Altın Portakal lezzeti

06 Ekim 2022 Perşembe

Altın Portakal hiç bu denli lezzetli olmamıştı. Muhteşem bir şenlik ve olağanüstü bir aydınlanma süreci... Hem çok eğlenceli hem çok yararlı. Adeta bir okul niteliğinde. Hem çok popüler, Antalya halkını işin içine katıp festivalin en önemli parçası kılıyor, hem de nitelikten hiç ödün vermeden, evrensel değerleri yüceltme yarışına katılıyor. Ve bu Altın Portakal tüketici değil üretici... Özetle olağanüstü bir Antalya Altın Portakal Film Festivali yaşamaktayız. 

Şimdi bu başarının kaynağına ineyim. Başta Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in bu işi en ehil ellere yani Festival Yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu’na ve Sanat Yönetmeni Başak Emre’ye teslim etmiş olması! Onlar ve ekipleri bir mucizeyi gerçekleştiriyorlar. (İki yıl önce tam Covid-19 salgını sırasında jüri üyesiydim ve Başkan Muhittin Böcek hastalığı en ağır biçimde geçiriyordu. Hayatta kalıp kalmayacağından endişe edilirken bugünlere gelmemiz muhteşem!) 

POPÜLARİTE VE İLETİŞİM

Kenti süsleyen Filiz Akın ve Ediz Hun’lu afişler, avucunda altın portakalı ile Venüs heykelinin (anımsarsanız beden hatlarını sergiliyor diye AKP kaldırtmıştı) yeniden her köşede ışıldaması, geleneksel kortejiyle, buraya akın eden ünlü sanatçılarla elbet popüler bir festival. 33 ülkeden 74 yönetmenin 66 filmi var. Ancak başka bir popülaritesi de var: 

Şöyle ki tüm gösterimler dolu. Tek boş koltuk yok.

Özür dilerim üç boş koltuk var: AKM büyük salonda Gezi nedeniyle hapiste olan iki sinemacı arkadaşımız Çiğdem Mater ve Mine Özerden’in koltukları boş. Bir de bu yıl yitirdiğimiz sinema eleştirmeni Murat Özer’in her yıl filmleri izlediği 4. sıradaki koltuğunu, tüm sinema eleştirmenleri boş bırakıyorlar. 

Ulusal uzun metraj filmlerin ilk gösterimlerinden sonra herkese açık söyleşiler düzenlenmekte ve film ekibine, herkes sorularını sorabiliyor. Muhteşem bir iletişim aracı olmuş Muammer Brav’ın yönettiği söyleşiler. AKM’nin çevresinde en sık rastladığım manzara, ustaların çevresini sarmış, soru üzerine soru yönelten gençler! 

Festivale geç katıldım. Henüz tek film gördüm ve çarpıldım, hâlâ etkisindeyim. Emin Alper’in “Kurak Günler”i. (Yazısı daha sonra...) 

YAŞASIN FORUM, SİNEMA OKULU VE FEMİNİZM!

Tamam sinema bir sanat ama aynı zamanda bir endüstri... Uluslararası bir endüstri! Film nasıl yapılır, nasıl finanse edilir, proje nasıl geliştirilir vb. Bütün bu sorunlar forumda ele alınıp inceleniyor. Bu yıl forumda 206 başvuru arasından 27 proje seçildi. Beş bölümde 15 proje maddi ve manevi destek aldı ve ödüllendirildi. (Kültür Bakanlığı katkılarıyla) 

Uluslararası arenada kendine önemli bir yer edinmiş Altın Portakal. Venedik Film Festivali Programcısı, Berlin Berlinale yöneticisi, Cannes Marketing bölüm başkanı, Fransız Arte TV Kanalı sinema fonları yöneticisi, Selanik, Tallin Festivali programcıları burada. 

Bir de Yeni Nesil Sinema Okulu var ki o da olağanüstü bir çalışma! (Hollanda Büyükelçiliği katkılarıyla). Amaç: Sinemada kariyer yapmak isteyen kız öğrencilerin desteklenmesi. Üniversitelerin ilgili fakültelerinde eğitim gören kız öğrencilerin toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları gibi konularla katıldıkları projede senaryolar değerlendirildi. Seçilen beş senaryonun sahibi 23 öğrenci, yedi ay boyunca uzaktan ve uygulamalı eğitimlerle yaşadıkları kentlerde filmlerini tamamladılar. 

Evet sinemamız gençleşiyor ve emin adımlarla ilerliyor. Ama... Her sohbette bu “ama” karşıma çıkıyor!... Gelin görün ki genç sinemacılar, ideallerini gerçekleştirmek için, ülkeden ayrılma yollarını arıyor ve... Gidiyorlar. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Nice 100 yıllara 9 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları