Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar
Sadık Çelik
Son Köşe Yazıları

Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar

13.03.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Suriye’de Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki yeni rejimin, "hoşgörü" ve "eşitlik" vaatlerinin ardındaki karanlığın açığa çıkması uzun sürmedi. 

HTŞ’nin, Suriye yönetimini ele geçirdikten sonra farklı inanç ve etnik kökene sahip insanların barış içinde yaşayacakları ve insan haklarına saygı duyulacağı yönünde verdikleri mesajlara inanan ve silah bırakma çağrısına uyan ilk ve belki de tek grup Nusayriler olmuştu. Kürtler silahlarını teslim etmiş miydi? Hayır. Dürzüler teslim etmiş miydi? Hayır… Nusayriler etti ve bu da onlarla ilgili en trajik ironiyi teşkil ediyor…

Söz konusu teslimiyetin ardından Suriye’de mezhepçi şiddet tekrar alevlendi; Lazkiye ve çevresindeki Alevi yerleşim yerleri yağmalandı, kadın, çocuk demeden insanlar katledildi. HTŞ’nin ulusal güvenlik gücü olarak adlandırdığı cihatçı tayfalar, temelinde ürkütücü bir mezhepçiliğin yattığı bu şiddeti (8 Aralık’tan beri) soğukkanlılıkla yürüttü, yürütüyor.  

Son günlerde ise olayların boyutu değişti. Artık insanları öldürüp cesetlerini yol kenarlarına atıyorlar. Ardı ardına gelen infaz görüntüleri kan donduruyor…

Öyle ki; Esad karşıtı muhaliflerin kurduğu Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre bile; sadece geçen hafta Perşembe-Cuma günleri düzenlenen saldırılarda yüzlerce Alevi sivil HTŞ güçleri tarafından katledildi… Bugün bu rakamın iki bine dayandığı söyleniyor…

Bölgedeki şiddetin sadece Alevilere değil, aynı zamanda Hristiyanlara da yönelmesi, yeni yönetim zihniyetinin, etnik ve dini azınlıklara karşı beslediği genel düşmanlık helinin göstergesi.  

HTŞ’nin Suriye'de "Esad rejimi artıklarını temizleme" kılıfıyla yürüttüğü operasyonlar ve devamında işlenen suçlar, aslında katliam ve zulmün yeni adresi; şiddeti tetikliyor, körüklüyor ve toplu katliamlara yol açıyor. HTŞ güçlerinin, keyfi infazlar ve işkencelerle dolu bu süreci, sadece geçmişle hesaplaşmak olarak sunması, inandırıcılıktan uzak. 8 Aralık'tan itibaren yaşananlar, anlatılanlar, ortaya çıkan görüntüler, bu zulmün sadece askeri veya siyasi bir temizlik olmadığını, aynı zamanda ve esas olarak derin mezhepsel nefret ve ayrımcılığı, ve yoğun bir “intikam” duygusunu barındırdığını gösteriyor. 

Bugün orada 2 bine yakın Nusayri, katledilmiş… 

Kim bu “rejim kalıntısı” olarak etiketlenen insanlar? Elinde silah olmayan, korumasız, güvencesiz kadınlar, çocuklar mı rejim kalıntısı? Bu insanları rejim kalıntısı olarak yaftalamak, Esad ailesi ve onun bakiyesiyle tüm bir mezhebi veya topluluğu sorumlu tutmak, adaletsiz bir genelleme yapmaktan, gözü kara bir öc alma oyunu oynamaktan ötesi değildir.

Yönetimin, Alevi toplumunu hedef alarak işlediği vahşetler, 8 Aralık’tan bu yana işlenen yargısız infaz, işkence, darp aşağılama, tehdit, baskı türünden insanlık suçları, Alevi grupları da kendilerini savunmak zorunda bırakıyor. Halk, hayatta kalmak ve kendi güvenliğini sağlama almak amacıyla yer yer direnişe geçiyor. Böylece bölgedeki tansiyon tehlikeli bir şekilde artıyor. 

HTŞ'nin bu vahşeti uluslararası toplum tarafından "münferit olaylar" olarak nitelendirilse de, bu durumun Suriye'deki Alevi soykırımının ayak sesleri olduğu açık. Lazkiye'deki Rus hava üssüne sığınan Aleviler, hayatta kalmak için son çare olarak dağlara kaçmakta veya uluslararası güçlerden yardım ummaktadır; İsrail’den bile… (Samandağ'da Alevi şeyhi Selim Narlı, Suriye'deki Alevilerin ya Türkiye'den ya da İsrail'den himaye istediklerini belirtmiştir). Suriye'yi bölmek isteyen, ülkenin savunma sistemini mahveden, PKK’yı destekleyen İsrail’den… Bir başka deyişle Suriye’deki Nusayriler kendi cellatlarından medet umar hale gelmişlerdir. 

Bu barbarca eylemler, insanlık onuruna, barışa ve kardeşliğe yönelik işlenmiş ağır suçlar olarak tarihe geçecek. Savaşın kaosu ve çatışmanın karanlığı altında, inanç gruplarının hedef alınması, insanlık vicdanında kabul edilemez bir lekedir.

***

Cumhurbaşkanı ise Suriye yeni yönetiminin “rejim kalıntısı” söylemini tekrar ediyor. Dışişleri Bakanlığı’mız, Suriye'de güvenlik ve istikrarın sağlanmasına yönelik "yoğun gayret" vurgusu yaparken, Lazkiye ve çevresindeki gerilimlere dikkat çekiyor. Ancak, bu açıklamalarda özellikle Alevilerin maruz kaldığı şiddet olaylarına doğrudan değinilmiyor ve güvenlik güçlerinin hedef alındığı belirtiliyor. Yaşanan katliamlar "kışkırtma" olarak nitelendiriliyor…

Türkiye'nin Suriye yönetimiyle olan ilişkilerini koruma eğiliminde olduğu açık. Halbuki Türkiye, Suriye’deki etnik ve mezhepsel çatışmalar karşısında daha kapsayıcı ve duyarlı bir tutum sergilese, belki de bölgesel barış ve istikrarın sağlanmasına gerçek bir katkıda bulunabilir… 

Bu açık mezhepçiliğe, bu ayak sesleri gümbür gümbür duyulan soykırım hamlelerine seyirci kalmayarak tarihin doğru tarafında durabilir…

SDG-HTŞ ANLAŞMA

Bu arada eş-Şara ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) komutanı Mazlum Kobani arasında imzalanan anlaşma, Suriye'nin doğu ve kuzeydoğu vilayetlerini kontrol altında tutan Kürt liderliğindeki SDG’nin, sivil ve askeri kurumları da dahil olmak üzere, ülkenin tüm kurumlarına entegre edilmesini sağlıyor. Yapılan anlaşma kapsamında Suriye'nin toprak bütünlüğü vurgulanıyor.

Mazlum Kobani, SDG'nin komutanı olarak anlaşmayı imzalayan isim, Abdullah Öcalan'ın manevi oğlu olarak da biliniyor. Dolayısıyla Öcalan'dan alınan yönergelerin de bu anlaşma sürecine dahil olduğu düşünülüyor… 

Anlaşma metninin Amerikan metni olduğu yönündeki görüşler ise oldukça güçlü. Özellikle de Amerikan komutanlarının, anlaşmadan birkaç gün önce hem SDG liderleri hem de HTŞ lideri Golani ile görüşmeler yapmış olması, bu anlaşmanın Amerika’nın talebi doğrultusunda şekillendiğini ortaya koyuyor.

Bugün Suriye’nin bu hale gelmesinin baş mimarları Amerika ve İsrail iken, yine Amerika, HTŞ ve SDG’yi neden aynı masaya oturtuyor peki?

Anlaşma, Amerika'nın bölgesel politikalarının bir yansıması olarak okunabilir. ABD, Suriye'den stratejik bir çekilme planlamaktayken, bölgede istikrar sağlamayı ve özellikle Kuzey Suriye'deki Kürt müttefiklerine güvence vermeyi amaçlıyor olabilir. Bu bağlamda, SDG ile HTŞ arasındaki anlaşma, Amerika'nın bu çekilme sürecini yönetme stratejisinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. ABD'nin, Kuzey Suriye'yi hem otonom hem de güçlü bir yerel yönetim olarak konumlandırma çabası, bölgesel güç dengelerini ve Amerika'nın uzun vadeli çıkarlarını destekleme amacını taşıyor.

