Salzburg’da yaşama sevinci

Salzburg’da yaşama sevinci

22.08.2018 23:37
Güncellenme:
Takip Et:

Adaletsizliğin, işsizliğin, ekonomik krizin, gelecek endişesinin insanları hayattan bezdirdiği, tüm yaşama sevincini yok etmeye çalıştığı bir ortamda; dünyadaki ve ülkemdeki çağdaş, aydınlık, nitelikli olayları sizlerle paylaşmaya hâlâ inat ediyorum diye kendime sık sık soruyorum... Sorumun tek yanıtı var: Başka türlüsünü bilemediğimden...  İnsanın yaşama sevincini zirveye taşıyan Salzburg Festivali’nden geçen yazıda “Salome”yi paylaşmıştım. Şimdi sıra çok çarpıcı iki yeni prodüksiyonda...

Aşk mı, kumar mı

Puşkin’in öyküsünden Çaykovski’nin bestesi “Pique Dame” (Maça Kızı) operası bir zamanların avant-garde en yenilikçi Hans Neuenfels tarafından sahneye konmuştu. Yaş 77 ama farklılıklardan, aykırı buluşlardan hiç vazgeçmiyor.

Çok koyu renk bir sahne tasarımında cart renklerden oluşan kostümler; koroyu ve solistleri ileri geri yürüyen platformlarda sahneye taşıması; Korolara soyut kukla hareketleri vermesi... Rus duygusallığı kadar ilerideki Sovyet disiplinine de işaret etmesi: Çocuk korosunu geleceğin askerleri gibi göstermesi... Koronun mayolarıyla toplu yüzme spor seansları vb... Bunların hiçbiri Mariss Jansons yönetimindeki Viyana Filarmoni’nin yorumunu gölgelemeyecekti.
Kumara düşkün Herman (Amerikalı tenor Brandon Janovich) ile rahat güvenceli evliliğe hazırlanan Lisa (Rus soprano Evgenia Muraveva) arasında ansızın alevlenen aşkta, tutkuyu değilse de risk almayı öne çıkaran bir yorum izledik. İki solist de hem oyunculuklarıyla hem sesleriyle muhteşemdi ama ikisi arasındaki o tutkuya nedense dokunamadım. Belki de sahne üstündeki “buluş” çokluğundan... Kumarda galibiyetin sırrını taşıyan yaşlı ‘kontes’ rolünde Alman Mezzo Soprano Hanna Schwarz, yıllara meydan okuyordu...
Sahnede fondaki beyaz perdede ya da aşk mı kumar mı ikilemindeki Herman’ın arşınladığı St. Petersburg sokaklarında dolaştık... Sonunda Lisa nasıl intihar etti dersiniz? Perdedeki gölgesini çekip alıverdi! Hepsi bu! Müthişti! İntihar değil, yönetmenin buluşları ve müziğin gücü...

Cecilia Bartoli fenomeni

Bugüne dek bunca gülerek, bunca coşkulu, bunca kahkahalar atarak bir opera temsili izlememiştim. Moshe Leiser- Patrice Caurier ikilisinin sahnelediği Rossini’nin “L’Italiana in Algeria” (Cezayir’de bir İtalyan) operasından söz ediyorum.

Bu prodüksiyonun dekorundan ışığına kostümünden videolarına her şeyi bir bütündü. Birbirini tamamlıyordu. Bu operada bugüne dek izlediklerimde genellikle Doğu ile Batı çelişkisi vurgulanırdı... Ve çoğu kez Doğu adeta karikatürleşirdi... Oysa bu kez Doğu-Batı değil, Doğu’da da Batı’da da yaşı geçmiş ama gözü hep dışarıda kadın peşinde koşan; aklı, başında değil de orasında olan olan ‘erkek’leri hedefe koymuştu.

Prodüksyonun bir başka önemli farkı, aynı zamanda festivalin yöneticisi de olan Cecilia Bartoli’nin İtalyan esir kız İsabella rolünü üstlenmesiydi. Bartoli, sesiyle ve oyunculuğuyla eserin dinamosu, kıvılcımı olup çıkmıştı. Cezayirli kendini bilmez Mustafa Paşa’ya (İldar Abdrazakov) karşısında onun İsabella’sı sadece güzel değil aynı zamanda oyunbaz, işveli, tüm erkekleri parmağında oynatan, Mustafa’nın karısı Elvira (Rebeca Olvera) ile dayanışma içinde olan özgür ve güçlü bir kadındı! Bir ateş parçasıydı.

Sahnedeki gerçekçi dekor, sahne dekorunu deviren gemi kazası; sahici otomobilin sahneye dalması; plastik kuşların telefon tellerine konması; televizyon çanaklarının devrilmesi; nargile içen koronun müzikle uyumlu duman üflemesi; spor ekibi olup spagetti yemeleri... İtalyan kadınlarla ilgili aryada, arka perdede Fellini’nin “8.5” filmindeki Anita Ekberg’in Trevi Çeşmesi’ndeki sahnesini izlememiz... Finalde İsabella ve sevgilisinin “Titanik” filmindeki Winset-Di Caprio pozuyla ülkelerine dönmeleri... Eser sona erdiğinde, kahkahalarımız bitmedi. Tempo tutarak alkışlıyor, müziğe katılıyorduk...
Müziğin gücü bir kez daha yaşama sevincimize sevinç katmıştı.

 

Yazarın Son Yazıları

Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025
Tüm iyilerin Altan ağabeyi

Altan Öymen aramızdan ayrılıp sonsuzluğa göçerken bile hepimize bir ders verdi...

Devamını Oku
24.07.2025
Bodrum’da doludizgin sanat

Ah bilmez değilim. Bu başlığı okur okumaz delirdiğimi sanacaksınız...

Devamını Oku
20.07.2025
Günler geçerken...

Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.

Devamını Oku
17.07.2025
Hikmet Çetinkaya

Yaş almanın en kötü yanı eşiniz, dostunuz, arkadaşlarınız, meslektaşlarınız hepsi gidiyor.

Devamını Oku
13.07.2025