Ailelerde muğlak kayıplar
Üstün Dökmen
Son Köşe Yazıları

Ailelerde muğlak kayıplar

16.10.2022 13:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Muğlak kayıp” kavramı, Pauline Boss tarafından ortaya atılmıştır. Büyük bir ihtimalle birisi ölmüştür ancak ortada cesedi yoktur, bir gün döneceği umuduyla yakınları belirsiz bir bekleyiş için girerler. Boss buna başlangıçta “Muğlak kayıp” dedi, zaman içinde ise kayıp tanımının kapsamını genişletti.

Aşağıda, Boss’un Muğlak Kayıp* adını taşıyan kitabındaki görüşlerini kendi yorumlarımı da katarak özetlemeye çalışacağım. Ben muğlak kayba, “ailede muğlak kayıp” demekten yanayım. Çünkü orduların, küçük grupların da muğlak kayıpları olabilir ancak hiçbir kurum muğlak kaybının acısını bir aile kadar derinden yaşayamaz.

MUĞLAK KAYIP TÜRLERİ

Boss’un kitabına göre muğlak kayıpları dört gruba ayırmak mümkün.

1. Cesedi olmayan ölü: Gençliğimde kaybolan çocuklarını ağlaya ağlaya arayan bazı annelerin, “Ya ölüsünü ya dirisini bulayım” dediklerini duymuş, bu isteğe çok anlam verememiştim. Şimdi bu yakarışı daha iyi anlıyorum. O anneler için çocuklarının ölülerini bulma ihtimali çok korkunçtu şüphesiz, ancak daha korkunç bir şey vardı, bu da çocuklarının akıbeti hakkında hiçbir bilgi edinememe ihtimaliydi.

Yüzyıllarca savaşlarda bazıları döndüler, bazıları öldüler, bazı askerler ise savaş sonunda geri dönmediler, ancak öldükleri ailelerine resmen bildirilmedi, öldüklerini gören arkadaşları da yoktu. İşte bunlar aileleri için muğlak birer kayıptı. Az sayıda kayıp kişi yıllar sonra çıkıp gelir, esir düşmüştür, bir kıtayı yürüyerek aşıp gelmiştir; annesi, eşi onu tanımazlar ama sonunda sağ salim dönmüştür.

Tek tük ortaya çıkan bu olaylar muğlak kayıpları olan aileleri hayat boyu beklenti içinde bırakır, “Niçin bizimki de bir gün çıkıp gelmesin?” derler. İki Dünya Savaşı’nda, Avrupalılar, Amerikalılar, Japonlar, Nazi Almanyası’nda Yahudiler, daha eskilerde Kızılderililer, ülkelerinden kaçırılıp köleleştirilen siyahiler, yakın zamanlarda Kamboçyalılar, Vietnamlılar, Tibetliler, Ruandalılar, Stalin döneminde Kırım Türkleri, Ahıska Türkleri, son yüz yılda Osmanlı ve az önce Bosnalılar muğlak kayıplar verdiler. Bitmedi, günümüzdeki Cumartesi Annelerinin çocukları da muğlak kayıp sayılıyor şimdi.

Altmışlı yıllarda Küçük Ayla kaybolmuştu, bulanamadı. Bütün Türkiye onu merak etti, annem babam bile yıllar sonrasında Ayla’nın bir gün yetişkin halde ortaya çıkmasını ummuşlardı.

Muğlak kayıp, başı, sonu belli olmayan farklı bir yas sürecini başlatır. Ortada bir kayıp olup olmadığı net değildir; bir ölü, ne vardır ne yoktur. İnsanların yakınlarını kaybetmeleri acıdır, ancak muğlak kayıpta farklı bir acı yaşanır. Farklı kültürlerde somut kayıplarla baş edebilmek için belirli rutinler vardır, örneğin bizim kültürümüzde yedisi, kırkı vardır, mevlut vardır. Muğlak kayıplarda mevlut okutamazsınız, çünkü emin değilsinizdir.

Sabahattin Ali büyük ihtimalle öldürülmüştür ancak cesedi bulunamamıştır. Kızı, değerli kültür insanımız Filiz Ali, yıllar süren muğlak yasını sonunda şöyle halleder: Büyük bir kayanın üzerine yerleştirdiği mermere babasının “Başım dağ, saçlarım kardır, benim meskenim dağlardır” şiirini yazdırır ve artık babasının fiziksel anlamda değilse bile dağlarda özgür olarak dolaştığına inanır.

