Kongre değil, zikir töreni
Tayfun Atay
Son Köşe Yazıları

Kongre değil, zikir töreni

13.09.2015 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

AKP 5. Olağan Büyük Kongresi’ne bir “zikir töreni” olarak bakarsanız ziyanda olmazsınız.

Zikir denince akla tarikat gelir. O yüzden neden söz ettiğimize dair kafa karışıklığına yol açmamak için hemen vurgulayalım: AKP bir “tarikat”tır. Artık öyledir. Parti, bir “Erdoğan-sonrası” dönem yaşamıyor ve yaşamayacak görünüyor.

Bunu, kongreden hareketle iki nokta netleştiriyor. Bir, Parti’nin “kurucusu”, aynen Tayyip Erdoğan gibi bu sıfatı hak etmiş Abdullah Gül’ün kongredeki yokluğu. İki, partinin yeni genel başkanı unvanını taşıyan Ahmet Davutoğlu’nun kongredeki “yokluğu”!..

Erdoğan-sonrası dönemin bu ilk kongresinde Gül, manen ve maddeten yoktu. Yeni genel başkan Davutoğlu ise maddeten var olsa da manen yoktu. Yapılan, aslında bir anma etkinliğiydi. Divan Başkanı Bozdağ başta olmak üzere herkesçe “doğal lider” olarak tescillenmiş; adı duyulduğunda salonu dolduranların cezbeye uğramışçasına en büyük tezahüratı bahşettiği; kendisini tanıtan özel film gösterimi huşu içinde izlenen; neticede artık bir “kült” olarak takipçilerinin gönlüne ve zihnine yerleşmiş Tayyip Erdoğan için düzenlemiş bir anma etkinliği izledik.

Zikir de “anmak-hatırlamak” demek zaten...

‘Tayyibîlik’

Abdullah Gül yoktu, çünkü kurucuları arasında bulunduğu ve bir kolektif hareket olarak doğmuş modern-muhafazakâr bir siyasi partinin artık adeta “şeyhe biat” anlayışıyla işlerliğini sürdüren bir “tarikat”a dönüştüğünün farkında... Ve yine biliyor ki biatle yol alınan yerde “rehber” (mürşit) kabul edilen zatın direktifleri sorgulanmaksızın yerine getirilecektir. Öl dense ölünecektir.

O yüzden Abdullah Gül, ilk başbakanı, ilk dışişleri bakanı ve onun içinden çıkmış ilk cumhurbaşkanı olmanın ötesinde, AKP’nin “kurucusu” olduğunun altını özenle çizdiği bir nezaket mektubuyla kongreye katılmakla yetinip aslında “yeni- AKP”yle, bu “Tayyibiyye Tarikatı” ile irtibat kurmadığını dünya-âleme ilan etti.

 

‘Başmürid’ Davutoğlu

Bunu tamamlayıcı mahiyette ama ters yönden, (esasen Gül tarafından siyasete kazandırılmış) Ahmet Davutoğlu’nun “Şeyh”le alabildiğine “rabıta” içinde olduğunu aksettiren konuşması da adeta bir tarikat zikrinde olduğumuza yönelik hissiyatı pekiştirdi. Zaten daha kongre öncesinde “Binali Yıldırım” adıyla bağlantılı olarak ortalıkta dolaşan şayialar, Davutoğlu iradesinin kongreye damga vuramayacağı yönünde düşünmeyi kışkırtmıştı.

Ama “şüyuu vukuundan beter” olmadı. Çünkü vukuu da beterdi. Hâlâ geçmiş mazlumluk ve mağdurlukları, şimdiki zalim mağrurluklara perde yapma çabaları; 7 Haziran seçimleri sonrası koalisyon kaçaklığına o çocuk kandırır cinsten gerekçelerin tekrarı; ve şimdi iktidardan gitmemek için ülkeyi sürükledikleri kanlı kaos karşısında yunmuş-yıkanmışlık telkininde bulunan, kendi dışlarında herkesi mesul gören, tabii bol miktarda “şehit” istismarına da yaslanan ve dinbazlıkta tavan yapan beylik cümleler...

