Türkiye’de seçim zaferlerinden sonra iktidarın seçim atmosferinin yarattığı toplumsal ve siyasi gerginliği azaltmak amacıyla kapsayıcı açıklamalar yaptığı bilinir. Erdoğan’ın balkon konuşmalarında somutlaşan bu gelenek, 24 Haziran sonrasına yansımadı.
Seçim sonrası gelen yumuşama havasının üzerinden fazla zaman geçmeden dağılmasına ve yerini otoriter yönetime bırakmasına alışığız. Ancak görüyoruz ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ardı ardına sert ve kutuplaştırıcı mesajlar vermek için bir hafta bile beklemedi.
AKP’ye sonradan katılmış, yakın geçmişin yüksek sesli bir Erdoğan karşıtı olan Soylu’nun bu çabası, kendini belki de biraz yabancı hissettiği partiye kabul ettirme arzusuyla açıklanabilir. Gelgelelim bu ancak işin sadece küçük bir kısmı.
Kutuplaştırma üzerine kurulu bir yönetim anlayışının artık göstermelik de olsa kapsayıcılık iddiasında bulunmayı bıraktığını anlıyoruz.
CHP, biraz kendi seçmeninden fakat daha da çok iktidar çevresinden gelecek tepkilerden ötürü HDP’yle bir ittifak kurmadı. HDP böylelikle Meclis’e girme ihtimaline sahip partilerden yüzde 10 barajını aşması gereken tek parti olarak seçime girdi. 24 Haziran öncesinde, Erdoğan’ın ve AKP’nin, HDP’nin baraj altı kalmasını ne denli önemsediğine hep beraber şahit olduk.
Şimdi HDP Meclis’te. Partinin Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Ağrı’da öldürülen Mevlüt Bengi sebebiyle İçişleri Bakanı tarafından aranıyor ve kendisine Türkiye’de artık “yaşam hakkı olmadığı” tebliğ ediliyor. Herhalde ciddi bir tehdit barındırdığı konusunda şüphe duyulmayacak bu telefon konuşmasını İçişleri Bakanı bırakalım reddetmeyi, “daha da fazlasını” söyledim diyerek kabul ediyor.
Ardından, Bakan Soylu CHP il başkanlarını protokolden çıkarma talimatı veriyor. CHP’lilere şehit cenazelerine katılmayı yasaklayan Soylu, “Sandıkta beraberseniz, cenazede de beraber olacaksınız” diyerek PKK cenazelerini adres gösteriyor. Orada da durmuyor, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun şehitlere küfrettiğini iddia ediyor.
Süleyman Soylu, Erdoğan tarafından bakan yapılmak için kendini göstermek amacıyla ve Cumhurbaşkanı’nın gözüne girmek arzusuyla bu bölücü söylemi benimsemiş olabilir. Bir diğer ihtimal ise bu söylemin ve buna dayanacak icraatın yeni rejimin kendisi olması.
Suruç’ta üç vatandaşın bir devlet hastanesinde katledildiği iddiaları hakkında ne yapıldı? Seçim gecesi ellerinde uzun namlulu tüfeklerle sağa sola ateş açanlar hakkında nezarethanede biraz ağırlanıp serbest bırakılmak dışında bir işlem yapılacak mı? “Yaşam hakkınız yok” ifadesini yargı nasıl yorumlayacak?
Bu konulardaki gelişmeler, Süleyman Soylu’nunkinin bireysel bir performans mı yoksa yeni rejimin karakterinin bir parçası mı olduğunu anlamamıza yarayacak.
Soylu ne yapıyor?
Yazarın Son Yazıları
Tutuklu yargı
Ete doyan vatandaş balığa yöneliyor
Kimiz biz?
Trump gidiyor mu?
Milli birlik
Gemi ve kaptan
Yazık ettiniz efendiler
Krizin faturası
Trump, Erdoğan, Brunson
Brunson meselesi
Yapalım yargıda şeyini...
Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken
Anayasa yok
Afrika tipi başkanlık
Muhalefet partilerinin hali
Yılgınlık
Soylu ne yapıyor?
Nasıl olacak?
Demokrasi. Şimdi!
Büyük uzlaşmaya doğru
Bir hafta kala
Az kaldı
İhtimaller
Adayı alkışlamak
En tuhaf seçim
Akıldışı
Nedir bu ‘senaryo’?
Gençlik Bayramı
Tekme
Seçime damgasını vuranlar
Bir umut
T A M A M derken
Sıkıcı manifesto
Devlet imkânı
100 bin imza?
Teşhis ve tedavi
İlk tur, ikinci tur
Biraz dinlen
Geçmişin Türkiye’sinin erken seçimi
Cin şişeden çıktı