Sayın Erdoğan’ın 24 Haziran için hazırladığı manifestodan demokrasiye dönüş ya da kapsayıcılık mesajı çıkartmak için iflah olmaz bir Erdoğan taraftarı olmak gerek. Bu memleket nice balkon konuşması gördü. O konuşmalarda vaat edilen toplumsal barış ya da uzlaşmanın aksine son derece bölücü ve dışlayıcı bir iktidar anlayışıyla yönetildiğimiz ortada.
Hukuk devletinin zerresinin kalmadığı ve bırakalım hukukun üstünlüğünü bir kanun devleti olmanın dahi asgari şartlarının bizzat iktidar tarafından tahrip edildiği bir ülkede “bağımsız yargı” vaat etmek insanlarla eğlenmektir.
“Ahdim olsun ki faizler, enflasyon ve cari açık inecek” demek de bu eğlencenin bir devamı.
Otoriterleşmeyle tek adam eleştirilerine karşı demokrasi söylemi, ahidleşmeyle dini temelli de unutulmamış milletle sözleşmeyle perçinlenmeye çalışılmış. Ekonomideki tepetaklak gidiş de unutulmamış ancak tek çözüm önerisi “vallahi düzelteceğimden” ibaret.
Özetle, dün Cumhuriyet’te Kemal Can’ın ayrıntılı bir şekilde ele aldığı üzere, heyecansız ve coşkusuz, kendinin karikatüründen ibaret ve sıkıcı bir manifestoyla seçim bildirgesi ilan edildi.
Zaten bu heyecansızlık salonlara da yansımakta ki Sayın Erdoğan kendini dinleyenleri ayağa kaldırıp tekrar yerlerine oturtarak nafile yere kitleyi coşturmaya çalışmakta.
Sayın Erdoğan, bütün devlet ve medya imkânları elinde olduğu halde 7 Haziran seçimine benzer bir “büyü bozuldu” havasını dağıtamıyor. Belki de bu sebeple manifestonun “balkon konuşması” tarafını derhal terk etti. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye kukla ve gariban diye saldırarak, bugüne kadar en çok işine yaramış olan dışlayıcı üslubuna sarılacağının sinyalini de verdi.
Muharrem İnce, böyle laf kavgalarında ustalığını ispat etmiş bir hatip. Ancak Sayın Erdoğan’a cevap verirken memleketin sorunlarından uzaklaşıp işin bir ağız dalaşına dönmemesine gayret etmesinde fayda var. Cumhurbaşkanına hakaret suçunu kaldıracağını şöyle ifade etti: “Niye hakaret etsin yurdumun insanları bana? Ben onları germeyeceğim ki, kızdırmayacağım ki, ben onlara tezek demeyeceğim ki? Ben bu hakareti milletime yapmadığım sürece milletim de bana hakaret etmeyecektir.”
Sayın Erdoğan’ı dışlayıcı ve bölücü siyasetinde yalnız bırakmak hem de el yordamıyla uygulamaya başladığı küçümseme taktiğini boşa çıkartmak, AKP seçmenini kazanmanın da yolu.
Kimin kime nasıl laf geçirdiğinden çok kimin hangi meseleyi nasıl çözeceğini anlatmasının önemi açık.
Hırçın ama etkileyici bir hatip olan Muharrem İnce’nin söyleminde bulacağı denge, seçim sonuçları bakımından beklenmedik bir etkiye sahip olabilir.
Diğer cumhurbaşkanı adaylarını ve özellikle hapishanedeki Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etme kararı bu açıdan olumlu.
Bu adaletsiz seçim ortamında başarı göstermek zor. Ancak memleketin geleceğini değiştirmenin şu an için başka bir yolu yok.
Sıkıcı manifesto
Yazarın Son Yazıları
Tutuklu yargı
Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor
Kimiz biz?
Trump gidiyor mu?
Milli birlik
Gemi ve kaptan
Yazık ettiniz efendiler
Krizin faturası
Trump, Erdoğan, Brunson
Brunson meselesi
Yapalım yargıda şeyini...
Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken
Anayasa yok
Afrika tipi başkanlık
Muhalefet partilerinin hali
Yılgınlık
Soylu ne yapıyor?
Nasıl olacak?
Demokrasi. Şimdi!
Büyük uzlaşmaya doğru
Bir hafta kala
Az kaldı
İhtimaller
Adayı alkışlamak
En tuhaf seçim
Akıldışı
Nedir bu ‘senaryo’?
Gençlik Bayramı
Tekme
Seçime damgasını vuranlar
Bir umut
T A M A M derken
Sıkıcı manifesto
Devlet imkânı
100 bin imza?
Teşhis ve tedavi
İlk tur, ikinci tur
Biraz dinlen
Geçmişin Türkiye’sinin erken seçimi
Cin şişeden çıktı