Ama bunların ötesinde konuşmanın içerik analizi yapıldığında ortaya çıkacak olan, bir “Tayyip Erdoğan zikri”dir. Kongrenin genelinde tribünlerden divan başkanlığına kadar söz konusu bu “zikir”, Davutoğlu’nun konuşmasının da karakteristiğiydi.

Elbette ki Erdoğan, kurucularından biri olduğu bu partide karizmasıyla, mücadelesiyle, kitleler nezdindeki popülaritesiyle müstesna bir yere sahiptir ve elbette kendisinden sonraki ilk kongrede ondan hiç söz edilmemesi beklenemez. Ancak partinin de bir şahsiyeti vardır ve Erdoğan’ın yerini işaret etmenin bir haddi olmalıdır. O haddin aşıldığı nokta, işte artık partinin bir “tarikat” haline geldiği noktadır.

Erdoğan’a medhüsena kabilinden karşımıza gelen filmden sonra Davutoğlu’nun AKP macerasını özetleyen bir ikinci film (belki onu ebedi lider karşısında çok ezmeme yolunda) izledik. Orada “Reis ve Hoca” lakapları eşliğinde onların kardeşlik hukukundan dem vuruldu. Bunu müteakiben ben Davutoğlu’nun konuşmasını dinlerken “Hoca”nın “reisleşme” yolunda nasıl nafile bir uğraş verdiği hissine kapıldım.

Tabii ki ne yaparsa yapsın bir “nutuk adamı” olmayan, olamayacak “Ahmet Hoca” tribünleri “kesmedi”. Salonu dolduran gençler konuşmasını sık sık sloganlarla bölünce “Hoca”yı fıtratında hiç olmayan bir “mod”da tribünlere oynamak zorunda kalırken izledik. Bol bol Erdoğan tazimleri eşliğinde yaptı bunu. Dediğimiz gibi, hepi-topu hüzünlü bir zikir töreniydi işte!..


Ve ‘tasvip’!

Fakat yanlış anlamayın, gevşemeyin! Ortada acınası olmaktan çok alabildiğine can-acıtası motivasyona sahip olduğu hissi veren bir “tarikat” var. Nereden mi belli? Yine kongreden; Hürriyet’e saldırının azmettiricisi, “1 Kasım’dan sonra buradan gideceksiniz” tehditlerinin savurucusu, “Seçimden ne çıkarsa çıksın seni başkan yaptıracağız” çığırtkanı, dikta heveslisi Abdürrahim Boynukalın’ın kongrede divan kurulu koltuğuna oturtulmasından...

Mesaj açık ve Erdoğan’ın gerek Hürriyet’e yönelik saldırılar, gerekse HDP binalarını kundaklamalar karşısında sarf ettiği o yumuşacık “tasvip etmiyorum” sözünün bile “hikâye” olduğunu düşünmeye elverir mahiyette.

Boynukalın’ın neredeyse (Erdoğan’a değilse de) Davutoğlu’na bahşedilen ölçekte bir alkış tufanı eşliğinde divan kuruluna çıkışı, AKP ve onun “doğal lider”inin Hürriyet baskınını da, HDP’ye tacizleri de, sokaklarda “Katliam isteriz” diye dehşet saçanları da her ne kadar sözde tasvip etmez görünseler bile özde tasvip ettiklerini tartışmaya mahal bırakmaksızın ortaya sermiştir.

Yazarın Son Yazıları

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Kalacak bir türkü söyler gideriz

Devamını Oku
10.09.2018
Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Kovboylar yetmez, kotu da yasaklayın!

Devamını Oku
05.09.2018
Betona tapanların mabedi yapıldı

Betona tapanların mabedi yapıldı

Devamını Oku
03.09.2018
Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Bir insanlık ibadeti: Cumartesi Anneleri

Devamını Oku
20.08.2018
‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

‘Eşkıya’nın namusu Deniz’den soruldu!

