Dinbaz imam, dindar cemaat

08 Şubat 2017 Çarşamba

<video:671447>

Çıkmamış candan ümit kesilmez sözü boşuna söylenmemiş. Dinbaz iktidarın sadece varını-yoğunu, kalemşörünü-ekranşörünü, bakanını, başbakanını, cumhurbaşkanını değil, dinini-imanını, hatibini-vaizini de adeta kumar masasına sürercesine önümüze koyarak yürüttüğü “Evet” kampanyası, en umulmadık yerlerde geri tepebiliyor.

Geçen Cuma, Ümraniye’de bir “iktidar imamı”na bu halkın içinden çıkmış dürüst ve sağduyu sahibi, imanı da aklı da tertemiz bir cemaatin verdiği tokat gibi ders, buna bir örnek.

Bu aynı zamanda bizim hanidir AKP’nin ekonomi-politik pratiğini tanımlama yolunda işlerliğe soktuğumuz dinbaz tabirinin dindar tabirinden farkını netleştirme yolunda da turnusol kâğıdı işleviyle seçkinleşen bir örnek.

Buna geleceğiz, ama önce olayı ayrıntılarıyla aktaralım.

***

Basına yansıdığı kadarıyla Ümraniye’de bir başka camide görevli imam Hüseyin Güleç, geçen Cuma günü vaaz vermek üzere yine aynı ilçedeki İmes Sanayi Camiî’ne gider. Belli ki özellikle esnafa yönelik bir “oyun” çevirme peşindedir.

Vaazı ses kaydından dinleyelim:

“Kötüye gidiyor işler diye esnafın moralini bozmaya çalışıyorlar. İşler kötüye gitmiyor, iyiye gidiyor. Kötüye gidiyor diyenlere bakacaksınız. (...) Bugünkü Hayır’cılar, onu söyledim ya, kimdir bunlar?.. Dünyanın en büyük havalimanını istemeyenler... Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü hazmedemeyenler... Gözünüze dizinize dursun dedi ya Başbakan, durmasın! Gözleriniz dizlerinize aksın!.. Aksın aksın, utanmadan gezsin onlar!.. İşte bunlara karşı çıkanlar, Marmaray, Avrasya, Esenler’i istemeyip [adeta hançeresini yırtarak] Hayır’cılaarrr, bunlar işte Hayır’cılarrr!.. 15 Temmuz’daki, bu milletin iradesiyle, bu milletin istikrarıyla oynayan katiller bunlar!..”

Sonrasında imam, neredeyse ses duvarını aşarcasına gürleyerek Hayır’cılara atfen başka bir şeyler söylüyorsa da anlaşılmıyor, ama araya cemaatten birinin gayet sakin şekilde “Hocam” diyerek girdiğini ve şöyle devam ettiğini duyuyoruz: “Hocam, camideyiz (...) geldik. Hayır diye düşünenler de var.”

Bunun üzerine cemaatten “Evet, öyle” diyenler duyuluyor ve alkış sesleri yükseliyor. Sonra bir başkasının, “Burası cami Hocam, cami” diye bağırdığını duyuyoruz. Elbette protesto uğultuları eşliğinde...

***

Tam o noktada dinbaz ve de kurnaz imamımız ne yapıyor dersiniz?!

Hemen “Eşhedü” çekmeye koyulup Allah ve Resûl’ünün adlarına sığınarak cemaatin kendisine yönelik haklı tepkisini soğurmaya ve soğutmaya yelteniyor. Ne yapsın cemaat, “Eşhedü”ye eşlik ediyor!..

Ama sonra yine devam ediyor bizimki! Sanki birkaç dakika önce Hayır’cılara yönelik “gözleri dizlerine aksın”, “utanmadan gezsin onlar”, “katiller” diye bağıran kendisi değilmiş gibi, “Biz, Hayır’cılara da saygılıyız, Evet’çilere de saygılıyız. Herkes hürdür, iradesini söyler, fikrini söyler” diye “makas değiştiriyor”.

Tabii cemaat yutmuyor ve karşılık veriyor: “Hocam, hain diyordunuz ya! Yapmayın böyle yaaa!..”

Protestolar devam edince imamımız yine “çevik”çe dine sığınıp “Değerli kardeşlerim, namazdan sonra 57 tane cami için yardım toplanacak, Allah yardımlarınızı kabul etsin, geçmişlerinize rahmet olsun, şehitlerimizin ruhu şâd olsun, birliğimiz beraberliğimiz daim olsun” diyerek bastırıyor cemaati...

***

Film gibi, değil mi?! Ve beni en çok çarpan, meydanı da, cemaati de “boş” sanan imamın, dini siyasete ucuz ve bayağı şekilde alet edişine insanların tepkisi karşısında dağılıp “Eşhedü”ye sığınması oldu.

Bunu, Hz. Ali ile Muaviye orduları arasındaki Sıffin Savaşı’nda (657), kaybedeceğini anlayan Muaviye’nin (Amr bin el-Âs marifetiyle) askerlerinin mızraklarına Kur’an sayfaları taktırarak Ali ve ordusunu durduruşuna benzer bir girişim olarak değerlendiriyorum!..

Demek ki dinbazlık, yani ister savaşta ister referandumda olsun dünyevi iş ve çekişmelerde dini kendinden yana araçsallaştırıp oyuncak etmek, o günden bugüne halka halka zincirlenerek gelen bir musibet…

***

Dinle oynayana “dinbaz” denir.

Farsça oynamak demek olan “bâhten” fiilinden çıkış bulan “bâz”, hangi sözcüğün sonuna eklenirse ona “oynayan” anlamı verir. Kumarbaz, canbaz, dilbaz ve işte dinbaz...

Yine Farsça “dâşten”den çıkış bulmuş “dâr” eki de sonuna geldiği her ne ise onu “sahiplenen”i tanımlar. Dolayısıyla “dindar” da dine sahip olan veya sahip çıkan anlamına gelir.

Yukarıda ayrıntılarıyla aktardığımız hadisede cemaat, dinbazlık yapan imam karşısında dinine sahip çıkmış, tertemiz bir dindarlık örneği sergilemiştir.
Helâl olsun o cemaate, o dindarlara! Onca asırlık “İmam öyle yaparsa cemaat ne yapmaz” deyişini de boşa çıkartıp hükümsüz kıldılar ya, helâl olsun!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları