Cumhuriyet, laiklik ve din: 'Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e yanıt'

Cumhuriyet, laiklik ve din: 'Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'e yanıt'

20.11.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet idaresindeki bütün kanunlar, kurallar, ilmin çağdaş uygarlığa sağladığı esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve uygulanır. Din anlayışı vicdani olduğundan, Cumhuriyet din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür.” (Atatürk, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler, 1930)

Şimdi de AKP’li Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı fesli Kadir’in uydurduğu artık bayatlamış siyasal İslamcı iftiralarla Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet’e saldırdı. Yusuf Tekin, erken Cumhuriyet Dönemini kastederek şöyle dedi: “Kendi icat ettiğin laikliği bana dayatıyorsun! Sizin laiklikten anladığınız şey şu: Camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, vatandaşın Kuran öğrenmesini yasaklamak…”

Bugün, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, erken Cumhuriyet dönemine yönelik bu çarpıtma ve iftiralarına tek tek yanıt vereceğim.

CUMHURİYETİ KURANLARIN LAİKLİKTEN ANLADIĞI

Yusuf Tekin’in iddia ettiği gibi laikliği, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar icat etmedi; Türk tarihinde 11. yüzyılda Bağdat’a girip halifenin siyasi yetkilerini elinden alan Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’den beri, Batı’da ise 15. yüzyılda kilesinin baskısına karşı başlayan Aydın-lanma mücadelesinden beri laiklik var.  

En yaygın tanımı ile “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması” diye bilinen laiklik, “din işlerinin” vicdana, “devlet işlerinin” (dünya işlerinin) ise özgür akla bırakılmasıdır. Laik devlette siyaset, hukuk, eğitim, ekonomi gibi devlet işleri, değişmeyen dinsel kurallarla değil, zamanla değişen çağdaş kurallarla yürütülür. Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişiyle, laiklik, “Toplumun, din adına ve binlerce yıl önce konmuş, o günün sorunlarına çözüm getiren kurallara göre yönetilme zorunluluğunun kaldırılmasıdır. Aklın, iman karşısında özgürleştirilmesidir.” Laiklik, teolojik olarak dine değil, devlet ve toplum üstündeki “dinsel vesayete” karşıdır. Laik devlet, her türlü “dinsel vesayetten” kurtulmuş, egemenliğin “kayıtsız-şartsız ulusa ait olduğu” çağdaş hukuk devletidir. Laik devletin bireyi ise “aklını kullanan” düşünce ve vicdan özgürlüğüne sahip bireydir.  

Laikliğin temelinde aklın ve vicdanın özgürlüğü vardır. Aklın ve vicdanın özgürlüğü ise düşünce ve inanç özgürlüğünün garantisidir. Ancak laiklik, Yusuf Tekin’in anladığı gibi sadece din ve inanç özgürlüğü değildir; onunla birlikte aklın ve düşüncenin de özgürlüğüdür; devletin din kurallarıyla yönetilmemesidir; hukukun dinsel kurallara dayanmamasıdır.  

Peki, Cumhuriyeti kuranlar laiklikten ne anlıyordu?

Atatürk, liselerde de okutulan, “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında “Vicdan Hürriyeti” başlığı altında laikliği şöyle tanımlıyor: “Her birey istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine özgü siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz. Vicdan hürriyeti kesin ve saldırılamaz olup bireyin doğal haklarının en önemlilerinden sayılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde her yetişkin dinini seçmekte özgür olduğu gibi belirli bir dinin merasimi de serbesttir; yani ayin hürriyeti dokunulmazdır.”

“Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet idaresindeki bütün kanunlar, kurallar, ilmin çağdaş uygarlığa sağladığı esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve uygulanır. Din anlayışı vicdani olduğundan, Cumhuriyet din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür.” (M. Kemal Atatürk, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2010, s. 40-47, 86-87; Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 23, s. 17-24, 58-59) 

Çok açıkça görüldüğü gibi Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün laiklikten anladığı şey, camilerin kapısına kilit vurmak, camileri ahıra çevirmek, Kuran öğrenilmesini yasaklamak değil; herkesin istediği gibi Allah’a ibadet etmesi, kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaması, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dininin olmaması, devlet idaresindeki bütün kanunların, kuralların bilimin çağdaş uygarlığa sağladığı şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılması, din fikirlerinin devlet ve dünya işlerinden, siyasetten ayrı tutulmasıdır. 

CAMİLERİN KAPISINA KİLİT VURMAK

AKP’li Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Cumhuriyeti kuranların, insanlar ibadet etmesin diye “Camilerin kapısına kilit vurduğunu” iddia ediyor.  Peki, gerçekten de öyle mi?