2. Fiziksel olarak evde ancak psikolojik olarak hiçbir yerde: Bu tür muğlak kayıplar demans, alzheimer ve benzeri akıl sağlığı sorunlarında ortaya çıkar. Bu tür hastaların yakınları farklı bir acı içine girerler, sevdikleri yanlarındadır ancak onlarla iletişim kuramazlar, en kötüsü hasta olan yakınları artık onları tanımamaktadır.

3. Boşanma ne ölçüde bir ayrılmadır: Boss, birçok boşanmanın bir tür muğlak kayıp sayılabileceği görüşündedir. Uzun süre birlikte yaşadıktan sonra ayrılan çiftler ne yazık ki resmi evraklarda ayrılmış gözükseler de psikolojik anlamda her zaman ayrılmış olmuyorlar. Bazı boşanmış kişiler, eski eşleri için “Artık benim için var mı yok mu? Varsa ne kadar var” sorusunu soruyor galiba. Bu türden sorular ayrılığı muğlak hale getiriyor. Bence ayrılığın muğlak olması boşanan kişinin ille de eski eşini sevdiği anlamını taşımıyor. Gözlemlendiği kadarıyla insanlar ayrıldıkları partnerlerini çoğunlukla kötü anılarını tazeleyerek yaşamlarında tutuyorlar. Yani bitirilmemiş işler, farklı bir söyleyişle “kapanmamış hesaplar” psikolojik ayrılmayı muğlak hale getiriyor.

4. Uzaklara gitmek: Bazı aile üyeleri çeşitli nedenlerle yakınlarını terk edip uzaklara, bazen okyanus aşırı ülkelere giderler. Boss’a göre bu durum hem kalanlar hem de gidenler için genellikle muğlak bir ayrılık sayılır. Bir zamanlar İrlandalı gençler kitleler halinde Amerika’ya göç ettiler, bu durum onları bir daha göremeyeceklerini düşünen geri kalanlar için muğlak bir ayrılıktı. Gitmişlerdi, hayattaydılar ancak fiziksel anlamda yoktular. Bence aileden ayrılma bir zamanlar çok dramatik bir sorunken günümüzde, yolculukların kolaylaşmasından ve görüntülü konuşmalardan ötürü daha az zedeleyici olmaktadır.

AYRILIK KAVGALARI

Yazarın değindiği benim de gözlediğim ilginç bir olay var. Yurt dışına uzun süreliğine giden, aylarca dönmeyecek gençler ile aileleri, ayrılma öncesindeki hafta içinde çok sert kavga ediyorlar. Bazen de ölümcül hastalar ile yakınları benzer şekilde kavgalar yaşıyorlar. Bu kitabı okuyana kadar bu kavgalara anlam veremiyordum. Boss’un kitabını okuduktan sonra, ayrılık öncesinde tarafların duydukları kaygıları hafifletmek için çatıştıklarını düşünmeye başladım.

Belki de birinci durumda muğlak bir kayıp öncesinde, ikinci durumda ise gerçek bir kayıp öncesinde, insanlar ayrılacakları kişiyi aslında o kadar da çok sevmedikleri konusunda kendi kendilerini aldatmaya, ikna etmeye çalışıyorlar veya kendilerini terk ettikleri için onlara kızıyorlar. Bu ihtimali fark etmek ayrılık öncesi çatışmaları azaltabilir.

GELİBOLU’NUN YASI

Bugün muğlak kayıpları olanlara psikolojik destek konusunda çalışan uzmanlar var. İlginçtir, ruh sağlığı uzmanı olmayan bir büyük devlet adamı, sahip olduğu hümanizmasıyla binlerce annenin muğlak kayıp acısını azaltabilmişti. Gelibolu zaferinden sonra Anzaklı anneler, akıbetleri hakkında bilgi sahibi olamadıkları çocuklarına ilişkin muğlak kaybın acısını yaşıyorlardı, onların kemiklerine saygı gösterilip gösterilmediğini merak ediyorlardı.

Atatürk onlara özetle, “Anzaklı analar göz yaşlarınızı dindiriniz, artık evlatlarınız bizim de evlatlarımız olmuşlardır” diyerek mektup gönderdi. Anzaklı anneler ise yazdıkları cevabi mektupta Atatürk’e, “Artık siz bizim de Atamızsınız” dediler. Hiçbir psikoterapi seansı, muğlak kayıp acısını azaltmada kıtalar arasında düzenlenmiş böylesine bir törenden daha başarılı olamaz.

* Boss, P. (2021) Muğlak Kayıp. Çev. editörü B. Kırlangıç Şimşek. Ankara: Bilim ve Sanat.

Yazarın Son Yazıları

Gösteriş merakı

Bazıları kıyafetlerini ve oturdukları güzel sofraları sosyal medyada yayımlıyorlar. Altına da “Filanca lokantada nefis bir dolma yedik” şeklinde not düşüyorlar. Bence bu tavır görgüden uzak bir davranıştır. Gösteriş merakı yeni değil. Eskiden beyzadeler cins atlara binmekle övünürlerdi şimdi insanlar lüks arabalara binmekle övünüyorlar. Pek çok anne baba bana çocuklarının marka düşkünlüğüyle nasıl başa çıkabileceklerini soruyor. Onlara, “Siz markaya düşkünlük göstermeyin çocuğunuz da göstermez” diyorum.

Devamını Oku
30.11.2025
Ezilmişin itaati

Hayvanların birbirlerine veya sahiplerine itaat etmelerini klasik veya edimsel (operant) şartlama yoluyla açıklayabiliriz. İnsanların itaat etmelerinde ise üst düzey bilişsel faktörler önemlidir. Bu faktörlerden biri dış baskı olmaksızın kişinin kendi içinden kaynaklanan nedenlerden ötürü itaat etmesidir. Bu itaat türüne “ezilmişin itaati” adını vermek istiyorum.

Devamını Oku
23.11.2025
LÖSEV’li babalar

Toplumda genel kanı erkeklerin empatik becerilerinin kadınlara oranla daha düşük olduğu yönündedir. Ben bu görüşe tam olarak katılmıyorum. Erkeklerin de derin duygularının olduğunu ama toplumun bu duygularını ifade etmelerine izin vermediğini düşünüyorum. Bu görüşümü destekleyecek bir olaya LÖSEV’in Lösante Hastanesi’nde rastladım.

Devamını Oku
16.11.2025
Gözümüzden gönlümüze aktı

Gözümüzden gönlümüze aktı

Devamını Oku
09.11.2025
Babaların rolü

Genel kanı, çocukların fiziksel, sosyal ve psikolojik gelişimlerinde annenin daha etkin olduğu yolundadır. Bu bakış tarzının tamamen doğru olmadığı, çocukların gelişimlerinde babaların da etkili olduğu artık daha sık dillendiriliyor.

Devamını Oku
02.11.2025
Sanatın ve sporun koruyucu etkisi

Çocukların suçtan ve kötü alışkanlıklardan korunması için sanat ve spor etkinlikleri çok önemlidir. Dünyada ve ülkemizde çocukları iyiye, doğruya ve disiplin içinde yaşamaya yönlendirmek için başlatılan ve başarılı olan projeler vardır. Bu projelerin yaygınlaşması gençlerimizin gelişimi için zorunludur.

Devamını Oku
26.10.2025
Korku, ceza, onur

Korku içgüdüsel, onur bilinçlidir. Ceza davranışı bastırabilir ama yalnızca vicdan, insanı doğru yolda tutar. Davranışın arkasında bazen korku, bazen ceza vardır ama yalnız onur, insanı insan kılar. Kimi korktuğu için susar, kimi onuru için konuşur. Gerçek cesaret, cezanın değil vicdanın sesini dinlemektir.

Devamını Oku
19.10.2025
Cüzdan ve vicdan

Bazı bütünleri oluşturan iki parça birbirinden bağımsızdır, birinden diğerine geçiş olmaz ancak bu iki parça birbirini tamamlar. Buna “dikotomi” denir; iyilikle kötülük gibi. Ya iyisinizdir ya da kötü, ikisinin arası yoktur. Yaşamı dikotomik olarak görmek bilgisayar yerine abaküs kullanmaya benzer. Bilim insanları artık evreni anlamak konusunda dikotomi yerine “bağlantısallık” ilkesini kullanıyorlar. Bu ilkeye göre insan beynindeki nöronları veya evrendeki nesneleri tek tek incelemek anlamlı değildir. Onları, içlerindeki birimlerin birbirleriyle etkileşimlerinin örüntüsüne bakarak anlamaya çalışmak gereklidir.

