Mardin'le daha uzaklara...

Mardin'le daha uzaklara...

16.05.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bu sözler şair dostum Refik Durbaş’ın. 6. Mardin Bienali’nde bir sergiden ötekine, in merdiven, çık merdiven koşarken bu sözler yüreğimdeydi. İnsan seli sokaklarında Arapça, Kürtçe, Türkçe sözcüklerin uğultusu, taşın ve rüzgârın büyüsüne karışırken “Mardin, aşkın ve taşın şiiri” diyen şair Murathan Mungan’la kucaklaşmak çok güzeldi. Yalnız İstanbul’dan değil, tüm çevreden millet akın etmiş. Burada tüneller yeryüzüne uzanıyor, çıkmaz sokaklar gökyüzüne açılıyor. Yaşasın damların, terasların hükümranlığı...

GENİŞ YELPAZE

6. Mardin Bienali, Mardin Sinema Derneği tarafından, özel sektör ve sanat kurumlarının desteğiyle Döne Otyam ve Hakan Irmak direktörlüğünde düzenleniyor. Küratörü Ali Akay. 10 Haziran’a dek sürecek.

Mardin Bienali’nin “Daha Uzaklara” başlığını taşıyan konseptini daha önce yazmıştım. Şiddetin, totalitarizmin, militarizmin arttığı; ırksal, sınıfsal, etnik, dil, din ayrımcılığının, yabancılaşmanın yoğunlaştığı ve ekosistemin çöktüğü günümüzde, Ali Akay’ın deyişiyle “Daha uzakları hedefleyerek bu sorunların üzerinden geçmeyi ve yaşamakta olduğumuz dönemi aşmayı nasıl düşünebiliriz?”

Yerli ve yabancı 50 sanatçının geniş yelpazeye yayılan çalışmaları, farklı mekânlarda açılan sergiler, paralel etkinlikler, atölyeler, konferanslar, konserler. İşte kimi kareler:

MEKÂNLA BÜTÜNLEŞMELER

Açılan sergilerin çoğunda, mekânla bütünleşen, mimariye, kentin taş dokusuna çağrışımlara yol açan çalışmalar göze çarpıyordu.

Sarkis’in Ayasofya vitraylarına ve Mardin’in taşına gönderme yapan “Gökkuşağı Renkleriyle Doğaya Bakmak” adlı eseri: O gökkuşağı renkleri Mardinli çocukların parmak izleri...

Ayşe Erkmen’in uçsuz bucaksız ovaya “Mardin Denizi”ne bıraktığı beyaz bir bulut ya da bir akarsu...

Yıldız Moran’ın 50’lerin sonlarında çektiği Mardin fotoğraflarının sadece taşın değil insanın da şiirini yakalaması ve Mardin doğumlu Kanadalı fotoğraf ustası Yousuf Karsh’a göz kırpması...

Mardin ve çevresinin kolektif belleğini önümüze seren Amar Kılıç’ın çarpıcı işleri... Ezidi, Süryani, Kürt ve Arap halklarının kültürünü, gündelik yaşam pratiklerini sunan görsel belgeler...

Mardin doğumlu Tıfak Arslan’ın kadın gerçeklerimizle bizleri yüz yüze getiren yerleştirmeleri ve resimleri...

Yine Mardin doğumlu Halil Altındere’nin bilimkurguyla geleneği kucaklaştırdığı “Anayurt” başlıklı kişisel sergisi.

Ahmet Öğüt’ün farklı ama zor coğrafyalardan, zor zamanlardan damıttığı yağlıboya portreleri...

Çalışmalarını Berlin’de sürdüren Nasan Tur’un bu bienal için ürettiği “Mardin’in Gölgesi”... (Özellikle vurguluyorum çünkü birçok eser daha önce yapılmışların varyasyonlarıydı.)

EN YENİLİKÇİ

Beni en heyecanlandıran, “Invited: Müşterek/Unified” başlıklı sergiydi. Davet edilenin, başka sanatçıları da davet ettiği, misafirlik hukukuyla ilerleyen bir çalışma... Borsanat’ın katkılarıyla Ebru Nalan Sülün koordinatörlüğünde gerçekleşmiş. Ahmet Rüstem Ekici, Hakan Sorar, Cansu Sönmez, Mehmet Çimen’in eserleri dört ayrı odada Exit Kolektif mekânında yer alıyor. Geleneksel mekânda fütürist işler.

Dört çalışma da farklı teknikler, dijital yöntemlerle, doğanın, taşın, toprağın, tohumun, güneşin, rüzgârın, ışığın, suyun, tohumun, bastığımız yerdeki ayak izlerimizin, bütün bunların zaman ve mekân içinde oluşturduğu katmanların izini sürüyor. Mimarinin ve doğanın, insan deneyimi üzerine etkilerini sorguluyor.

Bir de anlamsız bir tartışma sürüyor: “Efendim bienal, Mardinlileri yok sayıyor” diyenler var. Güldürmeyin beni. 70’lerdeki “Uluslararası İstanbul Festivali halktan yana mı değil mi?” tartışması kadar abuk sabuk.

Bienali izlemeye gidenler, sakın Mardin Güzel Sanatlar Lisesi öğrencilerinin sergisini görmeden kentten ayrılmayın!

Emeği geçen, katkıda bulunan herkesi kutluyorum.

SAKIP SABANCI YAŞASAYDI...

Mardin’de Sakıp Sabancı Müzesi, kente artı değer katan en önemli çağdaş evrensel ögelerden biri. Sadece yurt içinden değil yurt dışından da bu kadim kenti görmeye gelenlerin ilk uğradığı yer… Sakıp Sabancı’nın vasiyetiydi 1800’lerden kalan görkemli yapının restore edilip müze yapılması.. Nitekim 2004 de vefatı üzerine Sabancı Vakfı tarafından vasiyet yerine getirdi. 2006 Yılında Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, kentin ve yörenin yaşam kültürünü sergileyen bir müze olarak; Dilek Sabancı Sanat Galerisi ise geçici sergilere Mardin’de modern ve çağdaş bir sanat platformu oluşturmak üzere hizmete girdi. Bugüne dek muhteşem bir işlevi yerine getirdi. Mardin Kültür Müdürlüğü’nden sızan haberlerle öğrendim ki, artık müze, Sabancı Vakfından ve ailesinden ayrılıp, Kültür ve Turizm Bakanlığına veriliyor. Gerekçeler arasında “fazla masraflı” sözleri dolaşıyor. İçim cızz etti. Sakıp Sabancı yaşasaydı buna izin vermezdi diye düşünmekten kendimi alamadım. Böylesi itibarlı bir meselede, tasarruf edilmeyeceğini o bilirdi. Yazık. Sabancı Vakfı için büyük kayıp. Kültür Bakanlığı için ( eğer değeri bilinirse) büyük kazanç!

 
 

Yazarın Son Yazıları

Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025
Günler geçerken...

Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.

Devamını Oku
17.07.2025
Hikmet Çetinkaya

Yaş almanın en kötü yanı eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız hepsi gidiyor.

Devamını Oku
13.07.2025

İlgili Haberler