   Kurtuluş Savaşı sırasında, 16 Mart 1920’de, İngilizler İstanbul’u resmen işgal ettiklerinde, Kuvayı milliyeciler, İngilizlerin eline geçmesin diye Topkapı Sarayı’ndaki kutsal emanetleri sakladılar. Hüseyin Rauf Bey’in, 29 Ocak 1924 tarihli TBMM gizli oturumunda verdiği bilgiye göre kutsal emanetler İstanbul’da İngilizlerin bulamayacağı bir yerde korunuyordu.

İngilizler, Lozan’da bu kutsal emanetleri Türkiye’den alıp Araplara teslim etmek istedi. Lozan’da İsmet Paşa, kutsal emanetlerin Türkiye’den alınmasına izin vermedi. 

İsmet Paşa, Lozan’da korumayı başardığı kutsal emanetleri II. Dünya Savaşı tehlikesinden de koruyacaktı. II. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’a saldırılması olasılığına karşı, İstanbul’da Topkapı Sarayı’ndaki kutsal emanetleri, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki bazı arkeolojik eserleri ve Milli Saraylardaki bazı değerli eşyaları buralardan alıp Niğde’ye ve Sivas’a götürüp Niğde Saruhan’daki Akmedrese’de, Niğde’deki üç camide ve Sivas Divriği’deki Ulu Cami’de koruma altına alacaktı. İsmet İnönü, içinde değerli eserlerin saklandığı o camilere çok iyi bakılmasını ve buraların çok iyi korunmasını istemişti. Örneğin, 21 Ağustos 1944 tarihli bir kararla “Milli Saraylar’dan Divriği Ulu Cami’ye korunması için konulan kıymetli eşya, caminin kubbeleri aktığı için korunamayacağından süratle caminin tamiratının yapılması” istenmişti. (BCA, Sayı: 6061, Dosya: 25945, Fon kodu: 30.10.0.0, Yer no: 213.448.18.)  Kutsal emanetler ile çeşitli arkeolojik ve tarihi eserlerin saklandığı o camilerin kapısına kilit vurulup başına jandarma dikilmişti. Gelin görün ki, sonradan İsmet İnönü’yü “din düşmanı” göstermek isteyenler, “İnönü camileri kapattı! Camilerin kapısına kilit vurdu!” diye kara propaganda yapacaktı. (Sinan Meydan, Recep Tayyip Erdoğan’ın Tarih Tezlerine El-cevap, İstanbul, 2016, s. 228-230)

CAMİLERİ AHIRA ÇEVİRMEK

Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının sürekli tekrarladığı iftiralardan biri de Erken Cumhuriyet Döneminde “camilerin ahır yapıldığı”dır. Bu bayat iftirayı son olarak AKP’li Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin tekrarladı; Cumhuriyeti kuranların, “camileri ahıra çevirdiğini” ileri sürdü. 

Oysa Türkiye’de camileri yakıp yıkan, camileri ahır yapan Cumhuriyeti kuranlar değil, işgalci Yunan ordularıydı. (Sinan Meydan, Yüzyılın Kitabı, Yüzyılın Lideri, İstanbul, 2019, s.251-253) Cumhuriyeti kuranlar, Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak camilerin yakılıp yıkılmasına engel olmuşlar ve yüzlerce camiyi tamir ettirip yeniden kullanılabilir hale getirmişlerdi. Ayrıca yüzlerce tarihi camiyi restore ettirerek bunların da yıkılmasına engel olmuşlardı. 

Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra, bir komisyon kurulup savaş sırasında yakılan ve yıkılan camiler konusunda bir rapor hazırladı. Cumhuriyet Arşivi’nde bulunan 26 Aralık 1922 tarihli bir belgede “Düşmandan kurtarılan yörelerdeki cami, hayrat ve vakıflarda meydana gelen zararın tespiti için kurulan komisyonun hazırladığı raporun ilgililere sunulduğu” belirtiliyor. (BCA, S.606, D.13712, F. 30.10, Y. 140.4.12.) Savaşta zarar gören camilerin ve mescitlerin onarımına hemen başlanıyor. Atatürk, 1 Mart 1923’te TBMM’de yaptığı konuşmada, “Bir yıl içinde 126 tarihi cami ve mescidin onarıldığını” söylüyor. (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C.15, s. 175)

Cumhuriyet ilan edildikten sonra Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı,

İnönü’nün başbakanlığı sırasında tek parti döneminde Vakıflar Genel Müdürlüğü yüzlerce tarihi camiyi onardı. 1924-1935 yılları arasında ülke genelinde çok sayıda tarihi cami tamir ettirildi. 1935’te Cumhurbaşkanı Atatürk’ün onayıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün bütçesine -cami tamirleri için- 1 milyon lira eklendi. Bu bütçe ile çok sayıda tarihi cami tamir edildi. 