İmzalanan anlaşmada, Kürt toplumunun, Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olarak tanınması ve anayasal haklarının garanti altına alınması vurgulanmakla birlikte, bu hakların ne olduğu açıkça belirtilmemiş. Ayrıca öyle görülüyor ki Suriye’de beş altı farklı etnik grup yaşıyor olmasına rağmen Yeni Suriye devleti iki etnik grubu muhatap alıyor. Türkmenlerin, Nusayrilerin, Hıristiyanların ve diğer etnik köken temsilcilerinin dahil edilmediği bu anlaşma ülkeye gerçek barışı getirebilir mi? Zor…

Anlaşma, özellikle petrol ve doğalgaz yatakları gibi stratejik kaynakların yönetimi konusunda “işbirliğini” hedefliyor. Bir başka deyişle, stratejik petrol sahaları ve sınır kapıları HTŞ’ye mi teslim ediliyor? Özetle Suriye’nin, emperyalist güçler tarafından daha fazla sömürülme riski artıyor? 

Yapılan bu anlaşma ile YPG-SDG Suriye devletinin kurucu unsuru olarak tanınıyor. Aslında bu şekilde, PKK/PYD her türlü güvenceye sahip hale geliyor. ABD tarafından ve ABD desteğiyle 10 yıldır eğitilen PKK/PYD, Suriye’nin en önemli askeri gücü haline getiriliyor. Bu unsurlar Suriye egemenliğine ortak ettiriliyor. PKK/PYD meşruiyet kazanırken Suriye’de kazanan taraf bir kez daha ABD ve İsrail oluyor…

Bu anlaşmanın, Türkiye için, Kuzey Suriye'deki güvenlik algısı ve bölgesel istikrar açısından kısa vadede olumlu yansımaları olabilir gibi görünse de büyük resimde ve uzun vadede karşı karşıya kalacağı güvenlik ve siyasi maliyetler artacaktır. Zira anlaşma, Türkiye'nin Suriye'deki etkinliğini dolaylı yoldan sınırlıyor gibi görünüyor. SDG, PYD ve YPG gibi gruplarla yapılan bu türden bir anlaşma, Türkiye'nin bu gruplara karşı olan manevra kabiliyetini azaltabilir. Bu durum, Türkiye'nin bölgedeki etkisinin azalması anlamına gelebilir ve stratejik açıdan Türkiye'yi zor bir pozisyona sokabilir. Böylece, Türkiye, Kuzey Suriye'deki bu gruplar üzerinde doğrudan bir etki uygulama şansını kaybedebilir. Zaten anlaşmayla amaçlananlardan biri de belki de Türkiye’yi bölgede daha etkisiz hale getirmek, dışarıya sürmektir…

Yapılan bu anlaşma, mutlak değildir elbette; bölgede daha çok sular akar… Anlaşma, Suriye'deki çatışma dinamiklerine yeni bir boyut getirse de, mutlak bir çözüm olmadığı açık. Önümüzdeki dönemde, anlaşmanın uygulanması ve bölgesel etkileri daha net bir şekilde gözlemlenecektir. 

Suriye'nin istikrar kazanması ve bütüncül bir yapıya kavuşması, Türkiye için orta vadede olumlu sonuçlar doğurur doğurmasına. Ancak, İsrail ve ABD son tahlilde güçlü bir Suriye’yi değil, parçalanmış bir Suriye'yi tercih edecektir. 

Zaten anlaşmanın imzalandığı sırada, Lazkiye’de Alevilere karşı şiddet eylemleri de devam ediyordu… Zaten bu gerçek, anlaşmanın sağlamlığını, kapsayıcılığını ve samimiyetini sorgulamak için tek başına bile yeterlidir…

ORTA DOĞU BÜYÜK RESİM

Suriye’nin yeniden inşa edilmesi için bilge ve akılcı bir yönetime duyulan ihtiyaç ortada. Ancak, geçmişin radikal unsurlarından oluşan toplama örgütlerle bu ihtiyacı karşılamak gerçekçi görünmüyor…

Çoğunluğu Afganistan, Özbekistan, Çeçenistan, Uygur ve Cezayir kökenli militanlardan oluşan silahlı gruplar, akıl sağlığından yoksun radikal unsurlar Suriye’de faaliyet gösteriyor. Özellikle, bu grupların, Esad yanlısı oldukları gerekçesiyle Nusayri köylerine yönelik saldırıları, masum insanlara, kadınlara, çocuklara yönelik vahşi katliamları, insanların canına, malına, ırzına, namusuna göz dikmeleri, Alevileri beytülmal olarak görmeleri, tüm bu hayasız ve insanlıktan nasibini almamış vahşi davranışları kabul edilemez.

Bu yapıların, İslamcılık adına yaşam biçimi inşa etme iddiasıyla, aslında İslam'ın temel prensipleri olan barış ve adaletten çıkıp, zihinlerindeki hastalıklı düşünceleri tüm ülkeye dayatmaları, büyük bir tehlike arz ediyor.