Devamını Oku
15.08.2018
Doların da Allah’ı var!

Doların da Allah’ı var!

Devamını Oku
13.08.2018
‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

‘Üniversite pazarı’nın düşündürdükleri

Devamını Oku
08.08.2018
Üniversite pazarı

Üniversite pazarı

Devamını Oku
06.08.2018
Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!

Devamını Oku
01.08.2018
‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

‘Topluma karşı devlet’ ve polisi

Devamını Oku
30.07.2018
‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

‘En doğru, en hakiki tarikat’ hangisi?

Devamını Oku
25.07.2018
Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Bikinili Müslümanlık, tesettürlü münafıklık

Devamını Oku
23.07.2018
Meşihat makamı

Meşihat makamı

Devamını Oku
18.07.2018
‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

‘Adnan Hoca’ya da ne istediyse verdiler!

Devamını Oku
16.07.2018
Ters köşe (10.07.2018)

‘Cülus töreni’

Devamını Oku
10.07.2018
Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Düzyatan Gazi’nin ABD seferi

Devamını Oku
08.07.2018
Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Matbaa kapitalizmi ya da ‘Gutenberg Galaksisi’nin sonu

Devamını Oku
04.07.2018
Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Şehit cenazesinde ‘protokol’ olur mu?

Devamını Oku
02.07.2018
‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

‘Yüzde yedi’yi kim yedi?

Devamını Oku
26.06.2018
Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Bitmiş iktidarın uzun ölümü sürüyor

Devamını Oku
25.06.2018
‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

‘Yüzde yedi'yi kim yedi?

Devamını Oku
25.06.2018
‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

‘Antroposen’, ama umudu kesme Doğa’dan!

Devamını Oku
11.06.2018
Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Uçtuğunu zanneden şeyh: Aziz Yıldırım

Devamını Oku
06.06.2018
Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Kıyametin jeolojik adı: ‘Antroposen’

Devamını Oku
04.06.2018
Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Başkanın değil babanın Ali’sisin Ali Koç!

Devamını Oku
30.05.2018
Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar

Devamını Oku
28.05.2018
İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

İmam-hatipten kaçanlar Galatasaray kuyruğunda

Devamını Oku
23.05.2018
‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

‘Allah ruhumu diğer bedene koymuş Hocam!’

Devamını Oku
21.05.2018
Eğlenceli ciddiyet: İnce

Muharrem İnce’nin mevcut iktidar ağzı karşısında en büyük avantajı, yerli ve milli “mizah duyusu”na sahip olması. Sanki Erdoğan, hiç beklemediği bir “lügat”le karşı karşıya kalmış gibi geliyor bana. Öyle hissediyorum.

Devamını Oku
17.05.2018
İnanç borsası nefslere açılırken…

İnanç borsası nefslere açılırken…

Devamını Oku
16.05.2018
‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

‘Rabia gösterdikçe adalet görünmez oldu’

Devamını Oku
13.05.2018
‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

‘Afrin Türküsü’nde kim başrolde?

Devamını Oku
09.05.2018
Eşeğe kurban olun!

Eşeğe kurban olun!

Devamını Oku
07.05.2018
Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Fenerbahçe ‘Türk takımı’ mı?

Devamını Oku
02.05.2018
Hitler’i anıyoruz (!)

Hitler’i anıyoruz (!)

Devamını Oku
30.04.2018
Biz tarihin yüzüne bu fotoğrafla bakacağız

Eve dönüş yolunda...

Devamını Oku
25.04.2018
‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

‘Çocukluğun ilanı’dır 23 Nisan!

Devamını Oku
23.04.2018
Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Geçmişimizdeki yarın: Köy Enstitüleri

Devamını Oku
18.04.2018
ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

ABD ‘simülasyon’a dönüşürken…

Devamını Oku
16.04.2018
Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Dört duvar arasında havadır sudur kâğıt kokusu!

Devamını Oku
11.04.2018