Devamını Oku
12.10.2025
Don Kişot anne babalar ve siyasiler

Çocukların masa başı etkinlikleri, sokak oyunları, maalesef artık eskide kalmaya başladı, onların yerini dijital dünyanın oyunları aldı. Çocuklarının tabletlerin, bilgisayarların başından kalkmasını, eskisi gibi yaşamalarını isteyen anne babalara, bu yüzden “Don Kişot anne babalar” diyebiliriz.

Devamını Oku
05.10.2025
Helikopter anne babalar ve yöneticiler

Çocuğun ihtiyaçlarını gidermek kaygısıyla sürekli etrafında dolaşan ebeveynler için kullanılan bir kavramdır, “helikopter anne babalar”. Böyle yetişen bir çocuk bonzai gibidir. Gerektiği gibi yetişemez, güdük kalır ve sürekli bakıma gereksinim duyar.

Devamını Oku
28.09.2025
Kazan, kazan, kazandır

Kazan-kazan anlayışı çoğu kez adil görünse de üçüncü tarafların kaybı pahasına işlediğinde hem doğaya hem topluma zarar veriyor. Bu durumda önerim kazan-kazan yerine “kazan-kazan-kazandır” ilkesinin benimsenmesidir.

Devamını Oku
21.09.2025
Kanunlar kimin için?

Bir devletin kanunları söz konusu olduğunda bu kanunların üç temel şey için mevcut olduğunu düşünebiliriz. Birincisi, kanunlar onları yapanlar ve ülkeyi yönetenler içindir. İkinci olarak “kanunlar kanunlar” içindir görüşü vardır. Üçüncü görüş ise kanunların insanlar için olduğu inancıdır. Gelin tüm bu yaklaşımları inceleyelim.

Devamını Oku
14.09.2025
Hüseyin Gürtunca

Ankara’da Cumhuriyet Lisesi’nde edebiyat öğretmenlerimizden birisi de Hüseyin Gürtunca’ydi. Kendisi, Cumhuriyet’in aydınlığından ışık almış, aydınlığıyla Cumhuriyet gençlerini aydınlatan hocalarımızdandı. Bizim derslerimize girmedi ama onun bir cümlesini unutmadım. Bugün kendisinden söz etmemin nedeni bu cümlesidir.

Devamını Oku
07.09.2025
Bilgi denizinde susuzluk

Bilgi denizinde susuzluk

Devamını Oku
24.08.2025
Dünyanın en büyük yanılgısı

Dünyanın en büyük yanılgısı

Devamını Oku
12.08.2025
Halo etkisi

Halo etkisi

Devamını Oku
10.08.2025
Zorbalık ve ahlak

İnsanlık, hem en büyük yıkımların hem de en soylu direnişlerin failidir. Asıl ayrım, içgüdülerle mi yoksa vicdanla mı hareket ettiğimizde ortaya çıkar. Çünkü gerçek sınav, karanlık zamanlarda bile ahlaktan sapmadan kalabilmektir.



Devamını Oku
27.07.2025
Zekâ mı çalışkanlık mı?

Çocuklarımızı “zekisin” diyerek övdüğümüzde onlara yapacak bir şey bırakmayız. Oysa “çalışkansın” dediğimizde hem motive eder hem yön gösteririz. Zekâya değil çalışkanlığa vurgu yapmak onları üretken, dirençli ve sorumluluk sahibi bireyler haline getirmek açısından çok daha işlevseldir.

Devamını Oku
20.07.2025
Karşımızdakini oluşturmak

Günlük yaşamda çevremizdekilere çeşitli sıfatlar yakıştırırız: “Çocuğum inatçı”, “Yeni müdür ukala”, “Komşum çıkarcı”... Peki ama bu etiketlemeler ne ölçüde gerçeği yansıtır? Yoksa onları, farkında olmadan bizim algılarımız mı bu hale getiriyor?

Devamını Oku
13.07.2025
Yapay zekâ

Sanayi Devrimi’ni kaçıranlar hâlâ toparlanamadı. Peki ya yapay zekâ devrimini kaçıranlar? Bu kez ikinci bir şans olmayabilir. Bu sefer yarışta geri kalmak sadece ekonomik değil varoluşsal bir bedel gerektirebilir. Çünkü bu yeni teknolojiyle gelişmiş ülkelerle diğerleri arasındaki uçurum daha da büyüyor.

