Türkiye, PYD’nin Cenevre görüşmelerine katılmasını engelleme konusunda şu an için başarılı görünüyor. Suudi Arabistan’ın Cenevre için oluşturduğu listedeki Suriyeli muhalifler de Esad’a karşı savaşmadığı için PYD’nin katılımına karşılar. Bu da Ankara’ya yaradı.
Ancak Türkiye’nin PYD konusundaki baş ağrısı bitmiş değil. PYD’yi de içine alan Suriye Demokratik Meclisi’nin (SDM) eşbaşkanları Cenevre’ye davet edildiler. SDM, ABD’nin IŞİD’e karşı kurduğu Suriye Demokratik Güçlerinin (SDF) siyasi kanadını oluşturuyor.
SDF’ye “ArapKürt koalisyonu” dense de belkemiğini YPG güçleri oluşturuyor. PYD’nin Cenevre’de temsil edilip edilmeyeceği sorusuna bakarken bu husus da göz önünde tutulmalı.
Öte yandan, Ankara’nın takındığı tutumun Rusya’yı PYD hamiliği konusunda daha kararlı kılacağına dair emareler var. Örneğin, Moskova’nın önümüzdeki günlerde PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’i ağırlayacağına dair haberler var. Rusya’nın, PYD’nin askeri kanadı olan YPG’ye de yakınlaşmaya çalışması bekleniyor.
Batılı bir diplomata göre, Suriyeli Kürtlerin ABD tarafından ihanete uğradıkları hissine kapılmaları halinde, Moskova devreye girmeye hevesli ve hazır. Dış desteğe muhtaç olan PYD’nin de bu durumda Rusya’ya dayanacağı varsayılıyor.
Daha açık belirtmek gerekiyorsa Ankara’nın PYD politikasının Rusya’ya Suriye’de fayda sağlaması olasılığı yüksek. Moskova böylece birkaç taşı birden vurmuş olacak.
Her şeyden önce PYD’yi aleni bir şekilde desteklemekle Türkiye’nin damarına basmış olacak. İkincisi ABD’nin sahadaki konumunu zayıflatmış olacak. Üçüncüsü de Esad rejimine sahada avantaj sağlamış olacak.
Konuştuğumuz Batılı diplomat, ABD’nin şu aşamada hem “Kürtlere ihanet” görüntüsü vermesinin, hem Rusya’ya Suriye’de yeni fırsatlar yaratmasının, hem de YPG sayesinde IŞİD’e karşı sağladığı avantajlardan vazgeçmesinin mümkün olmadığını belirtti.
Bu öngörüler gerçekleşir veya gerçekleşmez, o ayrı bir konu, ama burada asıl göz önünde tutulması gereken çok önemli bir husus var.
PYD konusunda son günlerde yaşananlar sonuçta bir diplomatik satranç oyunundan ibaret. PYD meselesi, Cenevre görüşmelerini zora sokma potansiyeline sahip tek konu da değil. Bu görüşmelerin planlandığı gibi bugün başlayabileceği, başlayabilirse hızlı sonuçlar verebileceği hiç de kesin değil.
Gerçekçi bir açıdan bakılırsa bu görüşmelerin ilk etapta başarısız olması olasılığı, başarı sağlama olasılığından yüksek. Başka bir ifadeyle, Cenevre’deki siyasi süreç bocaladıkça, Suriye’nin geleceğini askeri gelişmeler tayin etmeye devam edecek.
Şu anda Suriye ordusu Rusya’nın desteği ile muhaliflere karşı ilerliyor. YPG de ABD desteği ile IŞİD’e karşı ilerliyor. Suriye’de ateşkes anlaşması sağlanıp uygulanamazsa, Rusya ve ABD’nin bu desteklerini sürdürüp sahadaki etki alanlarını genişletmeye çalışacakları malum.
Cenevre görüşmeleri gerçekten “istim kazanıp” bazı sonuçlar verme noktasına geldiğinde de, müzakereler tarafların sahada ele geçirdikleri bölgeler üzerinden yürütülecek. Bu durumda, ABD’nin doğrudan, Rusya’nın da dolaylı desteği ile önemli kazanımlar elde etmiş olan PYD’yi göz ardı etmek mümkün olmayacak.
Washington da bunları biliyor. Ama Ankara’yı daha fazla kızdırmamak için, Salih Müslim’in Cenevre’ye davet edilmemesi konusunda bu yüzden ketum davranıyor. Yoksa PYD’den ve YPG’den vazgeçmiş değil.
Açıkçası, Ankara PYD savaşını henüz kazanmış değil. Sadece küçük bir başarı sağladı. Türkiye için esas mesele ise hep aynı noktaya geliyor.
Ankara karmaşık bir hal almış olan Suriye’deki “büyük görüntünün” tüm boyutlarını hesaba katarak “yapıcı” ve “oyun kurucu” bir diplomasiye dönmedikçe, bu krizde büyük olasılıkla “kaybeden taraf” olmaya devam edecek.
Türkiye’nin PYD baş ağrısı bitmiş değil
Yazarın Son Yazıları
Kahraman’ın sözleri yararlı oldu
Gül’ün adı niçin yok?
Dış politikada demagojiye devam...
Çağdaşlık treni kaçıyor
Erdoğan’ın istediği sonucu alması zor görünüyor
Batı'nın tonu giderek sertleşiyor
Türkler Preet Bharara’yı niçin bu kadar çok seviyor?
Akılcı perspektiflerin kaçınılmaz zorunluluğu
Erdoğan’ın ABD ziyareti
Erdoğan’a diplomatik ‘mukabele-i bilmisil’
Erdoğan sevmese de diplomasi kuralları değişmez
Belçika’yı topa tutarken kendi zafiyetlerimizi unutmayalım
Ülkenin gidişatı hiç de parlak değil
Anlaşmayı ciddi zorluklar bekliyor
Liderler ‘yıkım senaryolarından’ medet ummamalı
Gün elbirliği ile çözüm arama günüdür
Mülteci anlaşmasının ‘getirisi’ ve ‘götürüsü’
Davutoğlu’nun İran ziyareti...
PYD’nin durumu sanıldığı kadar sağlam görünmüyor
Gerçek gazetecilere karşı yürütülen algı operasyonu
Yoksa AKP Sünni Araplara güvenmiyor mu?
Etrafımızdaki çember daralıyor
Ortadoğu bataklığına sürüklenmemeliyiz
Umarız ‘büyüklerimiz’ ne yaptıklarını biliyorlar
AKP’nin Türkiye için yarattığı Suriye hezimeti
Suriye gerçeğini ‘Eyli meyli’ çıkışlarla anlamak mümkün değil
Erdoğan'a sitemden başka seçenek kalmadı
Rusya ile çatışma olasılığı yabana atılamaz
Türkiye’nin PYD baş ağrısı bitmiş değil
Türkiye’nin PYD sınavı
Biden ziyareti anlaşmazlıkların altını çizdi
Davutoğlu’nu dinleyen var mı?
Davutoğlu’nun çıktığı Avrupa turunun arka planı
‘Akıllı dış politikanın’ kaçınılmaz önemi
AKP ‘coğrafyanın intikamı’ ile tanışıyor
Türkiye adına kim konuşuyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düşürüldüğü vahim durum
Dış politikada zor bir yıl bekliyor bizi
Bölge yeniden şekillenirken Türkiye’nin rolü ne olacak?
Amerika’daki Donald Trump vakıası