HDP’nin önümüzdeki seçimin belirleyici partisi olduğu gerçeği gün geçtikçe daha da fazla gündeme geliyor. İki seçim ittifakının da dışında kalan parti, seçime ittifakla girenlerin aksine yüzde 10 barajını geçmek zorunda. 24 Haziran’da HDP’nin baraj altında kalması durumunda iktidar Meclis’te çoğunluğu kazanacak. Seçim barajı adaletsizliği, ittifak yöntemiyle birleşince ortaya hakikaten demokrasi açısından kabul edilemez bir eşitsizlik çıkıyor.
Aslında 1 Kasım seçimlerinden bu yana eriyen AKP-MHP birlikteliğinin zayıfladığı gözleniyor. MHP Genel Başkanı ve MHP milletvekili adaylarının AKP milletvekili adayları aleyhine yaptığı açıklamaların yanı sıra anketler de hem aday Erdoğan’ın hem de ittifakın her geçen gün oy kaybettiğini söylüyor.
Dolayısıyla, aday Erdoğan’ın AKP mahalle başkanları toplantısında, kamuoyunun haberdar olmayacağı düşüncesiyle yaptığı konuşma şaşırtıcı değil. Kayıtta aday Erdoğan, HDP’nin markaja alınması, baraj altı bırakılması için mahalle başkanlarına talimat vermekte. Sadece bununla da kalmayıp sandık kurullarına partisinin hâkimiyet kurması için gerekenleri açıkladıktan sonra, bu başarılabilirse “işlerin başlamadan biteceğini” ancak sonucun da “çantada keklik olmadığını” belirtiyor.
Cumhur İttifakı’nın ve aday Erdoğan’ın işinin seçim kararı aldıklarında zannettikleri kadar kolay olmadığı ve HDP’nin Meclis’e girmesi halinde Meclis çoğunluğunun değişmesinin yüksek ihtimal olarak değerlendirildiğini söyleyebiliriz.
Anayasa hukukçusu Murat Sevinç’in Diken sitesinde belirttiği, Cumhuriyet yazarı Ali Sirmen’in önemli anayasa hukukçularının analizlerine yer verdiği yazılarında altını çizdiği ve en son dün Çiğdem Toker’in de Cumhuriyet’te hatırlattığı üzere, aday Erdoğan Meclis çoğunluğunu yitirirse, cumhurbaşkanı seçilse de işi kolay değil. Meclis’i feshederse anayasa gereği bir daha aday olamayacak. Elbette, anayasanın açık hükmüne rağmen yeniden aday olmaya çalışması mümkün. Yine de alınması bu şartlarda bile zor hukuki bir risk.
Seçime bir hafta kala bu kritik dengede ilerliyoruz. Dün Suruç’ta yaşanan saldırı da bu gergin ortamın bir sonucu. 2018 senesinde hâlâ olayın ayrıntılarının belli olmaması ise hem ülke yönetimindeki zaafı hem de medyanın tek sesli ve korkak halini gözler önüne seriyor.
Haftaya seçim yapılacakken, bütün kışkırtmalardan uzak durulması şart. Aynı zamanda Suruç’ta yaşananların yani maddi gerçeğin tespit edilmesi ve adaletin yerine getirilmesi de öyle.
Muhalefetin cumhurbaşkanı adaylarının ve Millet İttifakı’nı oluşturan partilerin Suruç ve daha sonra gerçekleşebilecek kışkırtmalarda etkin bir tutum takınması önemli. Ortalığı sakinleştirici, kapsayıcı, bir iktidar değişikliğinde hukuk devleti ve adaletin yeniden kurulması konusunda ikna edici bir tutum sadece kışkırtmaları boşa çıkartmaz, aynı zamanda yeni bir toplumsal uzlaşmayı pekiştirir.
Bir hafta kala
Yazarın Son Yazıları
Tutuklu yargı
Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor
Kimiz biz?
Trump gidiyor mu?
Milli birlik
Gemi ve kaptan
Yazık ettiniz efendiler
Krizin faturası
Trump, Erdoğan, Brunson
Brunson meselesi
Yapalım yargıda şeyini...
Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken
Anayasa yok
Afrika tipi başkanlık
Muhalefet partilerinin hali
Yılgınlık
Soylu ne yapıyor?
Nasıl olacak?
Demokrasi. Şimdi!
Büyük uzlaşmaya doğru
Bir hafta kala
Az kaldı
İhtimaller
Adayı alkışlamak
En tuhaf seçim
Akıldışı
Nedir bu ‘senaryo’?
Gençlik Bayramı
Tekme
Seçime damgasını vuranlar
Bir umut
T A M A M derken
Sıkıcı manifesto
Devlet imkânı
100 bin imza?
Teşhis ve tedavi
İlk tur, ikinci tur
Biraz dinlen
Geçmişin Türkiye’sinin erken seçimi
Cin şişeden çıktı