Devamını Oku
06.07.2025
Frekansı yakalamak

Oscar Wilde, “Anladığımız insana düşmanlık besleyemeyiz” demiştir. Peki anlaşmak nasıl mümkün olur? Kimi zaman bir jest, kimi zaman bir el hareketi ile anlaşmak mümkün olabilir. İnsanlar birbirlerinin frekanslarını yakaladıkça çözülmez gibi görünen birçok sorun çabucak hallolur. Peki ya anlaşamazlarsa?

Devamını Oku
29.06.2025
Depremle ilgili espri

Kimi acılarla, yıkım getiren olaylarla ilgili şaka yapmak “ayıp” kabul edilir. Oysa kültürümüz oldukça yoğun bir espri alışkanlığına da sahiptir. Üstelik mizah yoluyla acılarla başa çıkmak aynı zamanda travma ile mücadele etme yöntemidir. Bireylerin travmalara karşı yılmazlık gösterdiğini anlamak için de konu hakkında mizah yaptıklarını gözlemlemek iyi bir yöntemdir.

Devamını Oku
22.06.2025
Ana babalık tarzları

Bir çocuğun gelişiminde ana babasının tutumu, onun kaderine yön verebilir. Çocuklarımıza nasıl yaklaştığımız onların gelecekteki birey oluşunu belirler. Övünen mi, özgür bırakan mı, yoksa yönlendiren mi oluyoruz? Kimi ana baba çocuğun karnesinden kendine pay çıkarır, kimi sınır koymaz. Oysa asıl mesele çocuğun potansiyelini fark etmek ve ona rehberlik etmektir.

Devamını Oku
15.06.2025
Kadızade: Bilimde laiklik

Bir kitap bohçasına gizlenen bileziklerle başlayan yolculuk, laik ve özerk bilim anlayışına dönüştü. 14. yüzyılın sonlarında Semerkant’a uzanan Kadızade-i Rumi’nin öyküsü, yalnızca matematikle değil özerk üniversite ideali ve bilimde laiklik anlayışıyla da bugüne sesleniyor.

Devamını Oku
08.06.2025
Halk düşmanı nasıl olunur?

Kimi zaman hatta çoğu zaman insanlara gerçeği ve onların iyiliğine görünen şeyleri söylediğinizde size tepki gösterirler. Çünkü ezberlerinden çıkmaları, kanıksadıkları geleneklerini terk etmeleri sandığınızdan daha zordur. Bireysel olarak size hak verseler bile bir araya geldiklerinde iradelerini topluluğun görüşüne teslim ederler. İşte linç kültürü bu şekilde doğar.

Devamını Oku
01.06.2025
Güven duyma ihtiyacı

Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi”nde barınma, beslenme, güvende olmak en temel ihtiyaçtır. Sevgi, saygı görme, kendini gerçekleştirme ihtiyacı daha sonra ortaya çıkar. Güven duyma ihtiyacı üç temel boyuttan oluşur. Birincisi yakınlarımıza güven duymadır. İkincisi genelde insanlara güven duymadır. Üçüncüsü ise insan dünyaya güven duymak ister.

Devamını Oku
25.05.2025
Büyü dükkânı, kadın ve sigara

Psikodramadaki “Büyü Dükkânı” tekniğiyle bir sanat eserinde sigara içen kadın figürü arasında kurulan metaforik bağ, özgürlük, bağımlılık ve toplumsal cinsiyet normları üzerine çarpıcı bir sorgulama başlatıyor: Gerçekten özgürleşirken neyi feda ediyoruz?

Devamını Oku
18.05.2025
Cellat mezarlığı

Cumhuriyet gazetesinin Pazar eki toplumdaki sanat ve kültür zenginliğini çarpıcı şekilde ortaya koyan, aynı zamanda doğanın nabzını tutan bir gazetecilik başarısı bence. “Cellat mezarlığı”, başlığı bu güzel ve renkli ortama uymuyor ancak bugün 4 Mayıs. 6 Mayıs, Deniz Gezmiş’in ve iki arkadaşının idam edildikleri gün. Bana Osmanlı’daki cellat mezarlığını hatırlattı.