Bölge ülkelerinin ve büyük güçlerin varlığı ise durumu daha da karmaşıklaştırıyor. İsrail, İran, Rusya, Amerika gibi ülkelerin yanı sıra İngiltere, Avrupa Birliği ve Fransa gibi aktörler, bir yandan Suriye'nin toprak bütünlüğünden bahsederken, diğer yandan Suriye'nin nasıl bölüşüleceği üzerinde çeşitli hesaplar yapıyor. Bu durum, uluslararası toplumun Suriye konusundaki ikiyüzlü tutumunu ve bölgedeki gerçek politik amaçları gözler önüne seriyor.

ORTA DOĞUDAN DOĞRU TÜRKİYE ANALİZİ

Bugün Lazkiye’de, Hama’da, Humus’ta yaşananlara bakarken tarihimizdeki karanlık sayfaları, Sivas’ı, Maraş’ı, Çorum’u hatırlamamak mümkün değil.

Yatıp kalkıp Atatürk’e dua edelim. 

Bu olaylar, Orta Doğu coğrafyasını, o derin mezhebi, etnik fay hatlarını bilen Atatürk ve onun kadrolarının kurduğu, etnisite ya da mezhep ayrımına dayanmayan, laik ve kapsayıcı Cumhuriyet’in, mezhepsel ve etnik temelli çatışmaları engelleme amacını hatırlatıyor. Atatürk'ün vizyonu, bu tür olayların önüne geçmek ve toplumsal barışı sağlamak içindi. Tarih boyunca, bu hedef zaman zaman ıskalanmış olabilir. Ancak yine de Cumhuriyet temelleri, bu tür çatışmaların üstesinden gelme konusunda çok etkili ve eşsiz bir kalkan olmuştur.

Türkiye, özellikle Atatürk'ün mirası sayesinde, bölge ülkeleri arasında bir istikrar unsuru olmuş ve mezhepsel çatışmalara karşı ilham ve umut verici bir duruş sergilemiştir. Yine de yaşanan kötü tecrübeler, bu mirasın sadece bir idealden ibaret olmadığını, pratikte sürekli bir mücadele ve çaba gerektirdiğini gösteriyor…

Zaten özellikle son yirmi küsür yıldır coğrafyada yaşanan tüm olumsuzluklara, karışıklıklara, kalbura çevrilen ülke sınırlarına, aşındırılan devlet kurumlarına, zedelenen laiklik temellerine rağmen, bölgede dimdik ayakta durabiliyor olması, en çok dayandığı sağlam Cumhuriyet temelleri sayesindedir.

Bu, ülkenin bölgedeki kaosun ortasında bir umut meşalesi olarak parlamasını sağlayan inkar edilemez bir mirastır. Doğru ellerde takip edildiği sürece(!) Atatürk’ün vizyonu, zamanın sınavından geçerek Türkiye'yi sadece bugün değil, gelecekte de bölgenin yıldızı olarak konumlandırmaya muktedirdir!

Yazarın Son Yazıları

Kötülüğün yeni yurdu

Psikoloji, hukuk, dinler ve gündelik ahlakın ortak ezberinde kötülük, bireyin içindeki karanlıkla açıklanır.

Devamını Oku
04.12.2025
Kasım Üzerine: Dökülmenin ve Hatırlamanın Zamanı

Kasım, takvimin yalnız ayı.

Devamını Oku
20.11.2025
Sadakat Çağında Muhalif Kalmak

Bir toplumun neye güven duyar? Akla mı, yoksa itaate mi?

Devamını Oku
13.11.2025
Bir Tapınağın Hikâyesi: Mekânlar Değişiyor, İnsan Hep Aynı Savaşın İçinde

Denizden 150 metre yukarıda, Akropolis’in kayalık tepesinde yükselen sütunlar…

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyetin aynasında bugün

Türkiye’de uzun zamandır yeni bir fikir doğmuyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Bir ahlak meselesi… Temiz eller, kirli zihinler

Ahlak; herkesin ağzında dolaşan fakat kimsenin pek de hayatına almadığı kelime.

Devamını Oku
24.10.2025
Bir Mahpusluk Halidir Bu Memleket

Bir ülkeyi anlamak için hapishanelerine, yani adaletin son durağına bakabilirsiniz.

Devamını Oku
16.10.2025
Öfkenin İkliminde Yaşamak: Adaletin Suskun, Zorbanın Gür Olduğu Bir Ülke

Toplum adeta bir gerilim teline dönmüş durumda; dokunan yanıyor, çekilen tınlıyor, kimse sesin kime ait olduğunu ayırt edemiyor.