Cumhurbaşkanı Atatürk, ömrünün son iki yılında 1936-1938 yılları arasında bile Türkiye’nin dört bir yanındaki tam 138 camiyi tamir ettirdi. (Tamir edilen camiler ve arşiv belgeleri için bkz. Ümit Doğan, “Mustafa Kemal’in Ömrünün Son İki Yılında Tamir Ettirdiği Camilerin Listesi, Yeniçağ, 30 Ağustos 2023)

Ağa Camisi’nin tamir edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Atatürk imzalı, 1936 tarihli bakanlar kurulu kararı. 

Atatürk’ün tamir ettirdiği o camilerden biri de İstanbul Beyoğlu’ndaki Ağa Camisi’dir. İşgal yıllarında Osmanlı saray hükümeti tarafından arazisi satılmak istenen perişan haldeki Beyoğlu Ağa Camisi Cumhurbaşkanı Atatürk imzalı bir Bakanlar Kurulu kararnamesiyle 1937’de aslına uygun olarak tamir edildi ve ibadete açıldı. (Sinan Meydan, Yakın Tarih İçin Anahtar, İstanbul, 2022, s.57-61)

İNÖNÜ DÖNEMİNDE, 1940’LARDA TAMİR EDİLEN CAMİLER

Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra İsmet İnönü cumhurbaşkanı oldu. İnönü döneminde de CHP, Vakıflar Genel Müdürlüğü eliyle ülke genelinde yüzlerce camiyi tamir ettirdi.

İktisadi Yürüyüş Dergisi, S.32, 1 Nisan 1941

1940’larda tamir edilen camilerle ilgili Cumhurbaşkanı İsmet İnönü imzalı Bakanlar Kurulu kararnameleri Cumhuriyet Arşivi’nde görülebilir. 

İnönü döneminde tamir edilen camiler, dönemin basın yayın organlarına da konu olmuştur. Örneğin, 1 Nisan 1941 tarihli İktisadi Yürüyüş Dergisinin 32. sayısında “Cumhuriyet Devrinde Milli Abdilerimize Verilen Kıymet ve Ehemmiyet” başlıklı yazıda “En zor şartlar altında Vakıflar Genel Müdürlüğü abidelerimizin tamiri için 1 milyon lira ayırmıştır” deniliyor. Derginin haberine göre CHP Hükümeti sadece 1941 yılında tam 40 camiyi tamir ettirmiş, gelecek 5 yıl içinde 26 camiyi tamir ettirmeyi planlamıştır. Ayrıca cami tamirleri için ayrılan 1 milyon lira dışında vakıf, hayrat gelirlerinden elde edilen parayla da 8 cami daha tamir ettirmiştir. 

VATANDAŞIN KURAN ÖĞRENMESİ YASAKLANDI

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bir diğer bayat iftirası da erken Cumhuriyet döneminde, 1940’larda, “vatandaşın Kuran öğrenmesinin yasaklandığı” şeklindedir. 

Yusuf Tekin’in “Kuran okumak yasaklandı!” dediği 1940’larda CHP hükümetinin, Elmalılı Hamdi Yazır’a yaptırdığı “Hak Dini Kuran Dili” adlı 9 ciltlik Kuran tefsiri 1935’te halka sunulmuştu. Yani Yusuf Tekin’in “Kuran okumayı yasakladılar!” dediği dönem, Türk ulusunun Kuran’ı ilk kez anlayarak okuduğu dönemdi.  

Yusuf Tekin’in “Kuran okumak yasaktı!” dediği dönemde, 1938 yılında, Diyanet İşleri Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi imzasıyla her evde bir Kuran ve bir din kitabı bulundurulmasını istemişti. 

Yusuf Tekin’in “Kuran okumak yasaktı!” dediği dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nde Diyanet’in ve MEB’in Kuran Kursları bile vardı. İsteyen, devlet denetimi altındaki bu kurslara çocuklarını gönderebilirdi. (Bkz. Muzaffer Deniz, Tek Partili Dönemde Açılan Kuran Kursları”, Türk Araştırmaları Dergisi, C.11, S.6)

***

Gerçek şu ki, AKP iktidarı, Atatürk’le, Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyetle kavga etmeye devam ediyor. Laik Cumhuriyeti bir tür dinsel saray rejimine dönüştürme politikası kapsamında dini kullanarak, tarihi çarpıtarak Atatürk’ü ve kurduğu laik Cumhuriyeti gözden düşürmeye çalışıyorlar. Ancak nafile! Atatürk’ü Türk ulusunun kalbinden söküp atmayı ve kurduğu laik Cumhuriyeti değersizleştirmeyi asla başaramayacaklar.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e gelince! Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı fesli Kadir’in safsatalarıyla Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyete saldıran bir Milli Eğitim bakanına çocuklarımızı emanet edemeyiz.

ARŞİV BELGELERİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025