Devamını Oku
04.05.2025
Tahta çanağa farklı bir bakış

Bir davet sahibinin konuklarına altın çanak ve kaşık vermesi kendisinin ise tahta kullanması görünürde bir tevazudur. Bu davranış ilk önce, “Ben konuklarıma değer veriyorum, onların önüne altın çanak, kaşık koyuyorum, ama ben tahta çanak, kaşık kullanıyorum” iletisini verir. Ancak farklı bir bakış tarzıyla acaba bir anlamda da güç sergileme var mı? Gelin inceleyelim...

Devamını Oku
27.04.2025
Çocuk Bayramı ve Ülkü

Çocuk Bayramı ve Ülkü

Devamını Oku
20.04.2025
Altın ve tahta çanaklar

Sadece masallardan değil tarihteki olaylardan da kıssadan hisse çıkarmak mümkündür. Bugün bir tarihsel olayı paylaşmak ve irdelemek istiyorum.

Devamını Oku
13.04.2025
Türk Dünyası Müzik Topluluğu

Sovyetler Birliği, “Türk diye tek bir millet yoktur, Asya’da birbirleriyle ilişkisi olmayan ülkeler vardır” diyerek Özbekistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Tataristan, Kırgızistan, Kazakistan, Yakutistan benzeri isimlerle ülkeler kurdu. Sovyet rejimi yıkılınca bu ülkelerin farklı birer millet değil tek bir kültür dünyasının parçaları olduğu anlaşıldı. Bunun en büyük kanıtları ise rejim yıkılınca ortaya çıkan Türk ezgilerini içeren plaklardı.

Devamını Oku
06.04.2025
Yücelciler

Geçen ay Ankara’da açılan bir park, tarihin bugünlerde unutulmuş bir gerçeğini hatırlatmak amacıyla “Yücelciler Parkı” olarak isimlendirilmişti. Gelin bu olaya bir bakalım.

Devamını Oku
30.03.2025
Müsaadenizle

Kimi anne-babalar çocuklarını, kendi özlemini duydukları hedeflere ulaşsın diye yetiştirirler. Ancak çocukları ebeveylerin geçmişten kalan yaraları için yara bandı değildir. Bazı anne-babalar ise çocuklarını bonzai gibi yetiştirir. Bonzai özel tekniklerle gelişmesi engellenmiş minyatür bir ağaçtır. Ebeveynler çocuğu kendilerine bağımlı kılarsa onun büyümesini engellemiş olurlar.

Devamını Oku
23.03.2025
Eğitim sistemimizin yarattığı sonuçlar

Çocukluğumda bazı babaların oğullarıyla şöyle övündüklerini duyardım: “Benim oğlan çok zeki, sınıfta öğretmeni bir dinler, bir daha kitabı okuması gerekmez.” Çocuk babasının böyle dediğini duyduğunda kanımca şöyle bir şablon geliştiriyordu zihninde: “Ben çok zekiyim, bir dinlediğimi bir daha unutmam, kitap okumam gerekmez. Aptalların habire kitap okuması gerekir.” Burada baba çocuğuna kötülük etmektedir, ona okumanın gereksiz bir şey olduğu mesajını vermektedir. Ayrıca böyle söyleyen baba zekâyı yalnızca ezberleme becerisi zannetmektedir. Oysa çocuğun ezber kadar yaratıcı düşünmeye, sorgulamaya, düşünme (muhakeme) becerisine, öğrenmeyi öğrenmeye de ihtiyacı vardır.

Devamını Oku
16.03.2025
Aile yeri kimin için var?

Aile yeri kimin için var?

Devamını Oku
09.03.2025
İlk yaşların önemi

Çocukların her yaşı kişisel gelişim için önemlidir. Buna göre her yaş aralığı çocuğun zihinsel gelişimine uygun etkinliklerle doldurulmalı.

Devamını Oku
02.03.2025
Nineler ve dedeler

Nineler ve dedeler

Devamını Oku
23.02.2025
Muzafer Sherif ve grup kuralları

Sosyal psikolojinin öncü isimlerinden Muzafer Sherif, toplumsal normların oluşmaısna ilişkin çalışmalarıyla alanında çok önemli çalışmalar yapmıştı. Sherif’in çalıştığı normlar ülkesinin kendisine farklı düşüncelerinden dolayı bezdiri yapmasına da neden olacaktı.

Devamını Oku
16.02.2025
Cin Ali ve Köy Enstitüleri

Cin Ali ve Köy Enstitüleri

Devamını Oku
09.02.2025