Devamını Oku
10.10.2025
Gücün yakıcılığı, çekiciliği ve kontrol edilebilirliğinin önemi

Güç, insanlık tarihinin en eski büyüsüdür: Çekici olduğu kadar sınayıcıdır da insana kendini tanrı sanma yanılsaması verir...

Devamını Oku
02.10.2025
Kayıp Meslekler, Kırık Hayatlar

İnsan yalnızca yaşayan, tüketen bir beden değildir; aynı zamanda anlam üreten, topluma katkı sunan bir varlıktır.

Devamını Oku
25.09.2025
Manşetlerin Gölgesinde “Hayat”

Her gün televizyonda, gazetelerde, sosyal medyada büyük sözler, manşetler, olağanüstü gelişmeler, son dakika olaylar…

Devamını Oku
18.09.2025
Eylül Manzarası: Eşitsizlikten Umuda Eğitim

“Çok çalışırsan her şeyi başarırsın”.

Devamını Oku
04.09.2025
Tarım, Toplum ve Gelecek: Bir Yeniden Kuruluş Çağrısı

Tarım, Toplum ve Gelecek: Bir Yeniden Kuruluş Çağrısı

Devamını Oku
21.08.2025
Aşktan Öte Dertler…

İnsanoğlunun istila ettiği bu yeryüzü, artık sadece coğrafyaların değil, dertlerin de haritası.

Devamını Oku
14.08.2025
Kendine mahkum, aşka ve suça kör

Var olmak için nefes almak yetmez; insan bir yere ait hissetmek ister, bağ kurmak.

Devamını Oku
07.08.2025
Her yaz aynı alevlere uyanmak kader değil!

Dünyanın nefes almayı unuttuğu yıllar…

Devamını Oku
31.07.2025
LGS ve Eğitimin Hal-i Pürmelali, Siyasi Ahlakın Evrildiği Yer ve Bahçeli’nin Temsil Önerisinin Anlattıkları

Bu yıl LGS’de 500 tam puan alan 719 öğrenciyle rekor kırıldı. Geçtiğimiz yıl bu sayı 352’ydi. Sınav zor; ama başarı fazla…

Devamını Oku
24.07.2025
Speed ve Galata: Sistem Hatası Veriyor - Kulenin Tepesinden Bakınca Görünen; Liyakatsizlik

İstanbul’un siluetine yüzyıllardır tanıklık eden Galata Kulesi…

Devamını Oku
17.07.2025
Dev aynasındaki bireyler ve hakikatin yerine geçenler

Dev aynasındaki bireyler ve hakikatin yerine geçenler

Devamını Oku
10.07.2025
Ütopyanın Maskesi, Distopyanın Gölgesi

Bir hayal ve bir kâbus: Ütopya ve distopya. Genellikle “var olmayan dünyalar” diye tanımlanırlar.

Devamını Oku
03.07.2025
İsrail-İran Savaşı Ekseninde Çivisi Çıkan Dünya

İnsanlığın kolektif aklı çöküyor gibi uzunca bir zamandır...

Devamını Oku
19.06.2025
Görmenin ve anlamanın göreceli olduğu bir dünyada hakikati kim belirler?

Batı felsefesi binlerce yıldır görmeyi yüceltir. Duyular arasında en "akıllı", en "ruha yakın" olan hep görme sayılmıştır. Platon, Timaios’ta, “Görüşümüz gerçekten de bize en büyük yararı sağlamıştır,” der. Çünkü ona göre göz, zihnin kapısıdır; ruhun dışarıyı yokladığı bir uzantı.

Devamını Oku
12.06.2025
Kendi Celladına Aşık Olmak: Gücün Büyüsüne Kapılan Toplumlar

Toplumlar bazen göz göre göre karanlığa yürür. Hatta yürümekle kalmaz, o karanlığa âşık olurlar. Tıpkı bazı bireylerin kendine zarar veren ilişkilerde ısrarla kalması gibi.

Devamını Oku
29.05.2025
Dans Vebası: İnsanlığın Ayaklarıyla Çığlık Atışı

1518 yazı. Strasbourg’un taş sokaklarında bir kadın, Frau Troffea, kimseye aldırmadan dans etmeye başladı. Ne müzik vardı ne şenlik. Zaten yüzünde de neşeye dair tek bir iz yoktu.

Devamını Oku
22.05.2025
İstanbul’u imar adaleti kurtaracak (Değiştirilmesi Gereken Boğaziçi İmar Yasası ve Kentsel Dönüşüm)

İstanbul'u imar adaleti kurtacak (DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN BOĞAZİÇİ İMAR YASASI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM)

Devamını Oku
01.05.2025
Ülkenin Gerçek Beka Sorunu: Umudu Tükenen Toplumlarda Nüfus Kaçınılmaz Olarak Yaşlanır

Ülkenin Gerçek Beka Sorunu: Umudu Tükenen Toplumlarda Nüfus Kaçınılmaz Olarak Yaşlanır

Devamını Oku
24.04.2025
Sadece Ahmet Değil: Bu Ülkede İyilik Konu Edildi, Kötülük Sıradanlaştı

Sadece Ahmet Değil: Bu Ülkede İyilik Konu Edildi, Kötülük Sıradanlaştı

Devamını Oku
17.04.2025
Beyin Göçü Savaşları veya Zekânın Büyük Kaçışı: Türkiye Neden Tutamıyor?

Beyin Göçü Savaşları veya Zekânın Büyük Kaçışı: Türkiye Neden Tutamıyor?

Devamını Oku
20.03.2025
Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar

Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar

Devamını Oku
13.03.2025
Kritik Trump-Zelenski Zirvesinin Perde Arkası: Güç Oyunları, Bir Kez Daha Kürt Açılımı ve Edip Akbayram’ın Ardından…

Kritik Trump-Zelenski Zirvesinin Perde Arkası: Güç Oyunları, Bir Kez Daha Kürt Açılımı ve Edip Akbayram’ın Ardından…

Devamını Oku
06.03.2025
Boşvermişlik Yangınları: Teğmenlerin İhracından Otel Trajedisine Bir Toplumsal Duyarsızlığın Anatomisi

Boşvermişlik Yangınları: Teğmenlerin İhracından Otel Trajedisine Bir Toplumsal Duyarsızlığın Anatomisi

Devamını Oku
06.02.2025
Toplumun Karanlık Kavşakları: Bir mimarın son durak hikâyesi, trafik çilesi ve asfalt üzerinde insanlık cinneti

Toplumun Karanlık Kavşakları: Bir mimarın son durak hikâyesi, trafik çilesi ve asfalt üzerinde insanlık cinneti

Devamını Oku
26.12.2024
Hakikat yorgunu bir toplum: Beyin çürümesi, haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler

Hakikat Yorgunu Bir Toplum: Beyin Çürümesi, Haksızlıklar, Hukuksuzluklar, Adaletsizlikler

Devamını Oku
18.12.2024
Suriye’nin Küllerinden Yükselen Kaos: İnsan Hakları Günü’nde Yeni Haritalar, Yeni Sınavlar

Suriye’nin Küllerinden Yükselen Kaos: İnsan Hakları Günü’nde Yeni Haritalar, Yeni Sınavlar

Devamını Oku
17.12.2024
Suriye’nin küllerinden yükselen kaos: İnsan Hakları Günü’nde yeni haritalar, yeni sınavlar

Suriye’nin küllerinden yükselen kaos: İnsan Hakları Günü’nde yeni haritalar, yeni sınavlar

Devamını Oku
10.12.2024
Machiavelli'nin Gölgesinde Modern Siyasetin Zalim Oyunları; Türkiye’den Suriye’ye

Machiavelli'nin Gölgesinde Modern Siyasetin Zalim Oyunları; Türkiye’den Suriye’ye

Devamını Oku
04.12.2024
Öncesi ve sonrasıyla Kılıçdaroğlu’nun tarihi savunması

Öncesi ve sonrasıyla Kılıçdaroğlu’nun tarihi savunması

Devamını Oku
26.11.2024
Yalnız değilsiniz: Dost uzanan eller uzak olmasın…

Yalnız değilsiniz: Dost uzanan eller uzak olmasın…

Devamını Oku
20.11.2024
Mülksüz yeni nesil ve İzmir, Selçuk’ta mülksüzlük içinde kaybolan 5 minik can

Mülksüz yeni nesil ve İzmir, Selçuk’ta mülksüzlük içinde kaybolan 5 minik can

Devamını Oku
14.11.2024
Yenidoğan Çetesi ve MHP Genel Başkanı Bahçeli Öcalan'a umut hakkı istedi

Yenidoğan Çetesi ve MHP Genel Başkanı Bahçeli Öcalan'a umut hakkı istedi

Devamını Oku
23.10.2024