarak, parlamentodaki çoğunluk kimin elinde olursa olsun, tüm Türk vatandaşlarının haklarının korunması anlamına gelen, mümkün olan en yüksek demokratik standartları ve uygulamaları kendisi için hedef olarak görmelidir. Böylesi bir yaklaşım elbette ki Taksim’deki, Ankara’daki, İzmir ya da Türkiye’nin dört bir köşesindeki genç insanları da içermelidir. (…)
Dün gece gelişmeleri artan bir kaygı ile izledim. Önümüzdeki gün ve haftalarda, bir yatıştırma, diyalog ve uzlaşı politikasının uygulanması ve medyanın olayları özgürce yansıtmasının sağlanması büyük önem taşımaktadır. Çatışma ve bölünmeye dayalı yaklaşımlar sadece Türk toplumu değil, AB açısından da daha fazla kaygı yaratır. İstanbul’da muhataplarıma da ifade ettiğim üzere, katılım müzakerelerinin dinamizmi ile demokrasi ve insan haklarında ilerleme, bir madalyonun iki yüzü gibidir. Biri olmadan diğeri olamaz…”
Bu konuşmalardan sonra dün
“Marjinal Gladyatör” Temel fıkrasında olduğu gibi “AP’de birileri çıkmış bir şeyler söylemiş. AP’nin bizlerle ilgili alacağı kararı ben tanımayrum!” demiş! Pes…

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları